Alptekin Dursunoğlu

07 May 2018

Amerika, İsrail ve Suudilerin saldırıları da bölgede şekillenmekte olan güç dengesini değiştiremeyecek.
 

Amerika, İsrail ve Suudiler’in İran’a yönelik savaş tehditleri, 12 Mayıs’tan sonra Tahran’ın davranışlarını değiştirmeye zorlamak için başvurulan bir blöften ibaret.

Yazının ilerleyen bölümlerinde açıklanacak sebeplerden dolayı Amerika, Suudi, İsrail koalisyonu, İran’a karşı başlatacağı bir savaşı ne bitirebilecek ne de sonuçlarını tayin edebilecek durumda.

Savaşın şimdiye kadar başlatılamamış olması da zaten bu koalisyonun uluslararası yasalara bağlılığından veya barışçılığından değil, sadece bu yalın gerçeklikten kaynaklanıyor.

12 Mayıs, Amerikan Başkanı Donald Trump’ın 5+1 ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmaya bağlı kalıp kalmayacağını açıklayacağı tarih.

Seçim kampanyası sırasında nükleer anlaşmayı çöpe atma vaadinde bulunan Trump, çok büyük bir ihtimalle altında Amerikan devletinin imzası bulunan çok taraflı bir anlaşmadan 12 Mayıs’ta çekilmeyecek.

13 Şub 2018

Netanyahu’nun oyunun kurallarının değişmediğine dair açıklaması, 10 Şubat’ta ağır hasar gören İsrail imajını parlatmaya dönük bir iç politika manevrası değilse, İsrail’in düşmanlarını seyrine doyum olmayacak yeni maceralar bekliyor olacak.
 

Suriye ordusunun 10 Şubat’ta İsrail’e ait bir F-16’yı düşürmesi, Tel Aviv’e “misillemeden büyük, savaştan küçük bir cevap” oldu.

Misillemeden büyük, savaştan küçük” ifadesi, Hizbullah’ın 28 Ocak 2015’te Şeba Çiftlikleri’nde bir İsrail askeri konvoyunu imha ettiği operasyon için Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrullah tarafından kullanılmıştı.[1]

Çünkü bu operasyon, İsrail’in 10 gün önce Suriye’nin Kuneytra kentindeki saldırısına bir misillemeydi; fakat İsrail’in kurmaya çalıştığı stratejik caydırıcılığı kıran bir etki yarattı. Halbuki bu sadece savaşla elde edilebilecek bir kazanımdı.

Ocak 2015 şartları

21 Oca 2018

 

Amerika, Suriye’yi bölmek istediği zaman PYD’yi, Suriye’yi yıkmak istediği zaman da Türkiye’yi kendi safında bulabileceğini biliyor.
 

Amerika’nın 14 Kasım 2017’de açıkladığı yeni Suriye stratejisinin 30 Eylül 2015’ten sonra oluşan Suriye gerçekliğini değiştirmeye yönelik olduğu 14 Ocak 2018’de çok net bir şekilde ortaya çıktı.

Rusya, İran, Suriye ve Hizbullah’ın 30 Eylül 2015’ten itibaren yarattığı Suriye gerçekliği şu:

Suriye’nin geleceği, ABD ve müttefiklerinin beklentilerine göre değil, Şam’ın ve müttefiklerinin tasarımına göre şekilleniyor.

02 Oca 2018

İran’daki gösterilere dair yapılan her iki tasvirde de inkarı mümkün olmayan gerçekler var. Ancak bunlardan sadece bir tanesi propaganda değil nesnel gerçeklik değeri taşıyor.
 

İran’da 28 Aralık’ta başlayıp 30 Aralık’ta sona eren protesto gösterilerinin sebebi ve hedefi ile ilgili olarak iki farklı tasvir söz konusu.

Birinci tasvire göre halk, hükümetin ekonomi politikalarını protesto etti. Protestoların sebebi ekonomikti, hedefi ise hükümetti.  

İkinci tasvire göre ise İran halkı devletin dış politikasını protesto etti. Dolayısıyla halkın hedefinde hükümetten de öte rejimin kendisi vardı.

