YPG ‘partner’, HDP 3. Parti, YSK’ye dikkat!

25 Ağu 2015

Yazıya önce askeri bir alıntıyla başlayalım: “YPG, geçmişte, daha önceki görüşmelerimizde gündeme gelmişti. YPG’nin Suriye’nin kuzeyindeki sahada DAEŞ’e karşı mücadelede güvenilir bir partner olduğuna yönelik pozisyonumuzu Türk hükümetinin anladığını düşünüyorum”
YPG’nin “güvenilir bir ortak” olduğunu düşünen kim?
“Doğal Kararlılık Operasyonları Birleşik Ortak Görev Gücü komutanlarından Tuğgeneral Kevin Killea”,  kendisini Türk ordularının gelmiş geçmiş en “muktedir” başkomutanı sanan Erdoğan, Amerikalı Kevin Kiliea’ya, “Bana bak ulan Kevin, YPG demek PKK demektir ve YPG DAİŞ’ten daha tehlikelidir” diyebilir mi?
Diyemez.
Dese de onun imzasıyla verilen İncirlik’ten kalkan Amerikan savaş uçaklarındaki “yankeelerin”, YPG’ye destek için atacakları bombaların üzerine gır gır olsun diye “I love you Saray” gibi matrak yazılar yazacağından emin olabilirsiniz.
Hazretin esip gürlemesi sana bana... Durumu vahim ötesi. “Üst akıl” makıl diye diye geldiği yer, memleketin bütün askeri hava alanlarını ABD’ye açmak oldu.
Hangi amaçla? Erdoğan’ın kendi ifadesiyle konuşursak, şimdi bombaladığı PKK’nin “Suriye kolu”na yardım amacıyla...
Havuz medyası borazanlarını öttürüyorlar: “Evet ama ABD ‘Türkiye’nin PKK’ye karşı kendisini savunma hakkı var’ diyor”... Ne desin? Yok mu desin? Zavallı borazan, bütün bu lafların birer “diplomatik” zırva olduğunu bilmiyor. Şu anda dünya kamuoyu, Saray’ın ve Hükümet’in PKK’ye karşı savaş açarak, DAİŞ’le “karada yürütülen savaşı zayıflattığını” söylüyor.
Borazanın zavallılığını bir yana bırakalım. Kürt halkının bir türlü “dengede duramayan” yarı-dostları bile bu durumdan sonuç çıkaramıyor. DAİŞ’le ölümüne bir savaş içinde olan PKK, aklını peynir ekmekle mi yedi ki bu savaşı zayıflatacağı açık olan bir “Türkiye cephesi” açsın? Evet. Bu soruyu sorun: Şu anda Türkiye’de yürüyen TSK-PKK savaşı, kimin işine yarıyor? PKK’nin mi, DAİŞ’in mi?   
Ortadoğu’yu bizzat karmakarışık eden ABD bile DAİŞ belasına karşı PKK’nin de içinde bulunduğu Kürt Özgürlük Hareketi’yle aynı cephede bulunuyor, bizim kimi aydınlarımız, “PKK durup dururken terör eylemlerini başlattı, haindir, pusucudur, şucudur, bucudur” diye saçmalıyor. Savaş 24 Temmuz’da “sözde” DAİŞ’e karşı , gerçekte ise PKK’ye karşı başladı. Pusuydu, mayındı sonraki işler... Sonuçta taraflardan biri konvansiyonel klasik savaş yürütmekte, diğeri gerilla yöntemleri kullanmakta. Bunun alternatifi barış. Barışı önleyen AKP ve Saray. Nokta. Yazının ikinci “stratejik cümlesi” ise şu: Ağustos ayında yapılan son anketin sonuçlarını açıklayan  Metropoll Araştırma Şirketi’nin kurucusu Özer Sencar, oyunu artıran tek partinin HDP olduğunu ve MHP’yi de geçerek Türkiye’nin 3. partisi konumuna geldiğini söyledi.”
HDP’nin baraj altında kalması dışında AKP’nin “tek başına iktidar” olma şansı artık sıfır. 1 Kasım’da yapılacak seçime, Kürdistan’ın mevsimlik işçileri de katılacak. 7 Haziran’da AKP’ye oy veren “son Kürt” de bu defa oyunu HDP’ye verecek.
HDP Gurup Başkanvekili Balüken, “AKP’yi Kürdistan’da sıfırlayacağız” derken boşuna konuşmadı. Bütün anketler, bütün veriler ve bütün olgular, AKP’nin “seçim sath-ı mailinde”, yokuş aşağı yuvarlanmakta olduğunu gösteriyor.
Gösteriyor ama, bütün bunlar henüz bir anket sonucu, birer veri ve birer olgu. İş sandığın kurulduğu ortamda.
AKP büyük bir hızla tüm Kürdistan’da “fiili dikta” rejiminin “fiili sıkıyönetimiyle” seçimlere gitmek için son hazırlıklarını tamamlıyor.  Size bir şey söyleyeyim mi? Yüksek Seçim Kurulu Saray’ın kontrolünde. 2 Kasım günü, Ağrı’da, Amed’de, Hakkari’de, Van’da, Şırnak’ta, Muş’ta yapılan seçimlerin “kanlı olaylar” nedeniyle iptal edildiğini düşünün. O anda HDP’nin  40-50 vekillliğinin düştüğünü hesaplayın. Buralarda, üç ay  sonra “tekrar seçim” kararı alındığını da ekleyin. Ne olur? AKP tek başına iktidar olur... Birkaç aylığına... Ama onlar için zaten birkaç aylık iktidar dışında şans kalmadı...
Bu oyunu seçimler öncesinde PKK’nin, seçim güvenliğini sağlamak için önereceği bir  “geçici ateşkes”  bozabilir mi? Bunu da bu işlerden anlayanlar tartışsın...

paylaş