İyimserlik iyidir de...

Hayata soldan bakanların bazı ortak özellikleri olur. Özgürlükçülük, evrensel bir eşitlik arayışı içinde olmak, rekabetçilikten, köşe dönmecilikten hoşlanmamak gibi. Liste uzar ama çok önemli bir başka payda daha var: O da geleceğe dönük kolay tükenmeyen bir iyimserlik sahibi olmak. Bu algıyı bünyesinde içselleştirmiş olmayanlara ise solcu demek ne çok mümkün, ne de çok anlamlı.

Bu tabii özellikler içerisinde ise en çok tenkit edilip en az anlaşılanı şu iyimserlik meselesi olsa gerek. Marksizmin ilk şekil aldığı yıllardan itibaren toplum kurgusunun fazla iyimser olduğu, bu sebeple aslında mekanik ve yer yer de ütopik olduğunu iddia edenler çıkmış. Oysa yaşanmış sosyalizm pratiğindeki tek tük olumsuz örneği çıkartırsak Marks'ın ve takipçilerinin sistematiğinde iyimserlik olgusunun böyle bir kolaycılıkla etiketlenip eleştirilmesi zor.

Soldakilerin iyimserliği
Peki iyimserliği tartışmak şimdi neden önemli? Bugün Türkiye'de Gezi sonrası yaşanan -ve devam eden- sürece kuşkusuz herkes bulunduğu yerden bir değer atfediyor. Çizginin solunda kalanların genel değerlendirmelerine bakarsak bütün farklılıklara karşın ortak paydanın genel manzaraya daha iyimser bakmak olduğunu söyleyebiliriz. Kısaca sol Türkiye'de uzun bir aradan sonra, karakterine de uygun bir şekilde, yeniden geleceğe daha ümitli bakmaya başlıyor. Bu önemli bir şey.

Ama sol denince sınır çizgileri de hayli karışık.

Türkiye'de -egemen ilişkiler ve düzen eliyle çizilmiş olan- çizginin solundakiler deyince akla gelen dinamiklerden birisi de kuşkusuz Kürtler. Kürt hareketi on yıllardır saflarında barındırdığı farklı renklere ve politik eğilime rağmen öyle veya böyle çizginin hep solunda yer aldı. Hatta bunun aksini söyleyecekler varsa bugün için iddia sahiplerinin solun dışında olduklarını söylemek fazla olmaz.

Parktan aprona
Hafta içinde, şu meşhur çizginin solunda duranlar için önemli bir haber vardı. Büyük sermayenin gazetelerinde iri puntolarla yer bulan, ancak demokrat, muhalif yayınlarda daha küçük “görülmesi” tercih edilmiş bir haberdi bu. Aynı zamanda iyimserlikten ne anlamamız gerektiğiyle ilgili bazı soruları da insanın aklına düşüren bir haber.

İddia o ki; Başbakan'ın son gezisinde Roboski'de yakınları katledilen ailelerle havaalanı apronunda yapılan görüşme BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın arabulucuğu ve iknası sonucu gerçekleşebilmiş. Anlaşılan görüşmeye gitmekte isteksiz olan aileler muhtemelen “çözüm” sürecine katkısı olacak denilerek ikna edilmiş.

Şimdi akıllara birtakım başka sorular da ister istemez geliyor. Binlerce üyesi uyduruk davalarla zindana atılmış ve büyük kısmı hâlen oralarda hapis tutulan bir hareketin, üstelik kendi deyimiyle daha hükümetin hiçbir somut adım atmadığı bir ortamda AKP ile aynı karede görülmekte istekli olmasının mantığı ne olabilir? Dahası o AKP tam da bugün milyonların öfkesini üzerine çekmişken.

Herhâde olsa olsa: iyimserlik!

Peki her şeye rağmen çizginin solunda duran, durmakta ısrarı olduğunu bildiğimiz Kürt hareketinin AKP'nin barış ve çözüm getireceğine yönelik bu iyimserliğinin bir temeli var mı? Şu ana kadar hükümet cephesinden filmdeki gibi “Her şey çok güzel olacak” sözünden başka bir şey çıkmadığı düşünülecek olduğunda başka gerekçe aramaya gerek yok.

Bizce boş laf kimseye yetmez. En başta da Kürtlere yetmez.

Gezi'den Roboski'ye
Gezi bu memlekette pek çok insanın geleceğe daha iyimser bakması için yeteri kadar haklı gerekçe sağlarken; özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen Kürtlerin de gelecekten iyimser olması için pek çok gösterge ve olanak sunmadı mı? Anlaşılan o ki Gezi'nin gücü ve mesajı Kürtlere tam olarak yansıtılamamış. Burada hiç kuşkusuz solun da ciddi eksiklikleri olabilir. Ama kesin olan bir şey var ki: Bu ruh sadece İstanbul'un Gezi'sinde değil, Roboski'de de, Amed'de de yankı bulabilseydi çok şey değişirdi. İşte o zaman AKP'nin vereceği kırıntıların ne olacağını değil, ortak geleceğimize nasıl yön vereceğimizi konuşuyor olacaktık.

Neyse ki her şey sadece Gezi'de kalmadı ve tüm eksiklerimize rağmen hem Türklerin, hem de Kürtlerin geleceğe iyimser bakması için daha çok vesile olacak gibi; yeter ki iyiyi nerede arayacağımız konusunda ortaklaşmayı başaralım...

28 Tem 2013
paylaş