İran’daki protestoları bu tasvire göre okuyan ilk resmi açıklama Washington’dan geldi.

07 Ara 2017

Ali Abdullah Salih’in öldürülmesiyle Suudiler sadece Yemen’de itibar kaybetmedi, kullanabileceği en büyük kozunu kaybetti. Kongre Partisinin Ensarullah’a gerçek anlamda bir müttefik olmasını sağladı.
 

Yemen’in eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih ve yakın çevresinin 72 saat içinde sorunsuz bir şekilde tasfiye edilmesi, yıllardır gündemde tutulan bir iddianın geçersizliğini ispat etti.

İddia şuydu: “Eylül 2014’ten beri başkent Sana’ya hakim olan ve 2015’ten beri Suudi koalisyonuna karşı direnen Ensarullah Hareketi, İran’ın Yemen’deki piyonudur ve aslında kendi başına bir güce de sahip değildir. Arka plandaki asıl güç, eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’tir. Salih’le Ensarullah Hareketinin ittifakı bozulursa Yemenliler yaklaşık 10 ülkeden oluşan Suudi koalisyonuna karşı direnemez.”

Bu iddia esas alınarak hazırlanan planın iki buçuk gün içinde çökmesi, Suudi koalisyonunun sadece askeri alanda değil, psikolojik savaşta da başarısız olduğunu kanıtladı. Çünkü;

23 Kas 2017

 

Suudiler, Lübnanlı Sünniler üzerinde ilk kez bu kadar büyük bir nüfuz kaybı yaşıyor ve Fransa ilk kez, Lübnanlı Sünniler üzerinde Suudilerden daha etkili olabiliyor.

Riyad’da istifa eden Saad Hariri’nin Beyrut’ta istifasını geri alması, Suudilerin Lübnan Sünnileri üzerindeki geleneksel patronluğunun ağır bir darbe aldığını gösteriyor.  

Saad Hariri’nin Fransa’nın girişimleri sayesinde dönmeyi başardığı ülkesinde istifasını geri alması, istifanın arkasında Suudilerin olduğunu artık bir iddia veya yorum olmaktan çıkardı.

İstifanın sadece şekli değil, zamanlaması, gerekçesi ve Suudilerin davranış biçimi de Hariri’nin sadece kendisine verilen rolü oynadığının ispatı oldu.  

Saad Hariri’nin en az 12 saat öncesine kadar istifa edeceğinden kendisinin dahi haberdar olmadığını göstermişti. Çünkü Saad Hariri, Suudi başkentinde İran’ı suçlayarak istifa etmeden 12 saat önce İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’nin Dış Politika Danışmanı Dr. Ali Ekber Velayeti ile görüşmüş ve Lübnan’a desteklerinden dolayı Tahran’a teşekkür etmişti.

25 Eki 2017

 

Mesud Barzani, tartışmalı bölgeleri de ilhak edip bağımsız Kürdistan kurayım derken Kürdistan’ı bölen kişi olarak tarihe geçebilir.

15 Ekim 2017, çağdaş Kürt tarihine 17 Aralık 1946’dan çok daha büyük bir travmanın tarihi olarak geçecek gibi gözüküyor.

17 Aralık 1946, 11 aylık Mehabad Cumhuriyeti’nin; 15 Ekim 2017 ise 25 Eylül referandumu ile kazanılması öngörülen 20 günlük “bağımsız Kürdistan”ın sonunu ifade ediyor.

Merkezi hükümetlerin zayıflığının yarattığı fırsat ve vaat edilen dış destek, bu iki bağımsız Kürt devleti tecrübesinin de ortak hareket noktasını oluşturuyor.

Mehabad Cumhuriyeti, 2. Dünya Savaşı şartlarında İran üzerinde İngiltere ile nüfuz mücadelesi veren Rusya’nın desteği sayesinde 22 Ocak 1946’da kurulmuş; şartların değişmesi ve İran merkezi hükümetinin kontrolü ele alması sebebiyle de yıkılmıştı.

