Sendikalar seçimlerde tarafsız mı kalsın?

Sendikalar ve sendika yöneticileri açısından ilginç bir dönemdeyiz. İktidarı, daha tam adıyla AKP’yi ve Erdoğan’ı destekleyenler, bu desteklerini açıktan ilan edebiliyorlar. Muhalefeti destekleyenlerin ise resmen sesi soluğu çıkmıyor, çıkamıyor. O yüzden ilginç.

Bundan önceki dönemlerde, iktidar yandaşlığı ayyuka çıkmış sendikaları hariç tutarsak, neredeyse tüm emek örgütleri seçimlere doğru taraf olur, iktidarın uygulamalarını eleştirir, muhalefete destek veya iktidara köstek açıklamaları yayınlarlardı. Sonradan sendikaların büyük bir kısmında “tarafsız” görünme ihtiyacı doğdu. Tek argüman, üyelerimiz arasında her kesimden insan var, bu nedenle taraf tutmamız yanlış olur şeklindeydi.

Şimdi ise, zaten yarım yamalak idare edilen sözde tarafsızlık, giderek herhangi bir gerekçeyle iktidarı desteklemeye evrildi. Bu gerekçe bazen “milletimize yüz yıl yetecek doğalgaz rezervi bulunması”, bazen “olağanüstü başarılı bir kamu toplu sözleşmesinin imzalanması”, bazen “memurlara beklenenin üzerinde zam yapılması”, bazen de “taşeron işçilerin kadroya alınması” olabildi. Hatta bazen doğrudan Saraya gidilip teşekkür bile edildi.

Halbuki Özal’ın, Demirel/İnönü koalisyon hükûmetlerinin, Çiller’in, Erbakan’lı koalisyon hükûmetlerinin, sonrasında Ecevit/Bahçeli/Mesut Yılmaz koalisyon hükûmetlerinin sendikalarca nasıl yerden yere vurulduğunu henüz unutmadık. Unutanlar için arşivlerde kısa bir tarama yeterli olur.

Günümüzde ise, birkaç sendikanın dışında, iktidar ve/veya muhalefet partilerinin iki seçim arasındaki dönemdeki performanslarını eleştiren ve üyelerine yol gösteren kalmadı.

Ziraat odaları ne iş yapar
Sendikalar işçi örgütleri değil de köylülerin haklarını savunan örgütler olsalardı, işin tabiatı gereği farklı konulara ağırlık vereceklerdi.

Taban fiyatı, tohumun, gübrenin, mazotun fiyatı, verimli tarım alanlarının kullanımı, girdi fiyatları, traktörler, ürün desteği, tarımsal destek programları, kesimlik hayvanlar ve benzeri konularda partiler ne diyor ne demiyor diye üyelerini, yani temsil ettiği çiftçileri ve köylüleri uyarırlardı.

Ziraat odalarının, tarım birliklerinin yaptığı tam da budur. Halbuki ziraat odalarında da köylüler arasında da her siyasi görüşten vatandaş bulunuyor.

Hekimlerin haklarını kim savunacak
Örneğin, tabip odasının görevleri arasında hekimlerin haklarını koruma ve geliştirmenin yanı sıra, halk sağlığına dair uyarılarda bulunma görevi vardır.

Bir salgın tehlikesi karşısında susan, gerekli uyarıları etkin ve zamanında yapmayan bir tabip odası, görevini ihmal etmiştir ve suç işlemiştir. Kimi salgınlarda belli et türlerinin, meyve/sebze türlerinin yenmemesine dair bir uyarı yapan hiçbir tabip odası, bugüne dek “tercihimize niçin karışıyorsun” gibi bir suçlamaya maruz kalmamıştır. Ya da, örneğin Covid-19 pandemisi döneminde gerek hijyen, gerekse aşılar hakkında ağzını açmayan bir tabip odası akla bile gelmez. Hekimler arasında da her siyasi görüşten vatandaş bulunuyor elbette.

Hekimler uyarılarını yapmaya, neyin zararlı olup olmadığını söylemeye mecburdur. Halkın ise, bu uyarıları dinleme mecburiyeti yoktur. Halkın bu uyarılara uyup uymaması, bir sorun olmakla birlikte, tali bir sorundur. İkincil önemdedir. Hekimleri doğrudan ilgilendirmez.

Sendikaların üyelerine karşı sorumlulukları vardır
Diğer örgütlerde doğal karşılanan tutum, sendikaların üyelerini uyarma görevi söz konusu olduğunda, ne yazık ki “üyelerinin siyasi tercihlerine müdahale ediliyor” suçlamasıyla karşılanıyor. Oysa sendika merkezlerinin kılavuzluğunun sade üyeler için ne anlam taşıdığını unutmamak gerekiyor.

Bir partiye karşı olmanın sendikaların bağımsızlığına zarar vereceği gibi bir yargının emek siyasetinde yeri olamaz. Sendikalar zaten tanım gereği tüm siyasi görüşlerden insanlara kapılarını açan kitle örgütleridir. Sendika yöneticilerinin siyasi görüşlerinden bağımsız olarak sade üyeler arasında her görüşten işçinin olmasından daha doğal bir şey yoktur. Ama nedense sanki ilk kez keşfedilmiş gibi ortaya sürekli olarak bu gerekçe sunuluyor.

