SBKP’nin sarsılmaz Leninci dış politikası

Şubat / 1980

12 Ocak 1980’de SBKP MK ve Sovyetler Birliği Yüksek Prezidyumu Başkanı L. İ. Brejnev yoldaş, “Pravda” gazetesi muhabirinin sorularını yanıtladı. Dünyadaki gelişmeleri, uluslararası ilişkileri derinlemesine çözümleyen ve emperyalizmin yalan ve demagojilerini çürüten Brejnev yoldaşın yanıtları dünyada ve ülkemizde geniş yankılar uyandırdı. SBKP’nin 24. ve 25. Kongreleri’nde onaylanan Barış Programı’nın yaşama geçirilmesiyle barış, yumuşama ve silahsızlanma uğrunda önemli ilerlemeler sağlandığını belirten L.İ. Brejnev yoldaş, dünyadaki son durumu şöyle değerlendiriyor:

“70’li yıllarla 80’li yılların kavşağında uluslararası durum hissedilir bir biçimde karmaşık oldu. Bunun suçlusu kimdir? Bunun suçlusu emperyalist güçlerdir, her şeyden önce ABD’deki belirli çevrelerdir. Bunun suçlusu, gerginliği azaltma sürecini kendi saldırgan amaçları, militarist psikozu körükleme ve başka ülkelerin içişlerine karışma girişimleri için bir engel sayanlardır. Bunun suçlusu, başka devletler karşı saygısızca davranma alışkanlıklarından kurtulamamış kimseler, uluslararası alanda kendilerine her şeyi yapma hakkı verilmiş gibi davranan çevrelerdir.”

ABD ve NATO üyesi diğer ülkelerin yönetici çevrelerinin yumuşama sürecini engellemeye çalıştıklarını, silahlanmayı körüklediğinin, ABD’nin Aralık 1979’daki NATO’nun son toplantısında bir dizi Batı Avrupa ülkesine orta menzilli yeni nükleer roketlerin yerleştirilmesi kararını dayattığını, Yakın Doğu ve Hint Okyanusu bölgesinde yeni askersel üsler kurma girişimlerine hız verdiğini, askersel müdahale politikasının bir aracı olarak “Çevik kuvvetler” denilen ordu birlikleri oluşturulduğunu vurgulayan Brejnev yoldaş; emperyalistlerin, barış ve yumuşama düşmanlarının Afganistan’daki gelişmeler üstüne başlattıkları çirkin anti-Sovyetik karalama kampanyasının içyüzünü ortaya koyuyor ve bu ülkedeki durumu şöyle değerlendiriyor:

“Nisan 1978’de bu ülkede devrim yapılmıştır. Afgan halkı kendi yazgısını kendi eline almış, bağımsızlık ve özgürlük yoluna koyulmuştur. Ne var ki, devrim daha ilk gününden başlayarak dıştan bir saldırıya, içişlerine dıştan kaba bir karışmayla karşı karşıya gelmiştir.

Afganistan, bu saldırıya kesinlikle son verilmesini, yeni yaşamı rahatça kurmasına engel olunmamasını ısrarla istiyordu. Dış saldırıyı göğüsleyen Afgan yönetimi daha Taraki’nin cumhurbaşkanlığı zamanında ve daha sonraları yardım için Sovyetler Birliği’ne birkaç kez başvurmuştur. Biz de uyarılması gerekenleri uyardık ve saldırıya son verilmezse Afgan halkını tehlike karşısında, böylesi zor bir durumda yalnız bırakmayacağımızı bildirdik. Bilindiği gibi biz sözümüzün eriyiz.

Halk, başında Babrak Karmal’ın bulunduğu Demokratik Halk Partisi’nin yönetiminde Amin zorbalığına karşı ayaklandı ve bu rejime son verdi. Bugün Vaşington’da ve bazı başkentlerde Amin’in arkasından gözyaşı döküyorlar. Şimdi sel gibi gözyaşı dökenler Amin’in yığınsal kırımlar uyguladığı, yeni Afganistan devletinin kurucusunu zorla alaşağı ettiği, yasalara aykırı bir biçimde onu fiziksel olarak ortadan kaldırdığı zaman neredeydiler?

