Alptekin Dursunoğlu

29 Mar 2021

Halep’in 12 Aralık 2016’da silahlı gruplardan tamamen temizlenmesinden sonra “Suriye’nin bundan sonraki hedefi İdlib mi, yoksa Fırat’ın doğusu mu olacak?” sorusu gündeme gelmişti. Bu soru hala gündemden düşmüş değil.

 Zira Halep’in temizlenmesi, başlangıç hedefini imkansız hale getirmesi bakımından Suriye’ye dayatılan vekalet savaşını bitirdi. Ancak sahadaki aktörlerin, ittifak kombinasyonlarının ve hedeflerin çeşitlenmesi sebebiyle savaş şartları hala devam ediyor.

Suriye’ye dayatılan vekalet savaşının başlangıç hedefi, Şam’daki yönetimin devrilmesiydi. Silahlı grupların Halep’teki varlığı korunabilseydi, şu an öncelik ve yöntem değiştirerek sürmekte olan savaş, bu hedef yönünde devam ettirilebilirdi. Ancak aşağıdaki sebeplerden dolayı bu imkansız hale geldi.

Halep’in kaybedilmesi, dış desteği kaybeden vekillerin iç çelişkilerini derinleştirdi. Daha önce ton farkı gözetilmeksizin ‘silahlı muhalefet’adı altında Şam’a karşı desteklenen vekiller, ‘ılımlı’ ve ‘terörist’ diye etiketlenip tasnif edilerek asıllar arasında paylaşıldı.

15 Mar 2021

Suriye krizinin onuncu yılına dört gün kala, hem Suriye’yi hem de ilgili tüm tarafları yakından ilgilendiren son gelişme; KatarTürkiye ve Rusya dışişleri bakanlarının 11 Mart’ta Doha’da başlattıkları “yeni istişare süreci" 1oldu.    

Bu yeni platform, potansiyel işlevi bakımından değil; ama bu ‘süreçte’ Rusya’yla birlikte olmak isteyen taraflarının niteliği, vaatleri ve bu vaatlerle bağdaşmayan rolleri bakımından dikkat çekici.

Dolayısıyla bu gelişmeyi Rusya ile birlikte olma isteği, Katar ve Türkiye’nin ortak bildirideki vaatleri ve bu vaatleriyle bağdaşmayan fiili rolleri bakımından incelemek, bir bakıma Suriye krizinin 10 yıllık özetini de ortaya koyacak.

11 Ağu 2020

Beyrut Limanında meydana gelen patlama, Lübnan’da işlemez hale gelen devlet düzeninin ‘yeni baştan kurulması’ gibi ortak ama imkansız gözüken taleplerin yükselmesine neden oldu.

Lübnan’da siyasal yapının yeniden inşası, halkın istisnasız tüm kesimlerinin ortak talebi; zira mevcut haliyle devlet, halkın sorunlarına çözüm bulması beklenen değil sorunların kaynağı olan bir aygıt olarak görülüyor.

Ancak bu ortak talebi gerçekleştirmek, hem Lübnan’ın kendine özgü toplumsal şartlarından hem de bu şartlar üzerinde doğrudan etkili olan bölgesel ve uluslararası müdahalelerden dolayı imkansız gözüküyor.

Lübnan’da devletin sorun kaynağı haline gelmesiyle, devlet yapısını değiştirmenin imkansızlığı adeta bir sebep-sonuç ilişkisi yaratarak birbirini besliyor. Uluslararası ve bölgesel etkiler ise sorunu ve çözümsüzlüğü derinleştiriyor.

16 Tem 2019

Eğer alternatif fili durumlar yaratılırsa, Soçi anlaşması korunarak ve Moskova–Ankara ilişkileri Amerika lehine bozulmaksızın İdlib’in ‘teröristan’ niteliğinin devamını sağlayan mevcut sonuçlar değiştirilebilir.  

Soçi’de yapılan İdlib anlaşması, üzerinden geçen 10 ayda Şam ve Moskova’nın değil, Ankara ve Washington’un beklentilerini karşılayan sonuçlar doğurdu. 

17 Eylül 2018’de Erdoğan ve Putin tarafından Soçi’de imzalanan bu anlaşma, İdlib’in ‘teröristan’ niteliğine dokunulmaması karşılığında silahlı grupların Suriye ordusu kontrolündeki yerlere yaptıkları saldırıları durdurmalarını öngörüyordu.

İdlib’in Suriye devletinin egemenliğine girmemesi, yani mevcut ‘teröristan’ niteliğinin korunması, Washington ve Ankara’nın talebi; nihai çözüme kadar saldırılardan korunmak ise Moskova ve Şam’ın beklentisiydi.  

23 May 2019

Seyyid Hasan Müderris, Rıza Han’ın zorbaca kararlarıyla ülkeye verdiği zararı kastederek “Öküzden korkmak lazım; çünkü boynuzu var ama aklı yok.” derdi.  

“Bazıları bizim ya dünyayla savaşmamız ya da büyük güçlere teslim olmamız gerektiğini düşünüyor. Biz ise bunun ikisinin de yanlış olduğuna inanıyoruz. Üçüncü bir yol var, biz dünyayla işbirliği yapabiliriz.”[1]

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, imzaların atılmasından bir gün sonra “nükleer anlaşmayı” bu sözlerle savunmuş ve hem Amerika ile ilişkiler hem de nükleer program konusunda ülkedeki iki ana siyasi cenahtan farklı bir perspektife sahip olduğunu iddia etmişti.

İran’daki “muhafazakar” diye bilinen siyasi cenah, Amerika ile müzakerelere de nükleer anlaşmaya da karşıydı. Çünkü onlara göre Amerika, müzakereden karşı tarafa şartlarını dayatmayı, anlaşmadan ise karşı tarafa diz çöktürmeyi anlıyordu. 

