Egemen üretim ilişkisi olarak kapitalizm, yaklaşık üç yüz yıldır insanlığın ve dünyanın yazgısını belirliyor. Temel amacı küçük bir azınlığın kâr etmesi ve sermayesini genişletmesi olarak açıklanabilecek bu üretim tarzı, dönemsel olarak farklı iktisadi politikalar uyguluyor. İktisadi politikaları belirleyen temel düşünce sürdürlebilir kârlılık olmakla birlikte dünya ölçeğinde sermaye sahiplerinin kendi aralarında ve diğerleriyle güç ilişkileri, bölgesel ve yerel farklılıklar da önemli etmenlerdir.
Vahşi kapitalizm olarak nitelenen kapitalizmin ilk dönemi serbest rekabetçi, kapitalistlerin bireysel girişimciliğinin önündeki engellerin devlet erkinin gücüyle (uzun çalışma saatlerinin yasal hâle getirilmesi, işçi örgütlenmelerinin yasaklanması, yüksek gümrük duvarlarıyla dış ticaretin denetim altında tutulması gibi) kaldırıldığı dönemdir. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler özgürlüğü sadece sermaye sahiplerine özgü bir özgürlük olmuştur. Devlet bir yandan kapitalizm için alan temizliği yaparken diğer yandan kapitalistlerin kârlı olarak görmediği ancak yapılması gereken hizmetlerin öncülüğünü yapmıştır. Ulusal sınırların korunması, iç güvenliğin sağlanması, adalet hizmetlerinin yerine getirilmesi, kapitalist kârları ve sermaye birikimini tehlikeye sokacak girişim ve örgütlenmelerin bastırılması gibi.
Devasa kârların tekelleşmeyi ortaya çıkardığı 19. yüzyılın son çeyreğindeki kapitalist gerçeklik bu iktisadi politikaların değiştirilmesini gündeme getirmiştir. Tekelleşme dünya ölçeğinde bir savaşla yoluna devam ederken Sovyetler Birliği'ndeki işçi devrimi ve sonrasında dünyayı etkileyen 1929 kapitalist krizi yeni sömürü politikalarını zorunlu hâle getirmiştir. Önceki dönemde devlete biçilen güvenlik aygıtı işlevine ekonomik işlevler de yüklenmiş, burjuva sınıfının baskı aygıtı işlevi ekonomik işlevlerle etkin kılınmaya çalışılmıştır. Kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfınının Sovyetler Birliği'ndeki işçi devriminin etkisiyle yükselen mücadelesi gelişkin ülkelerde sosyal hakların genişletilmesi, reformist sendika ve işçi partileri aracılığı ile düzenin sınırlarına çekilirken daha geri kapitalizm aşamasındaki ülkelerde faşist yönetimler devreye sokulmuştur. Serbest piyasa uygulamalarından geri adım atılarak devlet ve tekellerin işbirliği ile istihdam, para ve faiz, talep yetersizliğini önleme politikaları uygulanmıştır. 1970'lere kadar sürdürülen bu politikalar kapitalizmin yüksek enflasyon, bütçe açıkları, üretim girdilerindeki fiyat artışları ile ortaya çıkan kronik bunalımlarıyla sona erdirilmek zorunda kalmıştır.
1970'lerden itibaren devlet yönetimleri muhafazakâr sağcı kliklere devredilmiştir. ABD'de Reagan, İngiltere'de Thatcher, Arjantin'de Videla, Şili'de Pinochet, Türkiye'de Evren kişiliklerinde somutlaşan ve dünyanın pek çok ülkesindeki siyasi projelerle etkin kılınan baskıcı yöntemlerle yeni ekonomik politikanın siyasi ayağı sağlamlaştırılmıştır. İktisadi politika olarak Chicago okulu akımı adı verilen parasalcı iktisadi araçlar devreye sokulmuştur. Önceki dönemlerde uygulanan sosyal devlet uygulamalarından adım adım uzaklaşılmış, devletin elindeki üretim araçları ve rant alanları özelleştirilmiş, sendikal hareketler ve işçi partileri zayıflatılmış, sermayenin ve malların dünya ölçeğindeki dolaşımının önündeki engeller yok edilmiştir. Sosyalist sistemin çökmesiyle adeta tekelci devlet kapitalizminden dünya tekelci kapitalizmine geçiş aşaması yaşanmıştır. Ancak kapitalizmin içindeki çelişkiler yine de engellenememiş 2008 yılında ortaya çıkan krizle bu politikaların da kapitalizmin devrevi bunalımlarına çare olamayacağı anlaşılmıştır. Dünya toplumu her zamankinden daha derin bir iktisadi, sosyal, sınıfsal ve psikolojik bunalımın içine girmiştir.
Kısaca özetlemeye çalıştığım her üç döneme bakıldığında her dönemin ortak özellikleri olduğunu ve bu özelliklerin dönemin ortak özelliklerinden öte kapitalizmin temel özellikleri olduğu ortaya çıkıyor.
1- Kapitalizm devletin gücüne dayanmadan var olamaz
2- Kapitalizmin dönemsel uygulamaları, dönemin sermaye birikim modelleri tarafından belirlenmektedir.
3- Kapitalizm hiçbir dönem işsizliği sona erdirememiştir.
4- Kapitalizm hiçbir dönem açlığı ve yoksulluğu sona erdirememiştir.
5- Kapitalizm bölgesel dahi olsa homojen bir refah sağlama olanağına sahip değildir.
6- Kapitalizm sadece yoksulluk ve açlık üretmemekte, varlığını global ya da bölgesel savaşlar olmadan dahi sürdüremeyecek bir noktadadır.
7- Kapitalizm insanlığın ve dünyanın fiziksel koşullarını kötüleştirmenin ötesinde insanlığın ruhsal, kültürel, düşünsel yaratımını da tahrip etmektedir.
Hangi dönem hangi araçları kullanırsa kullansın tıkanmaktadır. Her dönem büyük bir bunalımla sona ermektedir.
- Raşit Şahin
