Uzatmalı Çankaya savaşını kazanan ve 12 Eylül rejiminin yeni efendisi olan Amerikancı dinci-milliyetçi İslam-Türk Sentezcisi AKP ile Gülen hareketi koalisyonu çatladı; taraflar birbirine girdi.
Bilindiği gibi, bu koalisyon, ordu üst yönetimi ve yüksek bürokrasi içindeki Amerikancı milliyetçi-ulusalcı Türk-İslam Sentezcisi çevrelerin işbirliği ve teslimiyetiyle rejimi ele geçirmiş, bir süre sonra da elbirliğiyle bu teslimiyetçi işbirlikçileri de etkisizleştirip hapse atmıştı.
12 Eylül rejiminin kilit noktasını oluşturan Çankaya koltuğununa kimin oturacağının yeniden belirleneceği tarih yaklaşırken, Gülen hareketi Emniyet ve Yargı örgütü (özellikle Özel Yetkili Mahkemeler) içindeki elemanlarını kullanarak Başbakan Erdoğan'a meydan okudu ve onun MİT içindeki en yakın kadrosunu şüpheli sıfatıyla sorguya çağırdı.
Medyaya sızdırılan bilgilere göre, Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya, MİT'in şimdiki müşteşarı Hakan Fidan, bir önceki müsteşarı Emre Taner, bir önceki müsteşar yardımcısı Afet Güneş ile iki yardımcısını KCK'yi örgütlemek ve yönetmek, İmralı ile Kandil arasında mektup alışverişine aracılık etmek, ülkeyi bölmeye ve Kürt bölgesini PKK'ye teslim etmeye hazırlanmakla suçluyor.
Kürt ulusal hareketini yok etmeye yönelik plan doğrultusunda yürütülen AKP-MİT ile KCK arasındaki görüşmeleri bile “bölücü ihanet” sayacak kadar şiddetli bir şovenizmi yansıtan bu suçlamaların, Başbakan Erdoğan'a ve AKP hükümetine yönelik bir saray darbesi anlamına geldiği açıktı.
Erdoğan ve AKP hükümeti bu saray darbesine, İstanbul Emniyeti'nde İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ile Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ü görevden alarak yanıt verdi.
Bizzat kendisinin göreve getirdiği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un “terör örgütünü yönetmek” suçlamasıyla tutuklanmasını “akla uygun” bulan AKP hükümeti, MİT yöneticilerinin aynı şekilde suçlanmasını bu kez “akla mantığa aykırı” buldu.
Gülen hareketi polis şeflerinin görevden alınmasına, savcılığa ifade vermeye gelmeyen 4 MİT yöneticisi hakkında yakalama kararı çıkararak ve Hakan Fidan'ın Ankara adliyesinde ifadesinin alınmasını isteyerek karşılık verdi.
Hükümet, Gülen hareketinin ikinci hamlesine, Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya'yı bu soruşturmadan uzaklaştırma hamlesiyle karşılık verdi.
Şu anda AKP, MİT yöneticilerini Başbakan'ın izni olmadıkça yargılanmaktan koruyacak bir kanun değişikliği yapmak istiyor. İstanbul Başsavcılığı ise MİT yöneticilerine yönelik suçlamaların ciddi olduğunu, bazı devlet görevlilerinin istihbarat faaliyetinin dışına çıktıklarını saptadıklarını ve bu konuyu soruşturduklarını açıklayarak hükümetin konumunu zayıflatıcı bir adım attı.
Ülkeyi Amerika ve NATO'nun savaş planlarına bağlamakta; işçi ve emekçileri en ağır sömürüye uğratmakta; antikomünizmi hortlatmakta; bağımsızlık, demokrasi, laiklik ve kadın haklarının en küçük kırıntısını bile yok etmekte pek güzel anlaşan AKP-Gülen koalisyonunun iç çatışması, halklarımız açısından çok tehlikeli bir bağlamda gündeme geliyor. Amerika-AB-İsrail emperyalist savaş bloku, bölgesel bir savaşı tetikleyerek bütün Ortadoğu'yu mezhep temelinde paramparça etmek, halkları birbirine kırdırmak istiyor.
Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarını 20. yüzyıl boyunca kazandıkları bütün haklardan mahrum bırakacak bu gerici savaşa karşı bütün ilerici güçler birlikte davranmalıdır. Kürt sorununun barışçı çözümü, AKP iktidarının Suriye'deki gerici-faşist isyanı destekleme politikasının durdurulması, Özel Yetkili Mahkemelerin ve Terörle Mücadele Kanununun kaldırılması hepimizin acil görevidir.
AKP-Gülen hareketi çatışmasında karşılıklı yeni hamleler gündemdedir.
- Muhsin Salihoğlu