03 Mar 2019

Suriye Cumhurbaşkanının ziyaretinde Tahran’la Şam'ın ortakları Rusya’yı tavır değiştirmeye zorlayacak bir strateji belirlediği anlaşılıyor.
 

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in 25 Şubat’taki Tahran ziyareti, taşıdığı önemle orantılı bir diplomatik yankı yaratamadı. 

Çünkü İran Cumhurbaşkanlığı Ofisinin ziyaretle ilgili koordinasyon özensizliği, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in tepkisine ve teamül dışı istifasına neden oldu, bu da iki bakımdan ziyaretin önemini gölgeledi.

Birincisi Zarif’in istifası İran’da bir hükümet krizine neden oldu. İkincisi ise bu ziyaretle ‘düşman çatlatma’ gösterisi yapmak isteyen Tahran’la Şam, enerjisini krizle ilgili yanlış anlamalara veya çarpıtmalara izah getirmeye harcadı.  

Zarif, İntihab gazetesine “Bugünkü görüşmelere dair o fotoğraflardan sonra Cevad Zarif'in dünyada dışişleri bakanı olarak itibarı yoktur”[1] şeklinde açıklama yaparak istifa sebebine işaret etmişti. 

17 Ara 2018

35 yıl boyunca Yemen’e sadece 6 ay uçak gönderebilen İran’ın darbe yaptırıp 17 ülkeye karşı 4 yıldır Yemen’i elinde tuttuğu ve Yemenlilerin işte böylesi bir vekalet savaşının kurbanı olduğu size gerçekçi geliyor mu?
 

Ekim ayından itibaren dünyada Yemen konusunda yaşanan radikal tavır değişikliği Yemen gerçekliğini bilen herkesçe şaşkınlıkla izleniyor.

Resmi basın, ekim ayından itibaren etkileyici görsellerle ‘süslediği’ Yemen haberlerini “Yemen’de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor”vurgusuyla öne çıkarmaya başladı.[1]

Resmi dini kurumlar ekim ayından itibaren Yemen’i gündemine aldı,[2]ardından yardım kampanyası başlattı.[3]Resmi yetkililer de “Bugün Yemen’de milyonlar açlık yaşıyorsa bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu kim? Yine biz, yani Müslümanlar, sözde müslümanlar[4] diyerek sorunun kaynağına dikkat çekti. 

03 Haz 2018

 

Moskova, Suriye’de İran’la olan ortaklığına ve İsrail’le olan işbirliğine farklı bir çerçeve kazandırmak istiyor. Bu ise Suriye için yeni bir ortaklık mimarisi yaratmayı ve yeni araçlar üretmeyi zorunlu kılıyor.
 

Kremlin’in Rusya ile İran arasında 2015’ten beri tanık olduğumuz ilişkinin ruhuna uymayan açıklaması, Moskova-Tahran ortaklığı bozuluyor mu sorusuna neden oldu.

17 Mayıs’ta Soçi’de yapılan Putin-Esad görüşmesiyle ilgili Kremlin açıklamasında “Suriye’deki yabancı güçlerin çekilme sürecinin yakında başlayacağı” ifade edildi.[1]

Kremlin’in açıklaması üç bakımdan merak konusu olmuştu.

Birincisi Suriye’den çekilmesi gereken ‘yabancı güçler’ ifadesiyle kim kastediliyordu?

İkincisi; bu, Moskova ile Şam’ın ortak talebi miydi?

20 May 2018

 

Mevcut parlamento aritmetiği, Sadr faktörü ve uluslararası şartlar düşünüldüğünde hükümet kurma süresinin uzunluğu bakımından Irak’ta 2010 yılının rekoru kırılabilir.

12 Mayıs’ta yapılan Irak seçimleri şu üç anahtar kelime ile açıklanabilir: Farklılık, sürpriz ve belirsizlik.

12 Mayıs seçimlerindeki farklılıklar, sonucun sürpriz olmasına neden olurken, sürpriz sonuçta kurulacak hükümet konusunda ciddi bir belirsizlik yarattı.

 

2018 seçimlerinin diğerlerinden farkı

Bu seçimleri 2005, 2010 ve 2014 seçimlerinden farklı kılan hususlar şunlardı:

08 May 2018

Hizbullah ve müttefiklerinin zaferiyle sonuçlanan dünkü Lübnan seçimleri, 2005 ve 2009 seçimlerinden tamamen farklı bir siyasal tablo yarattı.
 

1- 2018 seçimlerini, 2005 ve 2009 seçimlerinden farklı kılan ne?

Aslında her üç seçimde de belirleyici olan Suriye faktörüydü. 2005 seçimlerinde Lübnan Suriye sebebiyle siyasal açıdan iki kutba ayrılmıştı.

Suriye karşıtı partiler ‘14 Mart’ adlı bir koalisyon kurmuştu. En büyük Sünni parti olan el-Mustakbel’in liderlik ettiği ittifakta şu partiler yer alıyordu:

- Saad Hariri liderliğindeki ‘Mustakbel’ (Sünni)

- Emin Cumeyyil liderliğindeki ‘Ketaib’ (Maruni Hıristiyan)

- Semir Caca liderliğindeki ‘Lübnan Güçleri’ (Maruni Hıristiyan)

- Velid Canbolat liderliğindeki ‘İlerici Sosyalist Parti’ (Dürzi)

Hizbullah’ın liderlik ettiği Suriye yanlısı ‘8 Mart’ koalisyonunda ise şu partiler bulunuyordu.

- Hizbullah (Şii)

Sayfalar