Ekmek yoksa taş mı yiyelim?

Geçen hafta sonu Kızılcahamam’da, burjuva politik iktidarın temsilcileri yalanlar güldürüsünün yeni bir bölümünü sahneye koydular. Batıda derin bir ekonomik krizin yaşandığı yakın süreçte Türkiye, yıllardır kapısını aşındırdığı İMF’ye olan borçlarını 2013 yılında kapatacakmış. Bu ülkenin sanki başka hiçbir yere borcu yokmuş gibi, dış borç stoku geçtiğimiz on yıllık süre zarfında daha da yükselerek 500 milyar dolar seviyesine ulaşmamış gibi konuşarak, gerçeğin belli bir yönünü örtmeye yeltenenler için, lüks dinlenme tesislerinde toplantılar yaparken, sokakta yatan insanların akıbetini görmezden gelebilmek işte bu kadar kolaydır.
 
Duble yol, hızlı tren, tüp geçit vs. inşaatları dışarıdan alınan kredilerle yapılmışken, bunların borcu İMF’den alınmamışsa ve bedelini yine emekçi halk ödeyecekse, İMF’ye olan borcun bitecek olmasının çok da büyük bir anlamı yoktur. Öte yandan yakın zamanda halka açıklanan ulusal gelir rakamlarına ilişkin hesaplama kriterlerinin değiştirildiği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Dış borç toplamının ulusal gelire oranının düştüğünü söyleyenler, ulusal gelir olarak, artık net dış alem faktör gelir ve giderlerini içeren brüt ulusal gelir rakamını değil, brüt yurt içi gelir rakamını esas almakta, bu şekilde kamu oyuna yanıltıcı bilgi vermektedirler. On yıldır üretici yatırımları azaltmak ve emekçi halkımızı işsizlikle pençeleşir hâle getirmek pahasına, dünyanın geri kalan ülkelerine oranla faizleri daha yüksek tutmak suretiyle yurt dışından borç sermayesi ithal ederek, sıcak para girişlerine bağımlı bir ekonomik düzen yaratanların, net dış alem faktörlerini de içeren brüt ulusal gelir rakamlarını, kriterlerine ve raporlarına dahil edemeyişleri manidardır.

Bunlara ek olarak, hızlı tren ve duble yol inşaatlarının hızla devam ettiğini iddia eden hükümetin başı, anlaşılan o ki haberleri yanlış bir kaynaktan alıyor. Bu inşaatları devam ettirebilmek için devletin kaynağa ihtiyaç duyduğu ve bunun bedelini önümüzdeki günlerde artmaya devam edecek olan dolaylı vergi oranları, köprü geçiş ücreti, benzin ve doğalgaz zammı gibi araçlarla burjuva politik iktidarının emekçi halka ödeteceği gerçeği unutulmamalıdır. Yeni hazırlanan yasal düzenlemelerle işsiz olan vatandaşlar için bile elektrik, doğalgaz vs. faturalarından dahi yola çıkarak vergi matrahı çıkartacak olan, kimi yatalak hastaların parası olmadığı için ambulans dahi kullanamamasına vesile olan, milyonlarca insanı borç, işsizlik ve sefalet batağına sürükleyen politik iktidar başımıza bakalım daha ne çoraplar örecek.

Ülkemizin içinde bulunduğu durum biraz da Almanya’da Nazilerin iktidarı ele geçirdiği günleri anımsatıyor. 1933’den İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı zamana kadar binlerce kilometre otoyol inşaatı yapan Adolf Hitler de, burjuvazinin gelişimi için yaptığı atılımların bedelini Almanya’da yaşayan insanlara ödetmişti. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştu. Bakalım “komşularla sıfır sorun” anlayışının çoktan unutulduğu şimdilerde, Suriye gibi ülkelere karşı savaş çığırtkanlığı yapan ve gençlerimizin kaderlerinin, dudaklarının arasından geçen bir söze bağlı olduğunu düşünen fildişi kule sakinleri, önümüzdeki süreçte kaç milyon insanın ölümüne sebep olacaklar? Yine de unutulmamalıdır ki, Hitlervari kirli bıyık altından gülen, çağımızın neo-diktatörleri kendi sonları yaklaştıkça vahşileşseler de emekçi halkımız zafere nail olacaktır.

09 Kas 2012
paylaş