ABD’nin yeni stratejisi

ABD’nin dünyayı yeniden fethetmeyi öngören yeni stratejisi ve bu çerçevede Ortadoğu’da ne yapmak istediği ayan beyan ortaya çıktı. “Obama doktrini” adıyla hazırladıkları strateji belgesinde her şeyi açık açık yazıyorlar. Dev banka ve şirketlerin sahibi ABD dolar milyarderleri şebekesinin aklı, her zaman olduğu gibi, militarizm, emperyalizm ve savaş rotasını izliyor; barışa şans vermek akıllarının ucundan bile geçmiyor.

Çin ve Rusya hedefte
ABD, bugün kendisine dünya çapında rakip olarak Çin’i ve Rusya’yı görüyor. Bu iki ülkenin, kendisi dokuz yıl boyunca (2003-2012) Irak bataklığında boğuşurken rahat rahat geliştiğini ve hak etmedikleri bir güce sahip olarak kendisine meydan okuduğunu iddia ediyor. Zayıflayan ABD ekonomisini dikkate alarak, her yere yeterince askerî güç ayıramayacağı için, ana güçlerini bu iki ülkeye karşı seferber etmek zorunda olduğu saptamasını yapıyor. Buna bağlı olarak, Asya-Pasifik bölgesine ağırlık vereceğini ilan ediyor.

Avrupa ve Japonya’yla birlik
ABD, kendisi gibi zayıflayan Avrupa ve Japonya egemenlerini dünyayı yeniden fethetme hedefinde seferber edebileceğini hesaplıyor. Onlarla birlikte emperyalist bir savaş bloku oluşturuyor. NATO’yu daha da güçlendiriyor. Bütün dünyayı askerî kontrol altına almayı amaçlayan küresel füze kalkanı projesini hızla tamamlıyor.

Ortadoğu kilit
ABD, Ortadoğu’nun petrol ve doğalgaz kaynaklarını tam kontrolünde tutmayı dünya egemenliği planları için vazgeçilmez sayıyor. Bu nedenle, Ortadoğu’da bağımsız hiçbir güç bırakmak istemiyor. Kendisine kafa tutma cesaretini gösteren bütün direniş odaklarını yok etmek istiyor.

ABD, bölgede baş rakip olarak İran’ı görüyor. İran’ın kolunu kanadını kırmak, onu müttefiksiz bırakmak için ilk adım olarak İran-Suriye-Lübnan eksenini kırmaya uğraşıyor.

İsrail bölgenin efendisi
ABD, uzantısı İsrail’i bölgedeki en önemli dayanağı, müttefiki, üssü olarak görüyor. Bölge stratejisini İsrail’i güçlendirmek üzerine kuruyor; onun bütün Ortadoğu’ya kapitalizm ve emperyalizm adına jandarmalık yapacak tek yerel efendi olması için elinden geleni yapıyor.

Bölgesel taşeronlar
ABD, Irak savaşından kendine göre ders çıkararak bölgede ağırlığı taşeronlarını kullanmaya veriyor, vekâleten savaş yöntemiyle işi ucuza getiriyor. Bu amaçla Arabistan, Katar ve Türkiye’yi öne çıkarıyor.

ABD, Arabistan ve Katar’ı hem mali destekçi olarak, hem de El Kaide dahil Selefî İslami güçleri ABD adına seferber etmeleri için kullanıyor. Türkiye’yi bu güçlere üs, eğitim, silah sağlamakla görevlendiriyor. Türkiye’yi, ayrıca, gerektiğinde Suriye’ye ve daha sonra İran’a karşı işgal gücü olarak kullanmanın koşullarını yaratıyor.

ABD’nin hesaplarında, İran’ın ve müttefiklerinin Arabistan, Katar ve Türkiye’nin başını çektiği “Sünni blok” tarafından çökertilmesi, zayıflatılması ve etkisizleştirilmesi var.

Kullanılıp atılacaklar
ABD, taşeronlarının bir gün hizadan çıkması ve kendilerine özgü hesaplarla kendisine kafa tutması olasılığına karşı da önlem alıyor. Onları hem kullanıyor, hem zayıflatmak için gerekli adımları atıyor. Bu ülkelerin halklarını ulusal köken, din ve mezhep temelinde birbirleriyle savaştırmak için her yolu kullanıyor.

ABD, laik güçlere karşı dinci ve mezhepçi güçleri, birlik yanlısı güçlere karşı şovenist güçleri destekliyor. Türk, Kürt, Arap, Fars; Müslüman-Hıristiyan; Sünni-Şii ve Alevi ayrımını körüklüyor. Var olan sorunların diyalog ve barış yoluyla çözülmesi girişimlerini torpilliyor. Bütün halkların eşitliği ve özgürlüğü projesini, enternasyonalist birlik düşüncesini boğmak için her hileye başvuruyor.

Türkiye’de AKP’nin, Mısır’da Müslüman Kardeşler darbesinin desteklenmesi, Suriye’ye açılan savaş, Türkiye’de Türk-Kürt savaşının kızıştırılması, Irak’ta Arap-Kürt çekişmesinin alevlendirilmesi, İran’a karşı savaş hazırlıkları Obama doktrininde öngörülen yeni emperyalist stratejinin ayrılmaz parçalarını oluşturuyor.

Sıra bizde
Emperyalizmin yeni stratejisi ortada. Emperyalizme karşı mücadele eden güçlerin bütünsel karşı stratejisini gecikmeden oluşturması gerekiyor.

13 Eyl 2012
paylaş