Kürtaj hakkına dair

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek, yapay gündem yaratıp hedef şaşırtmak hükümetin yıllardır uyguladığı taktiklerden biri. Kimilerine göre, kürtajın yasaklanmasının gündeme getirilmesi yeni bir hedef saptırma manevrası. Özellikle kıdem tazminatını kaldırıp, çeşitli işkollarında grevi yasaklamak için gündemin karıştırıldığı ve bunun için de kürtaj yasağının gündeme getirildiği düşüncesi sık sık dillendiriliyor. Ancak hükümetin bu yeni girişimi, her şeyden önce kadınların yaşama hakkının ellerinden alınması anlamına geliyor. Zira, nüfusu daha da hızlı arttırıp, ülkemizi daimi ucuz emek pazarı hâline getirmek isteyen hükümetin, kadınları birer insan fabrikası gibi gören anlayışı artık hepimizin malumu.

Emekçi halkımızın daha fazla esnek ve güvencesiz çalıştırılması, sömürülmesi ve patronların daha rahat yaşaması için çalışan, üstelik de uluslararası çalışma örgütünün belirlediği kuralların da açıkça dışına çıkarak, kanalizasyon işlerinde, maden ocaklarında veya tünel inşaatlarında kadınların çalıştırılmasını yasaklayan yasal düzenlemeleri lağveden hükümetin, bu kadar ileri gidebilmiş olması bazı yandaşlarını bile şoka uğratmış durumdadır. AKP milletvekili Nursuna Memecan buna bir örnektir. Kendisinin haziran ayı başlarında mecliste sarf ettiği sözler şu şekilde:

“Kürtaj da, sezeryan da kadın için eziyet. Karar verilmesi çok zor bir şey. Durup dururken kadın gidip de oramı buramı kestireyim demez, bir de bir sürü negatif sonuçları olabilecek bir şey. Mevcut durum iyiydi. Ama bu konularda bir artış varsa normal doğumun faydaları, kürtajın sebepleri, sonuçları konusunda toplumu bilinçlendirip aydınlatalım. Ben yasağın hiçbir zaman fayda getireceğini düşünmüyorum, hele böyle komple yasağın fayda değil, çok büyük zarar getireceğini de düşünüyorum. Yasaklandıkça ortadan kalkmıyor, yeraltına, ehil olmayan ellere iniyor, kadına bir kat daha zorluk getirilmiş olunuyor. Hayatını tehlikeye atıyor.”

Yüz yıl önce seçme ve seçilme hakkını elde edebilmek için bile çetin mücadeleler vermek zorunda kalmış olan kadın emekçilerin altmışlı yıllarda, özellikle batıda, kürtaj hakkı için gerçekleştirdikleri gösteri ve eylemler yirminci yüzyılın önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Söz konusu hareketler kürtaj hakkının önemli bir ayırt edici unsur olarak batıda kimi partilerin seçim vaatleri arasına girmesini sağlamıştır. Örneğin ABD'de, muhafazakarlığı kendisine şiar edinmiş Cumhuriyetçi Parti'ye karşı liberalliği ön plana çıkaran Demokrat Parti, genellikle kürtaj hakkının korunup genişletilmesini savunmuştur. Yine Fransa'da Komünist parti ve Sosyalist parti gibi partiler de benzer şekilde kadın hakları içerisinde kürtaj hakkını kadın emekçilerin yaşama haklarının bir parçası olarak ele almışlardır.

Kadınların kürtaj hakkını ilk elde ettikleri ülke ise Sovyet Rusya olmuştur. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi ile birlikte gericiliğin, burjuvazinin boyunduruğundan kurtulan, toplumun bütün ezilen kesimleri arasında yer alan kadın emekçilerin kalıcı kazanımlar elde etmesi sosyalist bir devrimle mümkün olabilmiştir. Sovyetler Birliği'nde Sosyalist planlı ekonominin elde ettiği başarı ve atılımlar paralelinde daha çok iş gücü gerekmiş ve nüfus artışı desteklenmiştir. Ancak hiçbir zaman kürtaj hakkı kısıtlanmamıştır. Bunun yerine çocuk sahibi olmak istemeyenlerin neden çekindiği araştırılmıştır. Sonuç olarak doğum sırasında çekilecek acı ve çocuk bakımının getirdiği zorlukların, çekincelerin genel kaynaklarından başlıcaları olduğu görülmüş ve bunları ortadan kaldırmaya yönelik önlemler alınmıştır. Örneğin acısız doğum için suda doğum tekniğinin ilk defa geliştirilmesi şerefi, bu şekilde sosyalist yönetimin sağladığı bilimsel imkânların da sayesinde Sovyet bilim adamı İgor Çarkovski'ye nasip olmuştur.

Kürtaj hakkının bugün yasak olduğu ülke, dünyada neredeyse yoktur. Yasak olan ülkeler Katolik tutuculuğun siyasi iradeyi dönem dönem etkisi altına aldığı bazı Güney Amerika ülkeleridir. Örneğin uzun yıllar faşist diktatör Pinochet'nin yumruğu altında ezilen halkıyla Şili bu açıdan ilginç bir örnek. Kadın düşmanlığı noktasında türünün son örnekleri ise yine bizim ülkemizden çıkıyor. Şöyle ki, tecavüze uğrayan bir kadının kürtaj yaptırmaması gerektiğini söyleyebilecek kadar kendini küçük düşürebilen bazı politikacıları ve belediye başkanlarını içinde barındırıyor ülkemiz. AKP içindeki kadın milletvekilleri böyle insanlarla aynı çatı altında bulunmaktan, aynı siyasi platformda yer almaktan nasıl tiksinmiyorlar inanmak gerçekten güç. Geçtiğimiz yüzyılda elde edilmiş olan kazanımlar bir bir yitirilirken, kadınlara eşya gözüyle bakan insanlar başımıza geçip hayatımızı mahveden fütursuzca kararlar alabilirken kadınlar için kalıcı özgürlüğün ancak sosyalizmle mümkün olabileceği gerçeği unutulmamalıdır.

16 Haz 2012
paylaş