Afganistan’ın bağımsızlığını yitirmesi, onun ülkemizin Güney sınırında emperyalizmin askersel üssü, köprübaşı haline getirilmesi tehlikesinin arttığı bir dönemde dost Afgan halkının istemine olumlu yanıt verdiklerini ve bu yardımın Afganistan ile SSCB arasında imzalanan iyi komşuluk ve işbirliği anlaşmasına ve Birleşmiş Milletler Yasası’na dayandığını belirten Brejnev yoldaş, Afganistan’daki Sovyet birliklerine bir tek görev verildiğini, bu ödevin dıştan gelecek saldırıyı püskürtmede Afganistan halkına yardım etmek olduğunu, bu birliklerin Afganistan’a gönderilmesini gerektiren nedenlerin ortadan kalkmasıyla hemen geri çekileceklerini açıklıyor ve devamla şöyle diyor: “Biz yeni Afganistan’a, onun hükümetinin isteği üzerine dışardan silahlı saldırı hareketleri karşısında ulusal bağımsızlığını savunmasına, özgürlüğünü ve onurunu korumasına yardım ediyoruz.”

Emperyalist güçlerin Sovyetler Birliği’nin barış politikasını karalama, onu yayılımcı gösterme yeltenişlerini kesinlikle yalanlayan Brejnev yoldaş, Sovyetler Birliği’ni başkalarının topraklarında, zenginliklerinde gözü olmadığını belirtiyor ve “Petrol kokusu yalnız sömürgecileri çekiyor” diyor.

Afganistan’daki olaylarla ilgili emperyalist güçlerin düşmanca tepkisinin bir sürpriz olmadığını söyleyen L.İ. Brejnev, burada emperyalistlerin ve Çin hegemonyacılarının boşa çıkarıldığını belirtiyor ve şu gerçeğin altını çiziyor:

“Afganistan’daki olaylar bugünkü uluslararası durumun daha da karmaşıklaşmasının ve gerginleşmesinin gerçek nedenleri değildir. Afganistan olmasaydı, ABD ve NATO’da belirli çevreler dünyadaki durumu gerginleştirmek için muhakkak başka bir bahane yaratacaklardır.”

“Pravda” gazetesinin sorularına yanıtında Carter hükümetinin Sovyet Amerikan ilişkilerini tek yönlü kesme girişimlerini hayırsız hesaplar olarak niteleyen L.İ. Brejnev, alınan bu hatalı kararların bir bumerang gibi bugün değilse yarın dönerek onu fırlatanlara çarpacağını belirtiyor ve şöyle diyor:

“Sovyet halkı rahatça yaşamak için çalışmak, öngörülen plânları yerine getirmek ve kendi genliğini sürekli yükseltmek için yeterli ölçüde olanaklara sahiptir. Ve kesinlikle belirtmek istiyorum ki, Sovyet insanlarının ekmek ve öteki yiyecek gereksinimlerini karşılama plânlarında bir kilo bile azalma olmayacaktır.”

Avrupa’daki durumun gelişme perspektiflerinin bugün 70’li yıllara kıyasla daha iyi olduğunu vurgulayan L.İ. Brejnev, Vaşington’un giriştiği sorumsuzca eylemlerin burada da etkisini gösterdiğini, Batı Avrupa ülkeleriyle Sovyetler Birliği’nin arasını açmaya çalıştığını, Helsinki Sonuç Belgesi’nin özünü ve sözünü boşaltmayı denediğini, uluslararası durumu gerginleştirmeye yönelik adımlarıyla ABD’nin Avrupa ülkelerine ve en başta bağlaşıklarına boyun eğdirmek istediğini belirtiyor ve şu görüşü savunuyor:

“Avrupa halklarının temel çıkarları yumuşama ile kopmaz bir bağ içindedir. Avrupalılar kendi deneyimleriyle onun olumlu sonuç verdiğini gördüler. Biz eminiz ki, defalarca harbin yıkıcı alevleriyle yanan bir anakaranın halkları olarak onlar, okyanus ötesinin politikacılarının istemi üzerine serüven yoluna gitmeye hiç de hazır değillerdir. Yumuşamanın meyvalarını çiğnemeye hazır bir Avrupa devleti bulunacağına inanılamaz. Biz geleceğe iyimserlikle bakıyoruz. Ve bu, haklı bir iyimserliktir. Halkımız ve ülkemiz komünizmin kuruculuğu yolunda güvenle ilerliyor, onuncu beş yıllık plânların ödevlerini yerine getiriyor ve partinin ileriye yönelik kararlarını uyguluyor. Sovyet insanlarını ve dış ülkelerdeki dostlarımız emin olabilirler ki, Leninci dış politikamız değişmez bir politikadır. O, SBKP’nin Kongre Kararları’nca saptanmıştır ve tüm dış politika eylemlerimizde yaşama geçirilmektedir. Bu politikada, ardıcıl barışseverlik ve saldırıyı kararlılıkla püskürtme ilkeleri birbirine kopmaz biçimde bağlıdır. Geride bıraktığımız onyıllar bu politikanın doğruluğunu kanıtlamıştır ve biz gelecekte de aynı politikayı izleyeceğiz. Bizi bu politikadan kimse saptıramaz.”

24 Ağu 2021
paylaş