Suriye barış istiyor

09 May 2015

Suriye’de 2011 Mart’ında başlayan kaos süreci 4 yıldır devam ediyor. Düştü düşecek denilen BAAS rejimi yaşamsal bir direniş göstererek varlığını sürdürmeye devam ediyor. 4 yıllık süreçte tüm provokatif girişimlere karşın beklenilen başarılamadı ve Suriye’de bir mezhep çatışması yaratılamadı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünniler tüm kışkırtmalara ve vaatlere karşın rejime destek vermekten vazgeçmedi. Suriye Ordusu’nun yüzde 70’lik kısmını oluşturan Sünni Arap halkı, ordudan kopmadı. Suriye Ordusu 45 bin askerini teröre kurban vermesine rağmen ağır savaş koşulları altında 4’üncü yılını geride bıraktı. Suriye halkının bu direnişini anlamakta zorlanan pek çok kesim, sonucu muhaliflerin yetersizliğine bağlamayı tercih etti. Oysa Suriye’nin mezhep savaşı içine düşmemesinin temel sebebi yaratılmak istenen ortamın aksine tüm alt kimliklerin ortak bir Suriyelilik değerleri bütününe sahip olması.

İdlib ve Cisr el Şuğul saldırısı
İdlib 4 yıldır yüzlerce kez saldırıya uğramasına rağmen direnmiş bir kentti. Türkiye sınırına çok yakın olan kentin kırsalı uzun zamandır değişik cihatçı grupların kontrolünde olmasına rağmen, kent merkezi ordunun elinde kalmıştı. Çok ciddi saldırıları atlatan İdlib, geçtiğimiz ay yapılan çok uluslu saldırı ile düşürülerek, yağmalandı. İdlib kentinin düşmesi Suriye Ordusu’nun yorulduğu, direniş gücünün zayıfladığı şeklinde yorumlandı. Kuşkusuz Suriye Ordusu’nun bugüne kadar ki kaybı ve yorgunluğu büyüktür. Ancak İdlib’in düşmesinin nedeni saldırının Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gizli servilerinin ve emperyalist askerî güçleri çok ciddi lojistik ve askerî yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan adeta küçük bir ordu ile gerçekleşmiş olması. İdlib’e sayıları 10 bine ulaşan ve tanklarla, uçaksavarlarla, toplarla donatılmış mobil askerî bir güç girmiştir. Bu gücün girişi sırasında Suriye radar sistemi ve iletişim sistemi, iddialara göre Türkiye tarafından, bozularak girişlerinin önü açılmıştır. Ayrıca Türkiye sınırından topçu ve füze desteği verildiği iddiaları da ciddi olarak seslendirilmektedir. Aynı iddia Kesab saldırısı sırasında da, saldırıya uğrayan halk tarafından dile getirilmiş, saldıranlar arasında özel kuvvetlerin olduğu ifade edilmişti. İdlib saldırısının tamamen Türkiye’den planlandığı, cihatçı çetelerin Altınözü ve Yayladağ köylerinde toplandıkları, mobil araçların TIR’larla bu bölgeye taşındıkları, silahların yine bu bölgede depolandıkları, farklı terör gruplarının ortak harekât için MİT ve diğer özel kuvvetlerce organize edildiği iddia edilmektedir.

‘Tampon Bölge’ girişimi
Türkiye’nin Suriye sınırları içerisinde bir tampon bölge oluşturma talebi çok uzun zamandır var. Türkiye, Suriye toprakları içerisinde Birleşmiş Milletler güvencesi altında oluşturulacak tampon bir bölgenin savaşın kaderini belirlemede önemli bir rol oynayacağını düşünmekte. Ayrıca kendi sınırları içerisinde mevzilenen ve kontrol edemediği bu güçleri kontrollü bir bölgede toplayarak kendisini bir parça da olsa riskin dışında tutabileceğini hesaplamakta. IŞİD’in kontrolü altında bulunan Rakka bölgesine giremeyen, Türkiye ve koalisyon destekli cihatçı cinayet şebekeleri kendilerine alan açmaya ve üst oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bölgede yaşayan Alevi halkı katlederken korku yaratarak bölgede kalıcı olamaya çalışan ‘Fetih Ordusu’ adı altındaki cihatçı terör gruplarının bölgede tutunma şansları yok. Suriye Ordusu geri çekildiği İdlib ve Cisr el Suğul kırsalında ilerlemeye başlamış ve yüzde 40’lık bir bölümünü geri kontrolü altına almıştır.

