Topraklarımıza Amerikan Radyoları İçin Anten Dikilmemelidir

Haziran / 1985

Amerikan yönetimi bir süredir Türkiye’ye “Amerika’nın Sesi” ve “Hür Avrupa” radyoları için güçlendirici antenler yerleştirmek istiyor. Böylece bu radyoların Sovyetler Birliği’ne, Bulgaristan’a ve Ortadoğu ülkelerine yaptığı yayınların etkisini artırabileceğini düşünüyor.

Reagan yönetiminin sosyalist ülkeleri “dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı”, Ortadoğu halklarının ulusal kurtuluş savaşımlarını “terörizm” diye nitelendirdiği ve dünya çapında barış ve toplumsal ilerleme güçlerine karşı yıkıcı, bozguncu faaliyete büyük ağırlık verdiği hatırlanırsa, söz konusu radyoların yayınlarının içeriği de kolaylıkla anlaşılır. Bu radyolar yalan yanlış ya da çarpıtılmış enformasyona dayanarak sosyalist ülkeler halklarını şaşırtmaya, onlara anti sosyalist bilinç aşılamaya çalışırlar. Hitler’in propaganda bakanı Goebels’in geliştirdiği radyo aracılığıyla yıkıcı faaliyet yürütme yöntemlerini uygularlar. Reagan başa geçtiğinden bu yana Amerikan bütçesinde en hızlı artan kalem, bu tür radyolara ayrılan ödenekler olmuştur. Washington nükleer savaşı hazırlamak için önce propaganda savaşını, psikolojik savaşı tırmandırmak gerektiğini düşünüyor. Ve bu arada coğrafi konu nedeni ile askeri üsler için de Türkiye’yi ideal bir yer olarak görüyor.

Washington’un istediği ABD ziyareti sırasında başbakan Özal’a resmen bildirildikten sonra, konuyla ilgili görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye özel Amerikan heyetleri geldi, hatta antenlerin dikilmesi karşılığında Türkiye’ye 100 milyon dolar verileceği bile açıklandı. Şu sıra Ankara ile Washington arasında pazarlık sürüyor.

Amerikan radyolarının antenlerinin topraklarımıza yerleştirilmesinden ülkemize hiçbir yarar gelmeyeceği, tersine bunun komşularımızla ilişkilerimizi gerginleştirici bir rol oynayacağı açıktır. Bunun bilincinde olan barıştan yana çevreler bu yeni Amerikan girişimine karşı seslerini yükseltiyorlar. Cumhuriyet yazarlarından Samim Lütfü söz konusu antenleri “bir tür yeni üs” olarak nitelendirdi. Ergun Balcı ise antenlerin dikilmesinin “SSCB ile ilişkileri gerginleştireceği” uyarısında bulundu. Radyo-TV yayınları uzmanı Mahmut Tali Öngören TRT’nin bu işe bulaştırılmasına karşı çıktı.

“Türkiye basını”nın dolarlarla finanse edilen gazete ve dergileri ise Amerikan radyoları için topraklarımıza anten dikilmesini haklı ve gerekli gösterebilecek “kanıt”lar bulmada oldukça zorlanıyorlar. Son haftalarda bunları öne sürdükleri başlıca “kanıt” şöyledir: “Mademki Türkiye’ye karşı yayın yapan TKP’nin Sesi Radyosu var, buna karşılık Amerika’nın Sesi’ne istedikleri verilmelidir!”

Bu “gerekçe” komiktir. Çünkü bir kere, bu “karşılaştırma”nın konuyla hiçbir ilgisi yoktur. Kaldı ki, adı üstünde biri Amerikan öteki Türkiye radyosu. Söz konusu Amerikan radyoları TKP’ne karşı değil, Sosyalist ülkelere karşı yayın yapıyorlar. Buna karşılık sosyalist ülkelerin radyoları her zaman Türkiye ile barış içinde yanyana yaşama ve dostluk ve işbirliği ilkelerine göre uygun bir yayın yapıyorlar. Sonra, “TKP’nin Sesi” Radyosu da her zaman Türk-Sovyet ilişkilerinin gelişmesini destekleyen ve savunan bir yayın politikasına sahip.

