Cumhuriyeti nasıl kazandık, nasıl kaybettik, ne yapmalıyız?

Nasıl kazandık?

Dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. Bu bayramı 98. defa kutluyoruz. İlk yılların bayramları canlı geçti. Cumhuriyet ilkelerinin yozlaştırılmasıyla bu bayramlar köreldi, kupkuru bir gelenek günü oldu. Cumhuriyet 1923’te kuruldu. Temelleri Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla atıldı. Halkımız, yediden yetmişe Anayurdumuza dalan emperyalist saldırganlara karşı bir ölüm-kalım savaşı verdi.

Nasıl kaybettik?  

Cumhuriyetin kurulmasıyla Türkiye tarihinde yeni bir dönem başladı. Emperyalist saldırganlar kovuldu. Padişahlık kaldırıldı. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ortaya koyduğu ana sorunlar çözülmedi. Köklü bir toprak reformu yapılmadı. Ağalık, derebeylik yerli yerinde kaldı. Türkiye’nin ileri bir düzene geçmesini sağlayacak, demokratik gelişmeye yol açacak bir politika sonuna kadar izlenmedi.

Ülkemize binlerce kilometre uzaklıktaki Kore dağlarında Amerikan çıkarları için savaşa girdik. Kore şehitleri ve gazilerinin yaşamlarının bedeli olarak 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye olduk.  

Memleket emperyalizmin ekonomik, politik ve askeri örgütleri olan IMF’ye ve NATO’ya bağlandı. Yabancı sermayeye karşı kapılar ardına kadar açılarak Türkiye’nin özellikle tarım ve hayvancılık üretimi çökertildi. Sanayi ve teknoloji üretimi tümüyle dışa bağımlı hale getirildi.

İşçilerin, çiftçilerin ve küçük üreticilerin bütün hakları gasp edildi. Özelleştirme ve taşeronlaştırma yoluyla tüm toplum yerli ve yabancı bir avuç vurguncu zümrenin kölesi durumuna düşürüldü.

İşsizliğe mahkûm edilen milyonlarca genç geleceksiz bırakıldı. Sömürüyü ve yoksulluğu kader sayan sadaka toplumu yaratıldı.

Çalışanların emeklilik hakları gasp edildi. Milyonlarca emekli yurttaş hayat pahalılığı altında kaderine terk edilerek yoksulluğa mahkûm edildi.

‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adıyla ‘Başkanlık Sistemi’ne geçilerek, 600 Milletvekilinden oluşan TBMM etkisiz hale getirildi. Parlamenter sistem yıkılarak halkın egemenliğine son verildi.

Laiklik delik deşik edilerek Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketine dönüştürüldü.

Aklın, bilimin ve çağdaşlığın yerini hurafeler aldı. Modern ve bilimsel eğitim yerine din eğitimine dayalı imam hatip okullarına ağırlık verildi.

Kadınlar cinayet, şiddet ve baskıyla ekonomik ve sosyal yaşamının dışına itilerek köleleştirilmeye çalışılıyor. Kadınların yaşamı ve ufku evle sınırlandırılmak isteniyor.

Ne yapmalıyız?

Cumhuriyetin geniş halk yığınları yararına çözmesi gereken ana sorunlar bugün de boylu boyunca ortada durmaktadır.

Bugün Cumhuriyet düşmanları yeniden başkaldırmışlardır. Bunlar Cumhuriyeti yıkmak, geriye gitmek, şeriatçılığı hortlatmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
    
NATO’ya üye olduğumuz 69 yıldan beri ülkemizde siyasi cinayetler, kitle katliamları ve askeri darbeler yoluyla halkımıza kan kusturan katil Amerikan yönetimleri dostumuz ve müttefikimiz değildir.

Anadolu toprakları üzerinde nükleer silahları ve binlerce askeriyle yılan gibi çöreklenen Amerikan üsleri ulusal güvenliğimizi tehdit etmektedir.

Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan tüm ekonomik, siyasi ve askeri sorunların temel nedeni ABD-NATO egemenliği temelindeki emperyalizme bağımlılıktır.

Tüm yurttaşların barış içinde bir arada ve kardeşçe yaşayacağı ‘Tam Bağımsız Türkiye’ için NATO’dan çıkılmalı, üsler kapatılmalı ve Amerika ile imzalanan tüm ikili anlaşmalar feshedilmelidir.

Ülkemizin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehdit eden emperyalizminin ve işbirlikçilerinin girişimlerini boşa çıkarmak tüm ilerici ve yurtsever güçlerin en başta gelen güncel görevidir.

Çözüm, emperyalist-kapitalist sistemin işbirlikçisi siyasi partilerin ve liderlerinin değil, halkın egemenliğine ve sosyal devlet anlayışına dayalı; sermayeden değil emekten yana, bağımsız, demokratik, laik, devrimci ve toplumcu bir cumhuriyettir.

Bağımsız, demokratik, laik, devrimci ve toplumcu bir cumhuriyet için; anti-emperyalist, anti-faşist tüm yurttaşlar; ilericiler, devrimciler, yurtseverler, sosyal demokratlar, sosyalistler ve komünistler birleşin!

30 Eki 2021
paylaş