Korona salgını ve emeklilerin yakıcı sorunu: “Birlik”

Korona virüs salgını, yaşamın her alanında olduğu gibi, çalışanları ve emekten yana olan tüm toplumsal kesimleri, bulundukları durumu gözden geçirmeye zorluyor.

Siyasal erki ellerinde bulunduran, sermaye güçleri yeri geldiğinde, ortak bir dil oluşturmakta, emekçileri ve dostlarını ise ötekileştirmekten geri durmamaktadır. Virüs salgınına rağmen günümüzde de aynı yöntemleri izlemektedir.

Yerel yönetimler, Tabipler Odası, sınıftan yana sendikalar aynı ötekileştirici muamele ile karşılaşmaktadır. Halbuki bu salgın dönemi, her türlü sorunu beraber göğüsleme, beraber öz veride bulunma, halkın tümünü seferber etme dönemidir. Ama öyle olmuyor...

Bu ötekileştirici anlayış yalnız egemenlerde mi var?  Hayır. Maalesef, bizlerde de, kendi içimizde de var. Aynı toplumsal kesimde, aynı dertleri yaşayan, aynı talep ve sorunları dile getirmeye çalışan,  birden fazla sendika, dernek ve platform bulunmaktadır. Bir tartışma ortamında, birlik konusu açılsa, biliyoruz ki bazı arkadaşlar mangalda kül bırakmayacaklardır. Görülüyor ki ötekileştirme, benmerkezcilik genel bir tutum halini almış.

Yukarıda vurguladığımız, ötekileştirme ve ayrışmalara karşı, kolektif aklı, birlikte mücadeleyi öne çıkarmanın çok daha acil olduğu günleri yaşıyoruz. Emekçilerin kendi kaderi adına söz söyleyebilmek, sağlıklarını ve hayatlarını koruyabilmek, insanca yaşayabilmeleri adına taleplerini haykırmaları için, birlikte mücadeleye, bugün, düne göre çok daha yakıcı bir şekilde ihtiyaç vardır. Bunun yolu da, emekten yana güçlerin, yani emekçiler ve dostlarının birlikte mücadelesidir. Bu nedenle, her toplumsal kesim kendi adına verdiği ekonomik ve toplumsal mücadele için önce kendi birliğini sağlamalı ve bunu da genel emek mücadelesiyle birleştirmelidir.

Günümüzde, gerek temsil ettikleri geniş kitle, gerekse emek ve demokrasi savaşımında emeklilerin yeri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla sistemin tüm olumsuzluklarından doğrudan etkilenen emekliler, farklı sendika, dernek ve platformlarda, dağınık bir şekilde örgütlüdürler. Geçmişte, zamanın iktidarları tarafından kurulan ve yerine gelenlerce de desteklenen dernek ve yapılanmaları çıkarırsak, yaklaşık 20 bin civarında savaşım veren sendikalı emekli vardır. Türkiye’de toplam emekli sayısının ise yaklaşık 13 milyon olduğunu düşünürsek, emeklilerin durumu nedir görürüz.

Ortada görünen bu tabloya rağmen, emekliler olarak, birtakım tek yönlü girişimler ya da DİSK üzerinden ilişki kurulması girişimleri olmuşsa da somut bir durum söz konusu değildir.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız durumun çözümü konusunda, Tüm Emekliler Sendikası ve DİSK Emekli-Sen’in çözüm odaklı rol oynaması önemlidir. Bu iki sendika da, emeklilerin sendikal mücadelesinin başına sınıf ve kitle sendikacılığını temel ilke olarak koymuşlardır. Dolayısı ile sorumlulukları, büyüktür. Hiç birinin, diğerini ötekileştirmek gibi lüksü yoktur. Hele de, DİSK Emekli-Sen içindeki eski, tasfiyeci unsurların devre dışı kalmasından sonra bu konuda adım atmamak için hiçbir neden yoktur. Her iki sendika da DİSK tarafından, kabul edilmekte ve bu durum DİSK Genel başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından da deklare edildikten sonra, taraflara düşen adım atmaktır. Bu görev, her iki sendikanın yönetimlerine düşmektedir. İnanıyoruz ki her iki örgütün tabanı buna çoktan hazırdır. Bu konuda tereddüt eden taraflar, emek ve demokrasi mücadelesinde sınıfta kalmaya mahkumdur.

Ayrıca, dünyanın ve ülkemizin içinden geçtiği bu olağan üstü koşullar, salgın döneminin getirdiği ve daha da getireceği ekonomik sorunlar,  emek ve demokrasi mücadelesine de yansıyacaktır. Bu da emeklilerin birliğinden, ortak örgüt ya da örgütlülükler yaratılmasından geçer. Ya bu gerçeği göreceğiz ya da, kendi egolarımız ve ufkumuzun sığ sularında 13 milyon emekliyi kaderiyle baş başa bırakacağız.

Bu nedenle, öncelikle bu iki sendika olmak üzere, var olan, emekten yana olduğunu bildiğimiz diğer sendikal yapılarla birlikte, hepimize düşen, ortak akla ve birlikte mücadeleye, tüm ötekileştirici tavrımızı, bütün egolarımızı bir tarafa bırakıp, sarılmak ve 13 milyon emeklinin umudu olmanın yollarını bulmaktır. Aksi takdirde, korona virüs sonrası yeni dönemde çok daha zor günler bizi beklemektedir.




 
11 Nis 2020
paylaş