Mafyatik bir grev hükmü

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu artık yürürlükte. Güçlü bir muhalefet organize edilemediği takdirde, uzun müddet işçi sınıfını bağlayacak olan bu yeni yasa, olumsuz pek çok özelliğinin yanı sıra, eskiden beri yürürlükte bulunan grev yasaklarında ciddi hiçbir düzeltme yapmadı. Geçmişte karşımıza çıkan sorunlar, şimdi de grev yapmak isteyen işçinin önüne kanuni duvarlar olarak dikilmeye devam edecek.

Yeni yasanın bütün o olumsuzlukları içinde, hükümlerden biri özellikle vurgulanmayı hak ediyor. Ayrıntıda gizli bu tuzak, nedense çok ele alınmayan, neredeyse hiç bilinmeyen hükümler arasındadır. O nedenle ısrarla dile getirilmesi gerekiyor. Greve çıkacak olan sendikalar bu hükümde anlatılan durumu mutlaka gözönünde bulundurmalıdırlar.

Giren çıkamaz
Eski yasada olup yeni yasaya da aynen aktarılan grev maddesinin hükümleri, mafya örgütleri için söylenen “buraya giren bir daha çıkamaz” durumunu yansıtıyor. Yasanın grev maddesi, sadece tek taraflı karara onay veren hükümler içeriyor. Sadece haksızlık değil, hukuksuzluk da üreten bir hüküm. Bu hükmün ne içerdiğini ayrıntısıyla görmeden önce grev hakkına dair birkaç değerlendirme yapalım.

Grevler konusunda genel uygulama, işçilerin çalışmayı istedikleri zaman, istedikleri müddetçe bırakmalarıdır. Bizde de asıl olması gereken budur. İşi tatil etme sebebi, işçilerin kendi hakları için olabileceği gibi, siyasi sebep de olabilir, başka işçilere yardım etmek de, ekonomik sebep de olabilir. Ülkelerin çoğu işçilerin ve sendikaların bu türden grev haklarını kabul ederken, belli bir süre önce bildirimde bulunmayı tek şart olarak öne sürerler. Bu bildirim süresi de ülkeden ülkeye değişkenlik gösterir. Bildirim süresi 12 saatten, kimi ülkelerde 1 haftaya kadar çıkmaktadır. Bunun dışında cenaze işleri veya itfaiye, ambulans hizmetleri gibi alanlarda kimi kısıtlamalar da bulunur. Ama, grev hakkının kısıtlanmasına dair başka bir uygulama yoktur.

Türkiye’de ise, faşist dönemde çıkartılan grev hükümleri aradan geçen 30 yıl sonra hiçbir değişiklik göstermeden yine kabul edildi. Yeni kabul edilen yasaya göre, bir greve, ancak toplu sözleşme döneminde bir uyuşmazlık olması durumunda çıkılabilecek. Siyasi grevler, dayanışma grevleri, grev öncesi veya sonrası kısa süreli farklı eylem türleri kanunen yine yasak. Bugüne dek Türkiye işçi sınıfının fiilen aştığı bu yasaklar, yine fiilen aşılmaya devam edecek. Fiili durumun yasal bir kılıfa bürünmesi yine gerçekleşmedi.

Şimdi bu grev maddesinin yazımızın konusu olan hükümlerinden biri, özellikle vurgulanmayı hak ediyor; çünkü bütünüyle hukuksuzluk içeriyor. Sözkonusu grev maddesinde, grev oylamasından sonra greve katılacak olanlara dair çeşitli hükümleri var. Bu hükümlerden biri, yapılan grev oylamasından sonra kimlerin greve katılıp katılmayacağının belirlenmesini içeriyor.

Grev hakkının kullanılması mevcut yasaya göre ilgili işyerinde yetkili sendikaya verilmiş bir haktır. Bu hakkın kullanılabilmesi için, istenildiği takdirde (ki çoğunlukla böyle bir istek olur) grev oylaması yapılır. Greve çıkılabilmesi için oylamaya katılanların çoğunluğunun greve evet demesi gerekir. Fakat, greve evet demekle iş bitmez. Yani, işyeri greve çıkmış olmaz.