Amerikan radyolarının antenlerinin gelmesi Türk--Sovyet ilişkilerini açıktır ki, hiç de olumlu bir yönde geliştirmeyecektir. “TKP’nin Sesi” Radyosunun varlığını öne sürerek, bunu gerekçe yaparak Amerikan Radyoları için topraklarımıza anten dikilmesini haklı göstermeye çalışmak, Türk-Sovyet ilişkilerini bozmaya çalışanın ABD yönetimi olduğunu gizlemekten başka bir şey değildir.

Evren’in 22 Mayıs’ta İzmir’de, Ege Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada TKP’nin Sesi Radyosuna uzun uzun çatması da söz konusu girişimlerden bağımsız değildir. Evren bu konuşmasında Partimizin Radyosunun “Türkiye’nin çıkarlarına karşı” yayın yaptığını öne sürdü, onu bir “dış propaganda aracı” gibi göstermeye çalıştı.

Oysa Evren de çok iyi biliyor ki, “TKP’nin Sesi” Radyosu Türkiye’ye karşı değil, ülkemizdeki faşist diktatörlüğe karşı yayın yapıyor. Türkiye işçi sınıfının sesini halkımıza duyuruyor. Yalnız TKP’nin görüşlerini ve açıklamalarını değil, öteki sol güçlerin, diktatörlüğün baskı ve sansürü altındaki bütün muhalefet güçlerinin görüş ve açıklamaların halkımıza duyuruyor. Evren-Özal yönetiminin Amerikan emperyalizmi ile kapalı kapılar ardında yaptığı gibi gizli anlaşmaları kamuoyuna açıklıyor. İşkencecileri, soyguncuları halkımıza tanıtıyor. Böylesi ulusal görevleri yerine getiren radyomuza dil uzatanlar, bu suçları işleyenler, bu gerçeklerin duyulmasından korkanlardır. Eğer TKP bugün legal çalışma hakkına sahip olsaydı, Atılım’da, TKP’nin Sesi Radyosunda savunduğu görüşleri, çok daha geniş emekçi yığınlarına duyurabilecek, memleketin en ücra köşelerine kadar uzanabilecekti. Halk düşmanı egemen güçler ise görüldüğü gibi, TKP’nin bu kısıtlı olanaklarla yaptığı aydınlatma çalışmalarından bile ürküntüye kapılıyor, partimizin inandırıcılığını, güvenirliliğini sarsmak amacıyla her türlü karalamaya başvuruyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu yalanları kırk kere de tekrarlasalar, gene de amaçlarına ulaşamayacaklardır. TKP’nin Sesini her geçen gün daha çok sayıda yurttaş dinliyor, her geçen gün daha çok sayıda insana Atılım ve parti bildirileri ulaşıyor

TKP’nin politikası açıktır, amaçları aydınlıktır. Partimize karşı savaşan Evren-Özal yönetimi ise tam bir ikiyüzlülük içindedir. Daha geçtiğimiz haftalarda SSCB’ni ziyaret eden Meclis Başkanı Karaduman, burada verdiği demeçlerde “Türk Sovyet ilişkilerinin gelişmesinin barışa bir köprü olacağı”nı belirtti. “Sovyetler Birliği”nin ulusal kurtuluş savaşındaki yardımlarının Türkiye’de unutulmadığı”nı söyledi. Peki, o zaman savaşa bir köprü olacağı apaçık olan Amerikan antenleri için pazarlıklara oturmak niye? Ordudan, üniversitelere, ilkokullardan camilere kadar her yerde “Sovyet tehdidi” yalanlarının aralıksız propaganda edilmesi niye?

29 Haz 2022
paylaş