- Radikal
Esad'a Suriye'nin yüzde 14'ünde butik devlet kurdurtup kendisine de kurtarılmış bölgede mülteci kenti kurma vazifesi biçen Ankara, Rusya'nın Ortadoğu örgüsünün çapını anlayabilmiş değil.
Suriye’ye yaptığı askeri sevkiyatla ‘Suriye’nin Dostları’ adlı mızıkacı grubun ayarlarını hepten bozan Rusya lideri Vladimir Putin, Türkiye’nin Suriye politikasının cenaze namazını Moskova’daki yeni camide kıldırdı. Lakin ‘merhumu nasıl bilirdiniz’ faslında bir kakofonidir gidiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta Putin ile görüşmesinden sonra "(Geçiş sürecinde) Esad ile gidilme gibi bir şey olabilir" diyerek Suriye siyasetindeki kırılmayı açık ederken Başbakan Ahmet Davutoğlu eski hikâyede yeni fasıl açmanın peşindeydi. Davutoğlu’nun dünya liderlerine ‘yeni’ planı pazarlarken Erdoğan’dan bağımsız hareket edemeyeceğini varsayarsak ‘Esadlı çözüm olabilir ama olmaması için de gereken yapılır’ şeklinde özetlenebilecek ve günün sonunda hırpalana hırpalana ABD’nin durduğu yere hizalanacak bir siyaset izleniyor demektir. Buna itibarlılar dünyasında vuruşarak çekilmek de deniyor!
Yenide bir yenilik yok ama süslü ambalajın altında olan şu: Suriye’de mülteciler için şehirler kurulsun.
Davutoğlu New York’ta gazetecilere demiş ki; “Cerablus/Azez arası boşalsa 100’er bin kişilik 3 şehir kurabiliriz. Biz bunu Van depreminde kurduk. Maliyetini siz (AB) üstleneceksiniz, inşasını biz yapacağız.”
Saplantının büyüklüğü dağlarla boy ölçüşüyor; o denli büyük ki Suriye’nin ayrı bir devlet olduğu, Cerablus-Azez hattı diye anılan bölgenin Türkiye’nin de yüksek katkılarıyla oluşmuş bir cephede yer aldığı, günün birinde Suriye ordusu kendi kentlerinde kontrolü sağlarken mültecilerin tam da cehennemin ortasında kalacağı, konteyner kentlerin tampon bölge olmadan kurulamayacağı, bu tür bir bölgeyi korumanın tam teşekküllü bir savaşı gerektirdiği ve nihayetinde Rusya’nın sahadaki askeri konuşlanmasının bu tür girişimlere izin vermeyeceğinin önemi yok. Hatta her şey planlandığı gitse bile oluşturulan bu bölgenin Suriye’yi kalıcı olarak böleceği gerçeği de umurlarında değil.
Görüşmelerde muhatapların neler dediğini merak ediyorum. Birileri bir gün bu tutanakları yazacak, biz de okuyacağız, ibretle ve hayretle.
Akılları sıra Avrupa’ya sığınmacı baskısını kullanarak mülteci kentleri adı altında silahlı gruplar için güvenli bölge oluşturacaklar. ABD’nin yanı sıra Britanya ve Almanya gibi kilit aktörler ‘Esadlı çözüm’den yana dümeni kırmışken Türkiye hala ‘tampon bölge’, olmadı ‘güvenli bölge’, o da olmadı ‘mülteci kenti’ gibi olmayacak planların peşinde.
Batılı müttefikler IŞİD’le mücadelede Şam’a ortaklık sunmanın eşiğine gelmişken, Rusya dengeleri alt üst edecek şekilde sahaya inmişken ve güvenli bölgenin güvenliğini sağlayacak ortada güvenilir güç yokken kim neden Ankara’nın maceralarına ortak olsun?
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen yıl Cenevre konferansına gelmesini önlediği İranlı mevkidaşı Cevad Zarif’le New York’ta masaya oturup Tahran’ı Suriye’de çözümün ortağı yapmaya çalışırken Şam’a yeni bir cephe açmak anlamına gelen bir planın peşine kim neden düşsün?
Sahi mülteciler sizin güvenli dediğiniz o kentlere ne tür bir güvence ile dönecek?
Türkiye’de her türlü güvencenin olduğu çadır ya da konteyner kentlerde tutulamayan mültecileri ateş hattında yaşamaya ikna edecek şey nedir?
Gönderdiğiniz silahlarla malum gruplar başta Şam ve Halep olmak üzere şehirleri terörize ederken ‘Yeni mülteci akınları olmasın’ diye yaptığınız uyarıları kim neden ciddiye alsın?
Güvenli bölgeyi cazip kılmak için dünya alemi Esad’ın buralardan vazgeçtiğine de ikna etmeleri gerekiyor. Bakın bu haneyi de boş bırakmış değiller: ‘Esad Lazkiye’de Alevi devleti kuracak’ tezi tutmayınca yeni bir tez öne sürdüler: ‘Esad butik devlet kuracak.’
