Savaş bloku ve bilinçsizlik

Obama 6 Kasım 2012’de ABD başkanlığına bir kez daha seçildi. Kimilerinin “ehven-i şer” (kötülerin iyisi) diyerek desteklediği Obama, daha seçim mazbatasını bile almadan 17 Kasım’da Güneydoğu Asya turuna çıktı.

Çin’i kuşatma seferi
“Emperyalist dünyanın padişahı”, siyasal gözlemcilerin “Çin’i kuşatma turu” olarak tanımladıkları gezide Tayland, Myanmar ve Kamboçya yönetimlerini ABD’nin yeni savaş doktrinine ikna etmeye çalıştı. ABD Savaş Bakanı Leon Panetta, ABD’nin 2013 yılı içinde Güney Çin Denizi’nde bölgesel müttefikleriyle birlikte üç büyük askerî tatbikat yapacağını açıkladı.

Gazze saldırısı
Obama’nın Güneydoğu Asya ziyareti henüz başlamadan İsrail, 14 Kasım’da Gazze’ye saldırdı. 21 Kasım gece saatlerine kadar Filistin halkına can kaybı, yaralama ve altyapı yıkımı olarak ağır zararlar verdi. Demir Kubbe adlı hava savunma sisteminin etkinliğini denedi.

Suriye’nin çökertilmesi
Aynı sıralarda, emperyalizmin taşeronu Ortadoğu kral, emir ve diktatörlerinin örgütlediği, silahlandırdığı ve Suriye’ye saldığı gerici-faşist çeteler Suriye’de toplu cinayetlerine devam ediyordu. Katar’ın başkenti Doha’da 4-11 Kasım’da yapılan konferansta ABD’nin emriyle vitrinini yeniden düzenleyen kiralık “Suriye muhalefeti”, emperyalist savaş blokunun Suriye’yi yıkma savaşında daha etkili maşalık yapma gücüne kavuşturuldu.

Patriot tuzağı
AKP hükümeti, Suriye’ye karşı bugüne kadar gerçekleştirdiği provokasyonlar yetmezmiş gibi, NATO’yu resmen Suriye sınırına taşıyan bir adım daha attı. NATO’dan Patriot füze sistemi ve sistemi kullanacak askerî birlik istedi.

Yeni firavunlar
Mısır’da Amerikancı kapitalist şeriatçılar 22 Kasım’da açık diktatörlük ilan ettiler. Sonucunu ABD’nin belirlediği sahte bir seçimle ele geçirdikleri yürütme gücünü kullanarak yasama ve yargı erklerini de gasbettiler. İMF’yle emekçileri daha da yoksullaştıracak bir anlaşma imzaladıkları gibi muhalefetin temsil edilmediği sahte bir “kurucu meclis”e anayasa yazdırmaya kalkışıyorlar.

Emperyalist strateji
Obama’nın Güneydoğu Asya turu, İsrail’in Filistin’e saldırısı, Suriye’ye karşı taşeronlar eliyle yürütülen “vekâleten savaş”, Mısır’da açık diktatörlük ilanı, Türkiye’ye Patriot yerleştirilmesi, emperyalist savaş blokunun ortak savaş stratejisinin parçalarını oluşturuyor.

Dünya dolar milyarderleri şebekesinin insanlık düşmanı çıkarlarını temsil eden ABD, AB, Japonya, İsrail ve her ülkedeki işbirlikçi kapitalist yönetimler, dünyayı sosyalist Ekim Devrimi öncesine döndürmek için sefere çıktılar. Hedef, Suriye’nin çökertilmesi, Filistin’in yutulması, İran’ın yıkılması, Mısır’ın köle olarak elde tutulması, Ortadoğu’da ve bütün dünyada halkların birbirleriyle vuruşturularak tüketilmesi, Çin’in ve Rusya’nın parçalanmasıdır. Sosyalizmden, bağımsızlıktan, demokrasiden, temel sosyal haklardan, laiklikten arındırılmış kapitalist sömürge imparatorluğunun kurulmasıdır.

Direniş
Dünya işçi sınıfı ve ezilen halklar tabii ki bu uğursuz plana kurbanlık koyun gibi boyun eğmiyorlar. Sosyalist ve antiemperyalist devrimlerle elde ettikleri temel haklarını, tarihsel kazanımlarını, varlıklarını, kimliklerini, kültürlerini, onurlarını savunuyorlar.

Avrupa işçi sınıfı 14 Kasım’da kıtanın her ülkesinde kapitalist egemenlerin kitleleri yoksullaştırma saldırısına karşı eyleme geçti. Genel grev, iş yavaşlatma, yürüyüş ve miting yaptı. Suriye’nin direnişi iki yıla yaklaşıyor. Filistin, sabrı ve kahramanlığıyla İsrail’in kâbusu olmaya devam ediyor. Mısır halkı tekrar Tahrir meydanına çıktı.

Türkiye’de işçi sınıfı, kamu emekçileri, halkın çeşitli kesimleri, Kürt toplumu, Alevi toplumu AKP’nin bütün topluma yönelttiği gerici saldırıya, kapitalist vurgunculuk ile içte ve dışta savaş politikalarına karşı muhalefetini her fırsatta ortaya koyuyor.

Eksik olan
Dünyada, bölgede ve ülkede muhalefetin direnme azmi, kahramanlığı, sabrı ortada. Ne var ki, tutarlı bir devrimci teorinin ışık tuttuğu kapsamlı bir sınıf bilinci, birlikte örgütlenme ve birleşik bir cephe olarak hareket etme bilinci hâlâ çok eksik.

Tek başına kurtuluş umuduyla emperyalist-kapitalist egemenlerin sinsi oyunlarına kanmaya yatkınlık ağır sonuçlar doğuruyor. Egemenlerin iki tatlı sözü, iki boş vaadi devrimci ilkeleri bir yana savurmanın vesilesi oluyor. Örneğin, aklı başında olması gereken birileri başkanlık rejimini ve hatta Osmanlı imparatorluğunun yeniden kurulmasını kabul edebileceklerini, emperyalizmle ve AKP’yle birlikte Suriye’ye karşı savaşabileceklerini söyleyebiliyor.

Bilinç ve dayanışma
Egemenlere hizmet sunarak, sınıf kardeşlerinin ve komşu halkların sırtına basarak bağımsızlık, demokrasi, özgürlük, kurtuluş elde edeceğini sananlar, uzlaşmacılıktan medet umanlar maalesef tarihten ve güncel deneyimlerden hiç ders almıyorlar. Oysa enternasyonalizmin, sınıf dayanışmasının, halkların eşit ve özgür birliğinin yerini hiçbir şey tutmaz.

11 Ara 2012
paylaş