- Radikal
Ankara'da hükümet düğümü ne yönde çözülürse çözülsün Türkiye'yi Suriye'de yeni bir istikamet bekliyor. Yani Türkiye-Suud-Katar ortaklığı sıkıntıda.
Kral Selman, Şeyh Temim ve Erdoğan ortaklığının şekillendirdiği Suriye stratejisinin bir ayağı AKP’nin sandıktan aldığı sonuçla çelme yedi.
Türkiye üzerinden ‘kuzey cephesi’, Ürdün üzerinden ‘güney cephesi’ni şahlandıran bu stratejinin birinci aşamasında Kaide’nin Suriye şubesi Nusra ile eski Kaidecilerin kurduğu Ahrar el Şam’ın liderliğinde Fetih Ordusu kuruldu. Katar ve Suudi Arabistan’ın finansmanıyla temin edilen ağır silahlar Türkiye üzerinden Fetih Ordusu’na sevk edildikten sonra İdlib, Cibr el Şuğur, Eriha ve Mastume düştü. Ordu güneyde de önemli mevziler kaybetti. Dün de Şam’ın 100 km güneyinde 52. Tugay’ın bulunduğu üs silahlı grupların eline geçti. Bu gelişmeler, Mart 2013’ten beri kaplumbağa hızıyla kaybedilen yerleri yeniden toparlamaya başlayan Suriye ordusu için ağır bir darbe oldu.
Kuzey cephesinde İdlib’den sonraki hedef Lazkiye ve Halep’i düşürüp Şam’a yönelmek. Seçimden Erdoğan’ın istediği türden bir sonuç çıksaydı belki bugün tampon bölge oluşturmak için Suud-Türk ortaklığıyla Suriye’ye girilecek diye speküle edilen müdahale senaryosunu da konuşuyor olacaktık.
Anladığım kadarıyla stratejinin diğer ayağında Şam kırsalında (Duma-Doğu Guta) Suudi istihbaratının kontrolünde faaliyet gösteren İslam Ordusu’nun liderliğinde ‘güney cephesi’ni yeniden yapılandırıp Şam’ı alttan kuşatarak rejimin ipini çekme hesabı yapılıyor. Bunun için geçen ay İslam Ordusu lideri Zahran Alluş İstanbul’a gelip muhaliflerle görüşmeler yaptı. Alluş’un daha sonra Amman’da körfez ve batılı istihbarat servisleriyle toplantılar yaptığı söyleniyor. Halihazırda Dera, Kuneytra ile Süveyde’de etkin olan ‘güney cephesi’ Ürdün’de Batılı istihbaratçıların da yer aldığı operasyon odasından koordine ediliyor. Bu şemanın
Alluş’un liderliğinde Şam kırsalındaki gruplara da içine alacak şekilde büyütülmesi çabasından bahsediliyor.
‘Bu stratejide Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) nerede’ diye sormayın. ÖSO efsanesi biteli çok oldu ve son olarak El Arabiya’ya göre Suriye Muhalif ve Devrimciler Ulusal Koalisyonu, cephedeki koordinasyon için oluşturulan ÖSO Yüksek Askeri Konsey’in dağıtılmasına karar verdi. Yeni bir örgütün de bu saatten sonra esamisi okunmaz.
Yeni stratejide hesapları zorlayan iç ve dış faktörler var:
Birincisi kuzey cephesinin liderliğini Kaideciler ve cihatçı selefiler yapıyor. Bu ciddi bir sorun. Selman-Temim-Erdoğan üçlüsünün bunu başta ABD olmak üzere uluslararası ortaklarına kabul ettirmesi hiç de kolay değil. O yüzden bir süreden beri Nusra’ya ‘El Kaide ile bağını kopar’ diye baskı yapıyorlar. Nusra lideri Muhammed Colani son röportajında böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını yineledi. Diğer İslamcı gruplar da Nusra’yı ‘devrimin bir parçası’ olarak görüyor ve ABD’nin arzuladığı şekilde IŞİD ile birlikte Nusra’ya cephe açılmasına karşı çıkıyor. Nusra’yı Kaide’den koparamayan Fetih Ordusu’nun finansörleri “Bu gruptaki cihatçıların savaşı Suriye ile sınırlı, küresel cihat amacı gütmüyor” diyerek yeni yapıya göz yumulmasını istiyor. Yani bunlar için Kaideciler yerelleşirse sorun yok. Bu, Obama yönetimi için oldukça zorlayıcı bir seçenek.
