Gazze’de kan kılıca galip

22 Tem 2014

Filistin ulusal uzlaşmasını bozmayı başaramazsa Gazze’yi kan denizine çevirse de İsrail’e 2012 şartlarını güncelleyen bir ateşkes ve zafer gözükmüyor.

Filistinli direniş gruplarının Mısır’ın ateşkes planını reddederek öne sürdüğü şartlar, dış görüntünün aksine savaşta üstün tarafın İsrail olmadığını düşündürüyor.
Elbette savaştaki üstünlük, kullanılan savaş teknolojisi, yaratılan maddi yıkım ve öldürülen insan sayısı gibi değişkenler esas alınarak belirleniyorsa 11. gününü geride bırakan Gazze savaşında İsrail’in üstünlüğünün tartışılacak bir tarafı bulunmuyor.

Ancak savaş, diplomasinin yumuşak araçlarıyla elde edemediği sonuçlara ulaşmak için başvurduğu en sert araçsa ve savaşın hedefi de karşı tarafı istenen şartlarda anlaşma imzalamaya mecbur etmekten ibaretse, yaratılan yıkım veya öldürülen insan sayısı tek başına savaştaki üstünlüğü gösteren bir kriter olarak görülemez.
Filistin konusunda çok sayıda tartışmasız üstünlüğe sahip olan İsrail, bu üstünlüklerinin tamamını kullanmasına rağmen 7 Temmuz’dan beri sürdürdüğü savaşta Gazze’deki direniş gruplarına istediği şartlarda bir anlaşma imzalatmayı başaramadı.  
 
İsrail’in en bariz üstünlükleri şunlar:
1- Silah ve askeri teknoloji açısından dünyanın dördüncü güçlü ordusu olarak niteleniyor. Gazze’de her türlü saldırı silahını denerken, ABD finansal desteğiyle geliştirdiği füze savunma sisteminde de Gazze’yi adeta bir simülatör olarak kullanıyor.
2- Başta Amerika’dan olmak üzere uluslar arası toplumdan sınırsız bir siyasi desteğe sahip bulunuyor. Gazze’deki tüm yıkıma ve 300’e yakın can kaybına rağmen ABD “İsrail’in kendini savunma hakkını desteklediğini” açıklıyor. BM Güvenlik Konseyi saldırıların 11. gününde toplanabiliyor.
3- ‘Arap Baharı’ sonrası iç savaşlar ve bölgesel kutuplaşmalar sebebiyle bölge içinden artık daha kolay müttefik bulabiliyor. Suudi Arabistan, Arap dünyası açısından en büyük tehdit olarak İran’ı ve bölgedeki müttefiklerini gördüğünü açıklıyor ve İsrail’le ortak tehdit algısına ve işbirliğine sahip olduklarını gizleme gereği bile duymuyor.
4- Bölgedeki kutuplaşmaları ve iç savaşları, direniş ekseninin aleyhine manipüle etmekte zorlanmıyor. Mısır’la Gazze ve Hamas’a karşı, Suudi Arabistan’la İran’a karşı, Katar’la Suudilere karşı, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye ile Suriye’ye karşı, Lübnan’daki 14 Martçılarla Hizbullah’a ve Filistin’de Mahmud Abbas ile direnişe karşı benzersiz işbirliği imkanları elde etmiş bulunuyor.
5- Savaşı istediği zaman başlatma, istediği yerde sürdürme ve istediği zaman bitirme inisiyatifine sadece kendisi sahip bulunuyor. Batı Şeria’da kim tarafından kaçırıldığı belirsiz kalan üç yerleşimcinin ölü bulunması, İsrail için savaş gerekçesi oluşturdu. Savaşı Batı Şeria’dan Gazze’ye taşıdı, ateşkes anlaşması metnini ise ABD ile koordineli olarak Mısır’a hazırlattı.

 

