En güçlü, en zayıf

Türkiye’de iktidar bloku ya da daha doğrusu blokları arasında bir süredir süren savaş, önümüzdeki dönemde yeni bir evreye girmeye aday. Bu tespit nereden mi çıkıyor? Aslında basit; özel bir kehanet değil. Özellikle 2007 yılından bu yana Türkiye’de ayan beyan bir savaş yaşanıyor. Uzun süreli tutukluluk, görevden alma, emekliye ayırma, sürgün, haklarını iade etmeme gibi pek çok fiziksel müdahaleyi de içeren savaş bugüne kadar bir ölçüde kansız geçti. Bu, egemenler katında -bir ölçüde karşılıklı- bir rahatlamayı da beraberinde getirdi. Geniş halk kitlelerinin beğenileri gelişmelerden minumum düzeyde etkilenirken, günlük yaşamdaki güvenlik duygusu da tamamıyla yok edilmemiş oldu. Ne de olsa Türkiye yüzyıllara dayanan bir hükümet ve devlet geleneğine sahipti. Ne ilginçtir ki, geleneksel siyasetin hem kemalist, hem de dinci kanatlarının zaman zaman öykünmekte sakınca görmediği Osmanlı da 600 yıllık bir devlet geleneğine sahipti. Ancak bu, topraklarının yüzde 90’ını ve en nihayetinde mutlak iktidarını kaybetmekten onu kurtaramamıştı.

Kısaca bugüne kadar oyun pek çokları için “yüksek katlarda” oynanan bir satranç müsabakasıydı. Ancak öyle gözüküyor ki, bu çetin oyunun sürdürülebilirliği günden güne zorlaşıyor. 10 bine yaklaşan KCK tutuklusunun varlığında Kürt sorunu kimsenin çıkışı göremediği bir labirente dönmüş durumda. Üstelik önce Kuzey Irak, şimdi de Suriye ekseninde şekillenen yeni konjonktür her gün labirente yeni ve daha karmaşık kolidorlar eklemeye devam ediyor. Ardı ardına çıkartılan yargı paketleriyle Ergenekon, Balyoz gibi siyasi davalar da hukuksal ve siyasal olarak iyice kaotik bir hâl almış vaziyette. Kimsenin sapla samanı ayırma olanağı kalmamış durumda.

Pamuk ipliği inceliyor
Öte yandan özellikle 2002’den bu yana dışa bağımlı sıcak para döngüsü içerisinde kendini var eden ekonominin Avrupa’nın içine düştüğü mali krizden ve bölgesel savaş tehdidinden etkilenmeyeceğini söylemek için kör olmak gerekiyor. AKP’nin temel motivasyonu olan ekonomik göstergelerin bağlı olduğu pamuk ipliği giderek inceliyor.

Saat herkes için ilerliyor. Geleneksel devlet yapısındaki kabuk değişimi tüm hızıyla devam ediyor. Pozisyonunun sağlamlığına inanmak isteyen hükümet “bu fırsat her zaman ele geçmez” diyerek başta eğitim olmak üzere, hukuk, sosyal güvenlik, çalışma hayatı gibi alanlarda tepkilere aldırmadan aynı anda çok sayıda programı hayata geçirmeye kalkıyor.

En güçlü ve en zayıf
Bu kadar büyük bir değişimin ve belirsizliğin bir arada olduğu bir süreçte kimsenin işlerin bir şekilde rayında gittiğini söylemesi inandırıcı olmaz. Evet, büyük tren bir şekilde ilerliyor. Ancak hangi zemin üstünde ve hangi rotada gittiği tam bir muamma. Düzen içinde sürdürülebilir bir pozisyon bulmak zor ve giderek daha da zorlaşıyor.

Sadede gelecek olursak: Son seçimlerden yüzde 50 oy almayı başarmış bir hükümetin ayağını yere sağlam basmadığını mı söylüyoruz? Evet, aynen öyle! AKP hükümeti 10 yıllık iktidarında kuşkusuz en kırılgan günlerini yaşıyor. ABD’ye verilen bunca taviz, içeride dizginsizce sürdürülen hukuksuzluklar sadece AKP’nin genetik siyaset kodlarından değil, aynı zamanda da bu haklı endişesinden kaynaklanıyor.

Kısaca, bu günlerde kimse “kalem sağlam” diye düşünmemeli. Üstelik AKP’nin surlarında pek çok gedik olduğu da biliniyor. Öte yandan son yirmi yılda kalelerini zaten büyük oranda kaptırmış olan emekçilerin artık düşünmekten fazlasını yaparak kale savunmasından çıkıp surların ötesindeki dünya için yeni bir atağa hazırlanması gerektiği ortada.

13 Eki 2012
paylaş