İkinci bozucu faktör IŞİD. Temmuz 2013’ten beri Fırat kıyısındaki Rakka kentini merkez olarak kullanan IŞİD, 2014’te ilan ettiği hilafete her hangi bir alternatifin doğmasına izin vermek gibi bir niyeti yok. Nitekim IŞİD, ABD’nin Irak’ta Sünni direnişçileri bastırmak için oluşturduğu birliklere atfen ‘Sehva’ diye nitelediği bu gruplara karşı Halep kırsalında saldırılara başladı. YPG’nin Kobani ile Cezire kantonları arasında kalan Tel Ebyad’dan atmaya çalıştığı IŞİD, bir yandan Haseke’ye 13 intihar saldırısı ile yüklenirken diğer yandan Halep civarında İslamcı örgütleri temizledikten sonra Rojava’nın üçüncü kantonu Afrin’i düşürmenin planlarını yapıyor.
Üçüncüsü Suriye ordusunun karşı hamleleri. İdlib’i Fetih Ordusu’na, Palmira’yı IŞİD’e kaptırdıktan sonra Suriye ordusu yeni bir planlama içerisine girdi. Ordunun büyük bir taarruza hazırlandığına dair haberler geliyor. Hâlihazırda İdlib, Hama ve Halep kırsalında operasyonlar yürütülüyor. Büyük taarruzdan kastettikleri nokta vuruşları değil topyekûn cephe savaşı. Bu daha büyük bir yıkım ve sivil kayıpların yaşanacağı anlamına da geliyor. İddiaya göre İdlib kırsalına askeri birlikler zevk edilmesine rağmen bu tür bir taarruz için Esad Türkiye’deki seçimi bekledi. Savaş kapasitesini önemli ölçüde hava gücüne borçlu olan ordunun bu tür bir taarruza ne kadar hazır olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Dördüncüsü Suriye’nin müttefiklerinin değişmeyen tutumu. İran’ın ABD ile nükleer anlaşma yaparken Suriye’yi yalnız bırakacağı, Rusya’nın da Ukrayna nedeniyle üzerinde oluşan baskıları hafifletmek için Suriye’yi gözden çıkaracağı öngörüsünden hareket edildi ama bu hesap yine tutmadı. Hizbullah, Kalamun gibi Suriye’de müdahil olduğu cepheleri İdlib kırsalına konuşlandırdığı yeni savaşçılarla genişletirken İran’ın farklı ülkelerden topladığı savaşçılarla Suriye ordusunu tahkim ettiği öne sürülüyor. Velhasıl bölgeyi çok sıcak bir yaz bekliyor.
Türkiye üzerinden giden silah akışının kesilmesi halinde Fetih Ordusu’nun ele geçirdiği yerlerde uzun süre tutunması zor. Silah sevkiyatının devam etmesi de savaşın uzaması, rakip gruplar arasında çatışmaların sürüp gitmesi ve en nihayetinde ülkedeki fiili bölünmenin kalıcı hale gelmesi riskini arttırıyor. Bir şey daha; Türkiye’nin bonkör katkılarıyla sahada hakimiyet alanı genişleten Fetih Ordusu, Cenevre konferansları dahil hiçbir siyasi çözüm girişiminin parçası olmadı. Mevcut siyasi perspektifleri nedeniyle bundan sonra da çözüm ortağı olarak kabul görmeleri mümkün gözükmüyor. Nusra ve müttefiklerine yatırım yapanlar bir şeyi daha unutuyor: ÖSÖ üyeleri geçmişte nasıl selefi örgütlerde katıldıysa bugünün yıldızı Nusra’nın da IŞİD tarafından yutulması sürpriz olmaz. Daha birkaç gün önce Türkiye’den giden yardımların dağıtım üssü olan Azez’de 200 Nusra üyesi IŞİD’e katıldı.
Böylesi bir savaş düzeninde Türkiye’nin yeni pozisyonu ne olacak? Koalisyon kurulurken Suriye politikası ne yönde gelişecek? Suriye’deki savaşın kaderi önemli ölçüde Türkiye’de iktidarın alacağı şekle bağlı. AKP ile koalisyon için silah dolu TIR’larla kendini ele veren Suriye politikasının değiştirilmesinin bir önkoşul olması kuvvetle muhtemel. Azınlık hükümeti kurulsa da muhalefetin meclisteki gücü karşısında AKP’nin mevcut politikaları sürdürmesi kolay olmayacak. Parti içinde de sandıktaki hezimeti Suriye politikasına bağlayanlar az değil. Hükümeti muhalefetin kurması zaten Suriye’de yeni bir sayfanın açılması anlamına geliyor.