Ateşkesle İsrail ne istiyor, Filistin direnişi neyi reddediyor
Mısır’ın Amerika’nın talebi ile hazırladığı ve İsrail tarafından da hemen kabul edilen 10 maddelik ateşkes planının özeti şu:
1- İsrail hava ve denizden yaptığı saldırıları durdurup kara saldırısı başlatmayacağını da taahhüt edecek, Filistinliler de roket atışını durduracak.
2- Sınır geçiş kapıları açılacak, mal ve ürün geçişinde kolaylık sağlanacak.
3- Ateşkes ve güvenlikle ilgili görüşmelerde 2012’deki ateşkes anlaşması esas alınacak.
Mısır’ın ateşkes planını önce kendilerine resmi olarak sunulmadığı için daha sonra da içerik olarak yetersiz buldukları için reddeden Filistinli direniş gruplarının ateşkes için öne sürdükleri şartlar ise şunlar:
1- Gazze’de uluslar arası kontrol altında bir liman kurulması,
2- Uluslar arası bir havalimanı kurulması,
3- Gazze’ye yönelik kuşatmanın kaldırılarak bölgeye yapılacak tüm maddi yardımların girişine izin verilmesi,
4- Yapılacak seçimler de dahil olmak üzere Filistin’in meselelerine hiçbir şekilde müdahale edilmemesi,
5- Gazze sahilinde 10 km’ye kadar balıkçılığa izin verilmesi,
6- Sınırdaki çiftçilerin kendi topraklarını ekmesine izin verilmesi,
7- Gazze sakinlerinin Mescid-i Aksa’ya girişinde zorluk çıkarılmaması,
8- Son dönemde tutuklanan esirlerin serbest bırakılması,
9- Uluslar arası denetim altında Refah sınır kapısının sürekli olarak açık tutulması
10- İsrail savaş uçaklarının Gazze semalarına giriş yapmaması. [1]
İsrail’in kabul ettiği ateşkes planı ile Filistin direnişinin öne sürdüğü bu şartlardan tarafların talebi ile ilgili olarak ortaya çıkan sonuç şu:
İsrail, 2012’deki ateşkes şartlarının sürdürülmesini istiyor. İsrail’e istediği zaman savaş başlatıp savaşı istediği yere taşıma ve istediği zaman da bitirme avantajı kazandıran bu şartların devamı karşılığında Gazze yalnızca bomba yağmuruna şimdilik son verme vaadine kavuşmuş oluyor.
Filistin direnişi, ise İsraillilerin siren sesi rahatsızlığına son verme karşılığında 10. yılına girmek üzere olan Gazze ablukasına son verilmesini istiyor.

 

Başarısızlıktan fırsat yaratmak
İsrail’in 10 günlük ağır saldırıların ardından 2012 şartlarına dönüş öngören bir ateşkesi kabul etmesi, savaşta öngördüğü hedefler bakımından açık bir başarısızlığa işaret ediyor.
Batı Şeria’daki üç yerleşimcinin öldürülmesinden Gazze’ye sorumlu tutan İsrail, savaşın hedefini, direnişin liderlerini ve askeri altyapısını yok etmek olarak öngördü. [2]
Onuncu gündeki yoğun saldırılar sonunda el-Meyadin televizyonunun Gazze’de hayatını kaybeden 296 kişiden 71’inin çocuk, 25’inin ise kadın olduğuna dair haberi, İsrail’in direniş liderlerini yok etme hedefinde ne ölçüde başarılı olduğuna dair bir fikir veriyor.
Hava, kara ve denizden yapılan bombardımana ve 17 Temmuz’da emri verilen kara harekatına rağmen Gazze’den roket atışları önlenemedi ve iki tarafın da saldırılarını durdurmasını öngören Mısır planını İsrail’in aksine Filistin direnişi reddetti.
Öngördüğü hiçbir hedefi gerçekleştirememesine rağmen İsrail’in ateşkesi kabul etmesi, İsrail’in ‘barışçılığı’, yoğun tahribata ve sivil kaybına rağmen Filistin direnişinin ateşkesi reddetmesi ise ‘sivilleri kalkan olarak kullanması ve insana değer vermemesi’ argümanı ile açıklanmaya çalışılıyor.
Bu argümanla İsrail’in askeri alandaki başarısızlığını, direnişe karşı bir psikolojik savaş fırsatına dönüştürmeye çalışanlar, “Gazze halkının kendilerini kalkan yapan ve insan hayatına değer vermeyen” Direniş’e neden bu kadar destek verdiğini açıklama gereği duymuyorlar.

 

