Fehim Taştekin

23 Tem 2018

 

Bir rejim değiştirme aparatı emin ellerde

Beyaz Miğferler’in tahliyesinin son NATO zirvesinde tartışılması önemli bir ayrıntı. Beyaz Miğferler’i dert edinmeleri bu örgütün Suriye operasyonundaki özel yerine bir vurgudur. Örgütlenen, finanse edilen ve ‘itibarlı’ kurumlar eliyle ödüllendirilen bir teşkilatın bütün sırlarıyla birlikte geride bırakılması anormal olurdu.

Oscar ödülüyle Batı’nın meşrulaştırdığı ve şövalye muamelesi yaptığı Nusra Cephesi dahil cihatçı örgütlerin ‘sivil maskesi’ Beyaz Miğferler (White Helmets) sahneden ‘insani’ operasyonla alınıyor.

Deraa merkezli güney cephesi çökünce Kuneytra’da sıkışan Beyaz Miğferler’den 442’si dün İsrail tarafından Golan üzerinden Ürdün’e tahliye edildi. İsrailli kaynaklara göre toplamda 800 kişiyi kapsayan tahliye talebi ABD, Fransa, Britanya ve Kanada’dan geldi. İsrailliler bu ‘insani’ jestten dolayı alkış bekliyor!

Ürdünlü yetkililere göre geçici sığınma verilen bu kişiler Britanya, Almanya ve Kanada’ya gönderilecek.

19 Şub 2018

 

Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak.

Diplomasiye sinen mehteran havasına bakarsanız Türkiye’nin ittifak düzeninde devrim oldu sanırsınız! Beştepe mevcut koşullarda, ABD ve NATO ile ipleri koparmayı göze alamaz. Bunun için kendini güvende hissetmesi lazım. O yüzden Osmanlı tokadı atmaktan bahseder ama iki müttefikin ‘tamam mı, devam mı’ noktasına geldiği kritik toplantıyı, içeriye tercüman ve kâtip almayarak diplomatik geleneğin yani devlet gözetiminin dışına çıkartıp, devlet sırrını şahsi sırra çevirir. Böylece kimse neyin nasıl konuşulduğunu bilemez. Tanık yok, tutanak yok, resmî tercüman yok. Dilde köklü tarih, cepte köksüz diplomasi! Yeni Türkiye’de işler böyle.

29 Oca 2018

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.

“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.

30 May 2017

Önümüzde seri katil soğukkanlılığında sırıtan bir dehşet döngüsü var: Askeri ve siyasi müdahalelerle cihatçı grupların beslendiği koşulları yaratan; işler çığırından çıkınca ve şiddet kendi sokaklarına ulaştığında teröre karşı sözde uluslararası koalisyon kuran; sivil kayıplarla yeni mağduriyetler yaratan; intikam hislerini körükleyen ve coğrafyadan coğrafyaya sıçrayan bir kısır döngü.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘huysuz bakkal’ tavrıyla üyelerinin aidat borçlarını yüzlerini vurduğu NATO, geçen hafta Brüksel zirvesinde Suriye ve Irak’taki savaşlara katılma kararı aldı. Naiflikten sahadaki realiteyi göremeyecek kadar yüksekten uçan ‘liberal müdahaleci’ tayfa ile ‘terörle mücadele orkestrası’ pek umutlu: IŞİD’in sonu geliyor!

Keşke ama o kadar basit değil.

16 Ara 2016

 

Düşen Halep bir kurbandı. ‘Yeni Osmanlı’nın ihtiraslarının kurbanı! İran’ın ittifak ağını çözmeye çalışan Körfez’in kurbanı! Batı’nın İsrail namına Suriye’ye karşı beslediği düşmanlığın kurbanı! Ya cihatçılardan kurtarılan Halep? O da Türk-Rus ilişkilerindeki normalleşmenin diyeti!

Halep’in içindeki tufandan daha büyüğü dışarıda kopuyor. Sözün başı insani trajedi!

Söz insanilikten açılınca normalde diyecek lafımızın olmaması gerekir. Lanet olsun ki var! Evet, alınan her masum can yüreğimizi dağlamalıdır. Her savaşın insani bir boyutu vardır; bu atlanamaz, küçümsenemez, geçiştirilemez! Peki, insani duruşumuz nedeniyle aldatılmamız, aptal yerine konmamız ve sömürülmemiz kabul edilebilir mi?

