6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 7 Kasım 2012’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Artık işçiler için 6356 sayısının farklı bir anlamı oldu. Yasayla beraber çalışma hayatında birçok düzenleme yapılmış gibi görünse de yasa incelendiğinde işçiler açısından olumluluk sayılabilecek bir iki kırıntı dışında genel olarak işçi hak ve özgürlükleri açısından geçmişteki olumsuzlukları bünyesinde barındırdığı görülüyor. AKP ve yandaş medya tarafından, binbir allama ile, işçilere sanki yeni haklar getirildiği, sendikaların ve sendikalaşmanın önünün açıldığı propaganda edilse de işin aslının öyle olmadığı, AKP’nin sendika ve işçi düşmanlığını gözler önüne serecek birçok maddenin yasanın içine yerleştirildiği ortaya çıkıyor.
12 Eylül’ün ürünü olan 2821 sayılı sendikalar yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu 12 Eylül’ün yeni patronu AKP tarafından tek çatı altında toplandı. Sadece adı değişen ve iki yasanın tek yasa içinde birleştirilmesi dışında tamamen 12 Eylül zihniyetini taşıyan bu yasa da tamamen işçi düşmanı özünü koruyor.
Yasanın eskimeyen maddeleri
Yasa’da öne çıkarılan sendika barajının yüzde 3’e düşürülmesi olumlu sayılabilecek olsa da işkolu sayısının 28’den 20’ye düşürülmesi ve kimi işkollarının birleştirilmesi fiilen yüzde 10 barajının korunmuş olması anlamına geliyor. İşçiden yana sendikaların işkolu sınırlamasının kaldırılması talebi ise patronların partisi AKP tarafından görmezden gelindi. İşçilerin sendikalaşmasının önündeki en büyük engellerden olan işkolu sendikacılığı sınırlaması böylece yeni yasada aynen korunmuş oldu.
Yasada işkolu barajları sürdürülürken işletme ve işyeri barajlarında bir değişiklik yapılmadı. İşyeri barajı yüzde 50 + 1 olarak devam ettirildi. Burada tek değişiklik, aynı patrona ait birden fazla işletme olması durumunda barajın yüzde 50’den yüzde 40’a çekilmesi oldu.
Grev yasakları da aynen devam ediyor
Yasa çıkarken en çok tartışılan ve beklenti yaratılan bölüm olan grev konusunda da AKP sınıfını ve safını ortaya koydu. İşçilerin toplu sözleşme yapabilmeleri, haklarını arayabilmeleri yolunda patronlara karşı en büyük silahı olan grev de AKP tarafından yasaklarla kuşa döndürüldü. 12 Eylül dönemindeki gibi; genel grev, hak grevi, dayanışma grevi, sempati grevi yasaklandı. İşçilere sadece toplu iş sözleşmesinden doğacak sorunlarda grev hakkı tanındı. Petrol, doğalgaz, bankacılık ve şehir içi toplu ulaşım alanlarında grev yasakları devam ettirildi.
Sendikal mücadelede işçilerin ve sendikaların elini güçlendiren sendikal nedenle işten çıkarılma hâlinde işçinin hak kazandığı sendikal tazminat konusunda da AKP patronların isteğine uydu. İşçilerin sendikalaşmasının önünde büyük bir engel de yasaya 25. maddeyle sokuldu. Buna göre 30’dan az işçi çalıştıran işletmelerde sendikal nedenlerle işten atılma durumunda işçilerin sendikal tazminat talebi ile dava açmaları engellendi. Böylece patronların eline sendikalaşmaya karşı büyük bir koz geçmesi hedeflendi.
Yeni yasa hem örgütlenme özgürlüğü bakımından, hem de grev yasakları bakımından uluslararası normlara da aykırı. Hiçbir alanda ne hukuk, ne norm, ne de düzenleme tanımayan AKP hükümeti bu alanda da bildiğini okudu ve İLO normlarına, uluslararası hukuka aykırı bir yasanın sürmesinde ısrar etti.
Mücadeleci sendikal anlayışın hayata geçirilmesi gerekiyor
Bu yasaya karşı sendikal alanda yeterli tepki ne yazık ki ortaya koyulamadı. Yasa ile işçilerin sendikal hakları daha da kötüleştirilirken sendikalardan yasaya yönelik gerekli örgütlülük örülemedi. DİSK ve Türk-İş içindeki muhalif sendikaların oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) dışında Türk-İş üst yönetimi ve SGBP dışında kalan sendiklar ile Hak-İş, işçilerin haklarının budanmasına kayıtsız kalarak işçiler yerine patronları desteklemeyi seçti. DİSK ve SGBP yasaya tepki örmeye çalıştıysa da yasayı engelleyecek kitlesellikten ve örgütlülükten uzak kaldı.
Bu yasa süreciyle birlikte, mücadeleci olmayan, susup uzlaşarak hak arayan sendikal anlayışın çöktüğü bir kez daha ortaya çıktı. Sendikal hareket açısından bu süreçten çıkış ancak mücadeleci bir sendikal anlayışla hareket eden sendikaların ortak bir sendikal birlik örmeleri ile mümkün olacaktır.
- Rıza Köse