Diplomatik alanda da umutsuzluk
İsrail’in tüm gücüne ve inanılmaz acımasızlığına rağmen askeri alandaki başarısızlığı, sahip olduğu kayıtsız şartsız uluslar arası desteğe ve bölgesel kolaylığa rağmen siyasi alanda da tekrar ediyor.
İsrail’in Batı Şeria’da öldürülen üç yerleşimciye misilleme olarak 1948 toprakları da dahil olmak üzere tüm Filistin’de başlattığı savaşın en ağır faturasını Gazze’ye ödetmesi bilinçli bir tercih olarak gözüküyor.
Filistin ulusal uzlaşmasını hedef alan bu savaş sırasında Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın direnişi küçümseyen sözlerine Hamas’tan karşı açıklamalar gelmiş olsa da Filistin ulusal uzlaşması hala bozulmuş değil.
Filistin İsrail görüşmelerinin geleceği, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve Filistin ulusal uzlaşması çerçevesinde Gazze’nin normalleşmesi ile doğrudan ilgili; ancak bu süreç çok sayıda ülkenin koordineli ve uyumlu çalışmasını gerektiriyor.
Tüm taraflar üzerinde etkili olduğu varsayılan Amerika, ikili düzeyde İsrail’in kendini “koruma hakkını” vurguluyor ve Filistinlilerden roket atmamasını istiyor. Bölgesel düzeyde ise İhvan çelişkisinden kaynaklı Suudi Arabistan-Mısır-Katar çatışmalarını yönetmeye çalışıyor.
Amerika’nın ateşkes için arabuluculuk rolü verdiği Mısır, İsrail’le ilişkisi, Gazze’yle de sınırı olmaktan kaynaklanan avantajlara sahip olsa da Filistin direnişine kendi şartlarını kabul ettirebilecek bir nüfuza sahip değil.
Hamas üzerinde nüfuzu olduğu var sayılan ülkelerden Türkiye, İsrail’i sadece ilişkileri normalleştirmemekle [3] tehdit edebilecek kadar bir etkiye sahip. İsrail’le en krizli dönemlerde bile rekorlar kıran ekonomik ilişkilere [4] sahip Erdoğan yönetiminin iç politikaya dönük söylemleri, Tel Aviv’e kaygı, Hamas’a ise güven vermiyor.
2012 yılı kasımından itibaren Arap Baharı rolü elinden alınan Katar, Hamas siyasi bürosuna ev sahipliği yapıyor olsa bile nasibine sadece düşman kardeşi Mısır’ın pozisyonunu destekleyici rolden başka bir şey düşmediğini görüyor.
Her şeyden önemlisi Hamas; İran, Hizbullah ve Suriye’ye yakınlaşmaya çalışsa da onlara sırtını dönüp Katar ve Türkiye’ye yanaştıktan sonra bir direniş örgütü olarak ciddi bir etki kaybına uğramış gözüküyor.
Hamas’ın 2009 ve 2012’de direnişe hem askeri hem de siyasi alanda liderlik yapan rolünün ciddi bir şekilde zayıfladığı gözden kaçmıyor. 7 Temmuz’dan itibaren askeri alanda Hamas’tan çok daha fazla ismi duyulan İslami Cihat, ateşkese dair tutumda da çok bariz bir şekilde bir karar ortağı olarak gözüküyor.
Elbette Filistin Yasama Meclisi seçimlerini Oslo Anlaşması’nın ürünü olduğu için hep boykot eden İslami Cihat’ın Hamas’ın yerini alacak bir alternatif olmadığı son derece açık. Ancak Hamas’ın yeniden yakınlaşmaya çalıştığı eski müttefiklerinin daha önce kendisine açtıkları kredinin ciddi bir kısmını başta İslami Cihat olmak üzere diğer direniş örgütlerine pay ettiğinin de farkında.
Sonuç olarak Gazze’de makul ve kalıcı bir ateşkes, Hamas’ın ilişkilerini tamir etmeye çalıştığı eski müttefiklerinin ve Gazze’deki ortaklarının onayına ve Mısır’ın garantör rolüne bağlı gözüküyor.
Filistin ulusal uzlaşmasının kalıcı olması, 9 yıldır abluka altında tutulan Gazze’nin normalleştirilmesine, Gazze’nin normalleşmesi adil bir ateşkese bağlı.
Filistin ulusal uzlaşmasını bozmayı başaramazsa Gazze’yi kan denizine çevirse de İsrail’e 2012 şartlarını güncelleyen bir ateşkes ve zafer gözükmüyor.
 
[1]İslami Analiz. 16 Temmuz 2014. İşte Hamas ve İslami Cihad’ın İsrail ile ateşkes şartları!
[2]Hürriyet. 17 Temmuz 2014. İsrail Gazze’ye kara harekatı başlattı. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26833244.asp
[3]AA 19 Temmuz 2014. İsrail'in saldırısı normalleşme sürecine büyük darbe vurdu http://www.aa.com.tr/tr/dunya/361297--israilin-saldirisi-normallesme-surecine-buyuk-darbe-vurdu
[4]Zaman 19 Temmuz 2014. AKP döneminde İsrail ile ticaret rekora koşuyor http://www.zaman.com.tr/ekonomi_akp-doneminde-israil-ile-ticaret-rekora-kosuyor_2232344.html
paylaş