Savaş Türkiye sınırında
Savaşın son yılında Suriye Ordusu’nun önemli kazanımları var. Özellikle Şam, Halep ve Homs’ta ciddi başarılar kazanmış ve günlük yaşamın önemli ölçüde normale dönmesini sağladı. Lazkiye, Hama, Tartus gibi sıkıntısız kentlerde ise yaşam tüm olağanlığıyla devam ediyor. Lübnan sınırında sızmalara karşı Hizbullah ile yapılan operasyonlarda da önemli başarılar sağlandı. Haseki, Afrin ve Kamışlı bölgesinde ise bölge halkıyla birlikte ciddi bir direniş gösterilerek, terör gruplarının ilerlemesi engellenmiş ve belirli bölgelerde sıkıştırılmış durumda. Suriye’de en sıkıntı bölge Türkiye sınır hattı. Türkiye’den sürekli geçişlerin olması, lojistik destek, yeni katılımların bu yolla yapılması bölgede terör gruplarının etkin olmasını sağlıyor. 10 bin çocuğun yaşamını yitirdiği, 45 bin askerin vatan savunmasında can verdiği Suriye’de savaş, Türkiye sınırında sonuçlanacaktır. Yaz aylarında hızlanacak çatışmalar, ağırlıklı olarak Türkiye sınırında olacak ve sonuca doğru önemli kazanımlar sağlanacaktır. Suriye ile açık bir savaşa girmeye cesaret edemeyen AKP iktidarı, kirli bir savaşın tarafı olarak Suriye’de yaşanan katliamların birincil sorumlusudur. Ve bu savaşın bedelini, uluslararası hukuku hiçe sayarak, terör örgütlerine yataklık yapan, on binlerce insanın yaşamını kaybetmesinde suç ortaklığı yapan, AKP hükümeti ödeyecektir.

Lazkiye kırılma noktası olacak
Lazkiye, Suriye ve bölge için tarihsel ve stratejik olarak önemli bir kent. Ağırlıklı olarak Alevi halkın yaşadığı kentin bir diğer önemi de Esad ailesinin bu kente bağlı Kırdaha Kasabası’ndan olması. Ayrıca Hafız Esad’ın mezarı da Kırdaha’da bulunuyor. Suriye rejimi ile bütünleşmiş durumda olan Lazkiye halkı, cihatçı güçlere karşı verilen mücadelede ön saflarda yer alıyorlar. Lazkiyeli gençlerin çoğu gönüllü olarak orduya katılmış durumdalar. Bölgede kalanlar ise, sivil savunma birliklerinde yer alıyorlar. Kentte ve köylerde yaşayan kadınlar da sivil savunma birliklerinde gönüllü olarak yer alarak silah kuşanıyorlar ve iç güvenlikte aktif olarak görev yapıyorlar.

Lazkiye Suriye direnişinin önemli bir halkasıdır. Lazkiye’nin herhangi bir bölgesinde yaşanan katliam, Suriye’de yaşayan halkı ciddi olarak etkiler ve rejime olan güveni sarsar. Rejimin çok güçlü olduğu bu kentte cihatçıların katliam yapabiliyor olması, rejimin sarsılıyor olması anlamına gelir ki, bu durumda yaşanan süreci ciddi olarak olumsuzlar. Lazkiye kırsalı ve kent merkezinde yaşayan halk silahlanmış ve ülkenin yaşadığı sıkıntılı süreçte aktif olarak yer almaktadır. Kadınlı erkekli bütün bir halk yaşamları pahasına direnmeye ve rejimi ve yaşam alanlarını cihatçı katillere karşı savunma kararlılığındadır. Konuştuğum her insanda bu kararlılığı gördüm. Yaşlı insanlar bile silah kuşanmış durumdalar. Her mahalle, her köy halkı silahlarıyla sokak başlarında nöbet tutmakta ve olası saldırılara karşı tetikte beklemekteler.

paylaş