Bu aşamadan sonra, işçilere kimler greve katılmak istiyor veya istemiyor diye bir soru sorulur. Kimi işçiler greve katılmak, kimileri de çalışmak istediğine dair dilekçe verir. Greve çıkan işçiler, “ben çalışmak istiyorum” diye işverene dilekçe verip çalışmaya başlayanları engelleme hakkına sahip değildir. Yani, işyerinde üretim devam edebilir. Hatta, birkaç yıl önce olduğu gibi, Antalya serbest bölgedeki kadın ağırlıklı Novamed işyerinde ezici çoğunlukla greve evet sonucu çıktığı halde, 300 kişilik işyerinde sadece bir birimdeki 80 kişi greve başlamıştı. Kalanlar üretime devam etmişlerdi.

İşte, yasa böylesi durumları sözde düzenliyor. Ama, bu düzenlemeyi yaparken tam bir mafya örgütü mantığıyla hareket ediyor.

Yasaya göre, grev oylamasından sonra, verdiği dilekçe ile greve katılma kararı alan bir işçi, daha sonra fikrini değiştirme özgürlüğüne sahiptir. Örneğin aradan iki hafta geçtikten sonra, grevden vazgeçip istediği zaman fabrikaya girip çalışabilir.

Buraya kadar anlaşılmaz bir durum yok.

Ama, anlaşılmaz başka bir şey var. Özgür iradesiyle işe dönme kararı alabilen bu işçinin, tersi davranışta bulunması yasaktır!

Bu işçinin bir şekilde “ben çalışmak istiyorum” dilekçesi verdikten sonra, bir daha fikir değiştirme özgürlüğü yoktur! İşçi, içeriye adımını attığı an, bir daha dışarıya çıkamaz.

Kısacası, grevdeki işçiye istediği zaman işe dönme, yani grevdeki arkadaşlarını satma hakkı tanınmakta. Ama, çalışmaktan utanıp greve katılma kararı veren ise yasa zoruyla engellenmektedir. İşçi bir kez içeriye girip işe başladıktan sonra, mümkün değil, bir daha greve çıkamaz.

Peki, aynı işçiye iradesini kullanırken sadece tek yönlü (patrona doğru) yürüme hakkı verilmesi hukuksuz değil midir? Tabii ki hukuksuzdur, ne var ki, Yargıtay böyle düşünmüyor; arkadaşlarını satmaya utanan ve grevcilerin yanına katılmaya karar veren işçiyi cezalandırıyor.

Aşağıda yer alan, toplu sözleşme uzmanı Can Şafak’tan aktardığımız bu Yargıtay kararına bir bakınız:

* * *

Yargıtay Kararı: Bir işyerinde uygulanan greve o işyerindeki bütün işçilerin katılması zorunlu değildir. Grev uygulamasının başladığı tarihte greve katılmayan işçi daha sonra katılmaz.
(Yargıtay 9. HD., 23.09.1993 tarih ve E.1993/1714, K.1993/13599)

DAVA: Davacı, ihbar kıdem tazminatıyla fazla çalışma ve yıllık ücretli izin parasının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR: 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2. Bir işyerinde uygulanan greve, o işyerinde çalışan bütün işçiler katılmak zorunda değildirler.

Grev kararını alan sendikanın üyesi bulunan işçi dahi greve katılıp katılmamakta serbesttir. Öte yandan yasal greve katılan işçi bir süre sonra vazgeçerek çalışmak isteyebilir. Ancak, grev uygulamasının başladığı tarihte greve katılmayan veya greve katılmaktan vazgeçen ve işyerinde çalışan bir işçi, sonradan greve katılamaz. (...)

* * *

Alıntıda siyahla yazdığımız bölümü gördünüz. İşte, grev yasakları içinde yer alan bu hüküm bir mafyatik hüküm olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Buraya bir kez giren, bir daha çıkamaz. Aynen işbirlikçilere, hainlere, itirafçılara bütün kapıların açıldığı gibi, işçiler arasında da arkadaşlarını satacak olanlara kapılar açılıyor, arkadaşlarıyla kucaklaşmak isteyenler ise Yargıtay eliyle cezalandırılıyor.

İşte yeni yasanın, çok iyi bildiğimiz eski mantığı.

26 Kas 2012
paylaş