14 Ağu 2017

2015’te Suriye’nin 'omlet' olmasından memnuniyet duyan İsrail, Lübnan’ın güneyinde Hizbullah, Suriye’nin güneyinde ise Suriye ve İran güçleri arasında kendisini tost gibi hissediyor.
 

Suriye’nin son iki yılında yaşanan gelişmeler, ‘omletten yumurta yapılabileceğinin’ ispatı oldu.

“Biz Suriye’nin eskisi gibi birleşik bir devlet haline gelmesine şans tanımıyoruz. Suriye artık omlet oldu. Omletten de bir daha yumurta yapamazsınız.”[1]

Bu açıklama dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon’a ait.

Bu sözlerle Suriye’ye dayatılan savaşın hedefini ve bu hedefe ulaşmış olmaktan duyulan memnuniyeti açıklayan İsrail, şimdilerde Amerika ile Rusya’nın Suriye’nin güneyi konusunda yaptığı anlaşmadan dolayı büyük kaygı içerisinde.

Suriye nasıl omlet oldu?

Aslında bu açıklamanın yapıldığı 2015 Temmuzunda Suriye’de Moşe Yaalon’u haklı çıkaran bir durum söz konusuydu.   

22 Haz 2017

 

İran’ın füze saldırısının iki muhatabı ve iki mesajı ve iki de hedefi var.

İran’ın Suriye’nin Deyr ez-Zor ilindeki IŞİD komuta karargâhını ve diğer merkezlerini füzelerle vurması, resmî düzeyde kısa bir süre önce Tahran’da terörist saldırılar yapan IŞİD’in cezalandırılması olarak açıklandı.

Ancak İran’ın füze operasyonuyla sadece cezalandırdığı IŞİD’e değil, IŞİD’in varlığını fırsata dönüştürmek isteyen uluslararası ve bölgesel güçlere de mesajlar verdiği hem İran içinde, hem de İran dışında dile getirildi.

Örneğin eski Devrim Muhafızları Komutanı ve Nizamın Maslahatını Belirleme Kurulu Genel Sekreteri Muhsin Rızai, füze operasyonu ile ilgili olarak ''Bu, IŞİD'den intikamın başlangıcıydı. Daha büyük bir tokat yolda. Terörizmin destekçileri de İran'ın gücünün mesajını alsın'' dedi.

Lübnan’dan yayın yapan el-Meyadin televizyonunun internet sitesinin genel yayın yönetmeni Ali Haşim, Twitter hesabı üzerinden İran’ın füze saldırısını "Tahran’ın, Tel Aviv’e, Riyad’a ve Washington’a verdiği bir mesaj" diye yorumladı.

24 May 2017

 

Trump’ın iki günlük Riyad ziyaretinin en büyük kazananı Amerika, en büyük kaybedeni ise 350 milyar dolara hayal satın alan Suudiler oldu.

Amerikan Başkanı Donald Trump’ın “İslam-Amerika-Arap Zirvesi’nde” yaptığı konuşma, yeni bir bölgesel düzen için altyapısal şartları oluşturan Suudi Arabistan ve İsrail açısından biraz hayal kırıklığı yarattı.

Çünkü ziyaret öncesinde İran’a karşı İsrail’in de yer aldığı NATO benzeri bir güvenlik örgütü kurulacağı ve Trump’ın da Riyad ziyaretinde bunun kuruluş ilanını yapacağı yönünde ciddi bir beklenti vardı.  Ancak ABD Başkanı Trump, konuşmasında “tüm ulusları İran halkı demokratik bir yönetimi tercih edene dek İran’ı izole etmeye[1] çağırmış olsa da bir Ortadoğu NATO’su kurmaktan söz etmedi.

Suudi Arabistan’da ve İsrail’de, İran’a karşı bir Ortadoğu NATO’su kurulması yönündeki beklentinin kaynağı aslında bizatihi Trump hükümetiydi.

Ortadoğu NATO’su ABD’nin hayal ticareti

Sayfalar