Virüslü pankart, virüslü sticker!

AKP iktidarı, koronavirüs salgınını, iktidarını sürdürebilmek adına kullanışlı araç ilan etmiş durumda... Son bir aylık süre içerisinde karşımıza çıkan ve kamuoyunu etkileyen olayları incelediğimizde iktidarın neden bu kadar saldırgan ve buyurgan olduğu daha da iyi anlaşılıyor.

İstanbul Sözleşmesi
TBMM kararı ile oylanan İstanbul Sözleşmesi, gece yarısı tek bir imza ile iptal edildi. Özellikle kadın haklarını korumaya dönük uluslararası bir sözleşme bir anda ortadan kaldırıldı. İktidarı oluşturan partilerin tabanları dahil olmak üzere toplumun büyük bir çoğunluğu sözleşmenin hem içeriğine sahip çıktı, hem de kaldırılma yöntemine karşı çıktı.

Amiraller bildirisi
104 emekli amiralin imzaladığı Montrö Sözleşmesi’ne sahip çıkma ve sarıklı komutanı eleştiren bildiri kamuoyunun çoğunluğu tarafından sahiplenildi.
Görev, sorumluluk ve bilgi birikimi alanlarına giren bir bildiriyi kamuoyu ile paylaşan amirallerin gözaltına alınmaları, lojman ve koruma haklarının iptali, kelepçe uygulaması toplumu rahatsız etti.
ABD savaş gemilerinin, Karadeniz’de yeni provokasyonlar peşinde koştuğu bir dönemde kamuoyu ile paylaşılan bildirinin zamanlamasının ne kadar doğru olduğu yurttaşların çoğunluğu tarafından onay gördü. Toplum “Vatanseverlik suç sayılamaz” dedi.

128 Milyar Dolar
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınması sürecinde ortaya atılan ve muhalefet partilerinin sık sık gündeme getirdiği Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar doların kimlere satıldığı iddiası iktidarı sıkıştırmış gözüküyor. Döviz dalgalanmalarından kimlerin yararlandığını açıklamamakta ısrarcı olan iktidar, bu konudaki sıkışmışlığını asılan pankartları indirerek çözeceğini varsayıyor.

1 Mayıs
1 Mayısı’ın yaklaştığı bu günlerde, ardarda vali ve kaymakamların açıkladığı;
“Kaymakamlığımızca idaremizde bulunan meydan, cadde, sokak, yol, park gibi tüm umuma açık alanlarda, miting, açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, oturma eylemi, protesto eylemi, yürüyüş ve toplanmalar, basın açıklamaları, stant açma, imza toplama, imza kampanyası, kamu kurum ve kuruluşları hariç olmak üzere, anma toplantısı, anma töreni düzenleme, ticari kimliği bulunan tüzel kişilerinin ticari faaliyetleri hariç olmak üzere el ilanı, bildiri, broşür dağıtımı, afiş, poster asma, sticker yapıştırma ve benzeri türdeki her türlü eylemler bir ay (15.04.2021-15.05.2021) süresince yasaklanmıştı.” kararları iktidarın nasıl bir yönetme ruh hali içinde olduğunu gösteriyor.
Benzer etkinlik biçimlerinin sadece ticari işletmelere serbest bırakılıp, diğer kuruluşların yapmasını engellemek ise Anayasa’nın ihlalinden başka bir anlam taşımıyor.


Bitirirken
Türkiye’nin, yaklaşık bir aylık sürecine sıkışan tüm bu olaylar, iktidarı oluşturan partiler ittifakının yönetmeye zorlandığını gösteriyor. Sürekli birbirine zıt açıklamalar, yalpalayan adım ve uygulamalar geniş kesimleri değil memnun etmek, iktidardan gittikçe uzaklaştırıyor. Tabanlarının eridiğini gören iktidar ortakları zora dayalı yöntemleri devreye sokarak iktidarlarını ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Salgın sürecini bilim dışı yöntemlerle idare etmeye çalışan iktidar, açma/kapanma ikilemine sıkışmış gözüküyor. Ama bir yandan da geniş kitlelerde yaratılan bilim dışı virüs korkusunu iktidarının devamı için kullanmaya devam ediyor.
Örneklemeye çalıştığımız olayları alt alta topladığımızda, 1 Mayıs yaklaşırken valilik ve kaymakamlıklar eliyle ilan edilen yasakların ne anlama geldiği bu noktada açıktır. İktidar kitlelerdeki salgın korkusunu, kitleleri sokaktan uzak tutmak için kullanmaktadır. Geniş kitlelerin sorunlarını dile getirmek istediği her tür toplantı ve araç (pankart, sticker, bildiri..vs.) bu nedenle yasak ilan edilmiştir. İktidarın, kitlelerin en insanca taleplerini istediği araçlarla dile getirme korkusu büyüyerek devam ediyor. 1 Mayıs’ı kapsayacak şekilde alınan yasak kararları başka şekilde yorumlanamaz...

 

 

 

19 Nis 2021
paylaş