İnsanı çileden çıkartan şey, kirli hesaplarla savaşı çıkartanların, vekil örgütler üzerinden ateşi körükleyenlerin, şehirlerin yağmalanmasına göz yumanların, dış müdahale için kimyasal silah kullanmak dahil her türlü oyunu çevirenlerin, cihatçı örgütleri aymazca finanse edenlerin kalkıp ‘gözyaşı ticaretini’ ustaca yapıyor olmalarıdır.

04 Eyl 2016

TSK’nin yeni operasyonu özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Yeni operasyon, Kürtlerin kantonları birleştirme planının önüne geçilmesi, sınırda hedeflenen tampon bölgenin oluşturulması ve muhalif güçlere lojistik hattı açılmasını kolaylaştırabilir. Kritik soru ise şu: Her şey Cerablus’taki kadar kolay olur mu?
TSK’nin sahadaki müttefik unsurlarla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki operasyonu Cerablus’tan El Rai’ye kaydırması özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Eğer operasyon güneyde El Bab’a doğru genişlerse burada üç neden üzerinde durulabilir:

- TSK’nin müdahalesinden sonra Kobani’den Afrin’e Cerablus üzerinden bir koridor açma planı zora giren Kürtlerin, bunu El Bab üzerinden yapmalarının önüne geçmek öncelikli hedef. Suriyeli Kürtlerle yazın başında yaptığımız görüşmelerde “Eğer Türkiye, Cerablus’u kırmızı çizgi olarak masada tutmaya devam ederse Mınbiç’ten sonra batıya doğru El Bab ve oradan Afrin’e bir koridor açabiliriz” diyordu.

18 Şub 2016

Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’ye girip girmeyeceğine dair spekülasyonların arkası kesilmezken Türkiye komşunun topraklarına girmeden iki tür savaş yürütüyor: Birincisi sınırda konuşlanan birlikler uzaktan obüs toplarıyla Azez’e doğru ilerleyen Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) vuruyor. Bunu yaparken de amacının YPG’yi engellemek olduğunu söylüyor. İkincisi de Suriye ordusunun Halep-Kilis arasındaki koridoru kesmesinin ardından kuzey Halep ile Azez arasında Türkiye toprakları üzerinden militan transferi gerçekleştiriyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu “Halep koridorunun yeniden açılması için Türkiye kendisi bir şey yapacak mı?” sorusu üzerine “Önümüzdeki günleri bekleyin, cevabını göreceksiniz” yanıtını vererek merak uyandırmıştı.

Bunun üzerine askeri müdahalenin olup olmayacağı tartışması alevlendi.

25 Oca 2016

Rusya, Esad yönetiminin karşısına oturtmak için Riyad'da oluşturulan heyetin tek başına muhalefeti temsil edemeyeceğini belirtip masada Kürtleri de istiyor. ABD'nin de Kürtlere itirazı yok ama Suud-Türk bariyerini aşması gerekiyor.

25 Kas 2015

Rus uçağını düşürerek Kremlin'e mesaj verdiklerini ve Rusya'nın önüne bir sınır çektiklerini sananlar yanılıyor. Rusya'yı Suriye'de tutan son bariyer Türk-Rus ilişkileriydi. O bariyer yıkıldı.

Ankara, Suriye’de 2011’den beri itelediği ‘devrim’ treninin Ruslara toslamasının ardından bu kez Türkmen hassasiyetine yaslanarak ‘kurtarılmış bölgeleri’ tutma çabasına girişti. Ne var ki bu oyun dün TSK tarafından Rus uçağının düşürülmesiyle iki ülkeyi fena halde karşı karşıya getirdi. 

‘Nevzuhur İttihatçılar’ bunu Suud-Katar-Türk üçlüsünün beslediği ‘silahlı gruplar’ namına bir savunma hattı oluşturmaya yönelik bir ilk atış olarak alkışlayabilir.
Bunu “Gücümüzü kimse sınamaya kalkışmasın” naralarına rağmen kırmızı çizgileri defalarca çiğnenmiş bir iktidarın itibarını kurtarma çabası olarak algılayanlar çıkabilir. Veyahut birileri bunu Putin’in diliyle konuşmak ya da Türk’ün gücünü göstermek olarak yorumlayabilir. Tabii Ankara’nın NATO’yu işin içine sokmak için derhal acil toplantı çağrısı yapması bu kibirli yorumun fiyakasını bozmuyor değil!

Sayfalar