Hemen söyleyelim, gider!.. Bu kesinlik sadece tarihsel iyimserliğimizden değil, tarihi yapan kitlelerin binlerce sonuç alıcı eylemliliğinin tarihe düştükleri kayıtlardandır. Üstelik geçmişte veya yakın zamanda bu eylemleri bizzat yaşadık, gördük.
Türkiye’yi bugün yöneten kadroların devletin değişik kademelerinde ve büyükkent belediyelerinde pişerek geldiği hepimizin malûmudur. Bu yönetimlerde kazandıkları deney ve ilişkilere, uluslararası egemen güçlerle yapılan mutabakatları da eklediğimizde durum daha anlaşılır hale geliyor. AKP ve yandaşları da bundan yeterince yararlanıyor.
Kitleler ise bir yandan uygulamaların hayatlarında yaptığı köklü ve olumsuz gelişmeleri gözleyerek birbirinden dağınık tepkiler göstermekte, bir yandan da adeta “bu iktidar kolay gitmez” düşüncesinin etkisinden sıyrılamamaktadır. Yani, AKP’nin son birkaç yıldır oluşan öz güveni geniş kitlelerde ikircimli bir ruh hâli yaratmış durumdadır. Burjuva politikasının “seçim = demokrasi = halk yönetimi” aldatmacası geniş kitlelerde bir yanılsama yaratmakta ve kitleler var olan iktidara karşı kendi dışlarından gelişecek bir muhalefetin (kurtarıcının) beklentisi içerisindedirler. Kapitalist zorbalık altında yaşayan kitlelerde bu tutum anlaşılırdır.
Bugün kitlelerin AKP karşısındaki ikircimli tutumu emek güçlerinin karşıt çözümleri üretirken ne tür eylemlilikler geliştirebileceğine de bağlıdır. İnsanlığın baskı ve zorbalığa karşı geliştirdikleri tüm direnişler ders alacağımız örneklerdir. Yaklaşık üç yüz yıllık kapitalizm sürecinde işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin sayısız hak mücadelesi ve yönetim deneyleri neleri başarabileceğimizin göstergesidir. Emek güçleri olarak asıl değiştirici-dönüştürücü gücün kitlelerin kendi özgücü olduğunu göstermek önümüzdeki engelleri aşmamızı sağlayacaktır. Emek güçleri olarak, Marks’ın “insanlık önüne çözebileceği sorunları koyar” sözünü unutmadan bütün alanlarda örgütlenerek, yaşamın tüm hücrelerinde var olmanın yol ve yöntemlerini geliştirmeliyiz.
Bölgemizde savaş naralarının atıldığı, grev hakkımızın parça parça elimizden alınmaya çalışıldığı, kıdem hakkımızın yok edilmek istendiği bir ortamda emekten yana olan irili-ufaklı tüm yapıların iç ilişkilerinde gerekli özeni göstermesi gerekmektedir. Emekten yana eşitlik ve özgürlük güçleri olarak kendi iç ilişkilerimizde halka güven verecek yöntem ve araçları geliştirmeliyiz. Bu güveni oluşturduğumuzda halkın kendine olan güveni de artacaktır. Sorunlarımızın çözümü de halkın kendine olan güvenini yeniden kazanmasından geçmektedir...
- İbrahim Akseloğlu