Cumhuriyet’ten Geriye Ne Kaldı?

Nisan / 1985

Türkiye, bağımsız, egemen bir ülke mi? Türkiye’de kendi yurttaşlarını koruyan bir yönetim var mı? Adana İncirlikteki Amerikan üssünde çalışan işçilere yapılan saldırı bu soruların yanıtını apaçık ortaya koydu.

Şimdi coplarla, kurt köpekleriyle işçilerimize saldıran Amerikan görevlileri ellerini kollarını sallayarak Adana’da dolaşıyorlar. İncirlik üssü hiçbir şey olmamış gibi faaliyetine devam ediyor. Her gün yurtsever, solcu insanlarımızı otuzar kırkar tutuklayıp, kamuoyuna “bölücü, yıkıcı çete mensupları” diye tanıtan Evren-Özal yönetimi yabancı bir devletin askerlerinin kendi ülkemizde işçilerimize pervasızca saldırmaları karşısında, bu açık terör karşısında susuyor.

Susuyorlar ve basını, kamuoyu odaklarını yasaklarla susturuyorlar. Amerikan emperyalizmine karşı tek bir ses yükselmesin istiyorlar. Çünkü Başbakan Özal, Washington’a gidiyor. Amerikan yönetimiyle 1980’de imzalanmış olan Savunma İşbirliği Anlaşması-SİA adlı kölelik anlaşmasının uzatılması sorununu görüşecek. Buna karşılık daha çok silah, daha çok borç dilenecek, “Biraz daha dolar verirseniz Yunanistan halkının ülkesinden atmak istediği üslerinizi de alırız” diyecek. Özal, Evren ve daha geçen gün Washington’dan, ABD’ye üstün hizmetlerde bulunduğu için liyakat madalyası almış olan Genel Kurmay Başkanı Üruğ böyle anlaştılar.

Ülkemizde geçmişte 6. Filo’ya Amerikan üslerine karşı savaşan gençliğin ulusal bağımsızlığı titizlikle savunan DİSK’in aydınlarımızın, üslere karşı çıkan yurtsever subayların savaşım gelenekleri bugün hala canlıdır. İşte o nedenle eğer baskı ve zorbalık olmasa, halk incirlikteki Amerikan terörüne karşı tepkisini alanlarda, işyerlerinde, okullarda özgürce dile getirebilse, “Amerikan köleliğine son, bağımsızlık, egemenlik istiyoruz” diye haykırabilse, Amerikan yönetimiyle bu pazarlıkları yapabilirler mi? Halktan olayı saklamasalar. Onun “ülkemizde bu üslerin ne işi var, açlık, yoksulluk yetmiyormuş gibi bir de Amerikan copu mu yiyeceğiz?” sorusunu nasıl yanıtladılar?

Türkiye’de ulusal egemenliği elinde tutan gerçek bir parlamento var mı? Bağımsızlığa sahip çıkan bir hükümet var mı? Ulusal bir devlet var mı? Cumhuriyet’ten geri ne kaldı? İncirlikteki olay bütün bunların göstermelik olduğunu, Türkiye’yi yönetenlerin gerçek niteliğini apaçık gözler önüne seriverdi.

Yalnız İncirlikteki olay mı? Bundan birkaç gün sonra, ABD Büyükelçisi Hupe, İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, “Türkiye’ye gelen Amerikan sermayesini Amerika’nın ilk yıllarındaki Kızılderililere karşı mücadele eden avcılara, tuzakçılara benzetiyorum” diyordu. Bu bay, eğer Evren’i ve Özal’ı da “Amerikan uygarlığının bu öncüleri”nin birkaç yudum viski karşılığında satın alıp kendi ırkına ihanet ettikleri Kızılderililere benzetseydi hata etmiş olmazdı.

Biz komünistlerin, Amerikan emperyalizminin ulusal varlığımıza kadar her şeyimizi tehdit ettiğini söylerken bunu önlemek için bütün ulusal demokratik güçleri öncelikle SİA anlaşmasının uzatılması, ikili anlaşmaların iptal edilmesi, Amerikan üslerinin sökülmesi için savaşımı yükseltilmeye çağırırken ne büyük bir sorumlulukla davrandığı şimdi daha somut görülüyor. Ulusal onurun böylesine ayaklar altına alınmasına karşı şimdi yükselecek her ses, her çaba büyük bir değer taşıyacaktır.

Amerikan emperyalisti kendi ülkemizde üzerimize kurt köpekleriyle saldırıyor, yüzümüze açık açık, sizin de sonunuz Amerikan Kızılderililerden farklı olmayacak diyor.

Hayır, bin kere hayır! Başta işçi sınıfımız, ulusumuzun diri, gürbüz güçleri ne olursa olsun, buna izin vermeyecektir! Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var! Türkiye Amerikan sömürgesi olmayacaktır.

25 Nis 2022
paylaş