Sendika adını verdiğimiz yapı amacını “üyelerinin ekonomik, toplumsal, kültürel hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek” olarak belirtir. Bütün sendikalar tüzüklerine buna benzer içerikte maddeleri yazmak zorundalar. Çünkü “üyelerinden aldığı aidatla yaşayan bir örgüt” olmanın amacı ve hedefi budur. Sendikalar, işçilere aittir.

Sendikalar üyelerine karşı sorumludurlar. Sendikalar ve sendika yöneticileri ile temsilcileri üyelerinin ücretlerini eylemle, direnişle, bazen grevle, sonunda toplu sözleşmeyle yani bin bir çileyle arttırmaya çalışırlar. Artan işçi ücretleri, iktidarın yanlış tercihleri yüzünden patlayan enflasyonla bir çırpıda yetmez hale geliyorsa, sendikalar buna elbette itiraz etmelidir. Bu politikaları uygulayanlara karşı üyelerini uyarmalıdır.

Marks, “görünen şeylerle hayatın özü aynı olsaydı bilime gerek kalmazdı” demiş. Bu sözü, “partilerin ışıl ışıl sözlerinin ardına sakladıkları şeyler gerçek olsaydı, sendikalara gerek kalmazdı” diye uyarlamak mümkün.

Üyelerinin sendikanın uyarısını ciddiye alıp almaması veya buna uygun davranıp davranmaması elbette bir sorundur; ancak tali bir sorundur. İkincil önemdedir. Asıl önemli olan sendikaların görevi ihmal suçu işlememesidir.

Sendikalar, mücadele eden demokratik kitle örgütleridir. Kime karşı mücadele ederler?
Başta kapitalizme ve kapitalizmin yan ürünü bütün haksızlıklara karşı mücadele ederler. Bu haksızlıkları üreten, yaratan ne ya da kim olursa olsun, sendikalar bunlara karşı seslerini yükseltirler.

İktidardaki partinin tehditlerinden yılarak veya gönüllü olarak iktidardaki partiyi benimseyerek kendi üyesine karşı yapılan yanlışlar dile getirilmez ise, o örgüt, varoluşunun kanıtı kendi tüzüğüne aykırı hareket ediyor anlamı çıkar.

    • Mesela iktidar partisinin 21 yıllık icraatı görmezden gelinerek değerlendirme yapılabilir mi?
    • Aynı iktidar partisinin, kıdem tazminatı hakkımızı defalarca elimizden almaya çalıştığını, şimdi ise tasarıyı rafa kaldırıp uygun bir vaktin gelmesini beklediğini söylememek mümkün müdür?
    • Bir zamanlar asgari ücretin yedi katından fazla olarak belirlenen kıdem tazminat tavanını bu iktidarın giderek iki asgari ücrete düşürdüğünü anlatmamak olası mıdır?
    • Mesela 1 Mayısları sonunda hak ettiğimiz şekilde bayram ilan etmeye mecbur kaldığını ama kentlerin meydanlarını da emekçilere yasakladığını söylememek olur mu?
    • Anketlerdeki kötü durumundan dolayı mecbur kalıp sonunda EYT yasasını çıkarttığını ama bu sefer de milyonlarca işçi için ayrı bir kademe sorunu yarattığı belirtilmesin mi?
    • Mesela, asgari ücrete sözde görülmemiş zam yapıldıktan iki ay sonra alım gücünün yerlerde sürünmeye başladığı dile getirilmezse, sorun ortadan mı kalkıyor?
    • İktidarın emekliler için en düşük emekli maaşını 7.500 liraya çıkartıp kalanlara dokunmayarak hem yıllarca yüksek prim ödemiş olanlara haksızlık yaptığını hem de herkesi sefalette eşitlediğini unutalım mı?
    • 2014 yılından beri giderek kanayan bir yaraya dönüştürdükleri vergi dilimlerine, özel tüketim vergilerine ne diyelim?
    • Enflasyona, döviz kurlarına laf edilmeyince, etin, sütün, yumurtanın, soğanın, patatesin bile taneyle satılmaya başlandığını sendikalar söylemese de işçiler bilmiyor mudur acaba?

Görüldüğü gibi, sadece işçileri, emekçileri doğrudan ilgilendiren konuları ele aldığımız halde, sorunlar saymakla bitmiyor.

Sonuç olarak
Sendikaların, seçim öncesi geçmiş dönem hasar tespiti yapma, bilanço çıkartma görevi vardır. Hangi parti, hangi toplumsal kesime ne öneriyor bilgisini üyesiyle paylaşma görevi vardır. Daha önce vaat edip yapmadıkları ile şimdiki vaatlerini karşılaştırıp mevcut iktidar uygulamalarının işçiler için ne anlama geldiği konusunda üyelerini uyarma görevi vardır.

Sendikalar, üyesine hangi partiye oy verilmesi gerektiğini söylemeyebilir. Ancak, hangi partiye oy verilmemesi gerektiğini belirtmek sendikalar için parti yandaşlığı veya karşıtlığı değil, bir yükümlülüktür.

Bunu yapmayan sendikalar, “tarafsız” kalmış olmaz. Aksine, görevi ihmal suçu işlemiş olurlar.

Sade bir üyenin bilgisi, imkânı, kapasitesi bütün partilerin programlarını, vaatlerini görmeye, incelemeye yetmeyebilir. O nedenle, sendikaların kendi üyesinin sınıf çıkarının nerede olduğuna dair uyarıda bulunma görevi vardır, ihmal edilmemelidir.

 

20 Nis 2023
paylaş