Erdoğan, Moskova’da “Esed bir butik Suriye kurmak istiyor. Butik Suriye, Şam'dan başlayıp Hama, Humus ve Lazkiye'yi kapsayan ki bu da Suriye'nin yüzde 15'ine tekabül eden bir bölgedir” tespitinde bulundu. Davutoğlu da New York’ta “Bugün Esad Suriye’nin sadece yüzde 14’ünü kontrol ediyor” dedi. Bu bilgiler bir stratejiye temel olabilir mi? Olsa olsa Suriye sokaklarında kahkaha konusu olabilir. Esad’ın elinde yüzde 14’lük bir bölüm kaldıysa yıkılması an meselesidir! Bir barutluk canı kalmış demektir! Telaşa ne hacet!
Şam, Hama, Humus ve Lazkiye dediğiniz yerler Suriye’yi Suriye yapan ana damarlar. Tabii hikâye yol alsın diye çaktırmadan bölünmüş Halep, Dera, Deyr el Zor ile Süveyde ve Tartus’tan Suriye ordusunu hepten çıkarmış, YPG’nin kontrolündeki bölgeleri de kendi hesaplarına yazmış gözüküyorlar. Görevin muhatabı ‘çadırcı’ AFAD alınmasın ama madem gerçeklerden o kadar kopuksunuz o halde sınır ötesi inşaat için TOKİ’ye bir tezkere çıkartın olsun bu iş! Nasıl olsa vaveyla ile Mera hattına Türkmen birliklerini de sürdünüz! Nasıl olsa ne gidenin ne de yapılanın hesabı soruluyor!
RUSYA’NIN ÇİFT BAŞLI STRATEJİSİ
Çadır kent efsanesinin sunuluş biçimine bakarsanız Türk lokomotifinin arkasına takılmış birkaç vagon var sanırsınız. Hâlbuki uluslararası toplum Rusya’nın tetiklemesiyle başka bir yöne giriyor. Rusya Lazkiye yakınlarındaki Basil Esad Uluslararası Havaalanı’nı üsse çevirdikten sonra Irak, İran ve Suriye ile birlikte dörtlü istihbarat ağı kurdu. Yani “Rusya’nın niyetlerini henüz anlamayabilmiş değiliz” diyen Amerikalılar işin künhüne varıncaya kadar Rusya, IŞİD ile mücadele konseptinde bölgesel bir cephe oluşturdu. Dörtlü komite askeri istihbarat paylaşımına gidecek. El Ahbar’a göre bu cephe Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin 24 Temmuz’daki Moskova ziyaretinin ardından şekillendi. Hatta gazete ittifakta Hizbullah’ın da rolüne atfen buna ‘Teröre karşı 4+1 ittifakı’ tanımını uygun görmüş.
Herkes Putin’e yeni Ortadoğu macerasından dolayı Afganistan hezimetini hatırlatıyor ama Suriye müdahalesi Sovyetlerin ‘Kafkas Operasyonu’nu çağrıştırıyor. SSCB ordusu 1970’de Mısır’da stratejik noktaları koruma altına alarak İsrail karşısında Nasır yönetiminin çöküşünü önlemişti. Sovyet kalkanı İsrail uçaklarını Mısır semalarından uzak tutmuştu.
Rusya şimdi Suriye’de Esad yönetiminin askeri kapasitesini arttırmakla kalmıyor siyasi sürece de yön veriyor. Hamlelerden sonuç alıyor mu? Evet. Obama yönetiminin “Rusya ve ABD birlikte çalışma konusunda çok istekli” mesajı vermesi Ruslarla çatışma değil onurlu bir çıkış bulma arayışına işaret ediyor. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov dün Rusya, ABD, İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır’ın ekimde Cenevre’de temas grubu oluşturmak için bir araya geleceğini açıkladı. Dört çalışma grubu oluşturulacak. Süreç BM’nin Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura ile birlikte yürütülecek.
İran’ın oyuna dahil edilmesi hikayenin yeniden yazılacağı anlamına geliyor. Hikaye içinde hikaye: Mısır ile Türkiye de Müslüman Kardeşler’e darbeden sonra ilk kez masada buluşmuş olacak.
Siyasi çözüm süreci elbette zorlu olacak. Rusya, Suriye hamlesini, oluşmakta olan diyalog zemini sayesinde küresel güçler arası bir gerilime dönüştürmeden siyasi sürece paralel olarak sahadaki dengeleri değiştirmeye devam edecek. Zaten ABD’nin Rus planlarını anlamamasının altında da bu yatıyor. Her halükarda Rusya ikili strateji izleyecek: Bir tarafta Cenevre’nin taşları döşenirken diğer tarafta askeri müdahale derinleşecek. Ki El Rey gazetesinin iddiasına göre Rusya Lazkiye, Hama ve Halep’te güvenliği tahkim etmenin yanı sıra İdlib, Cisr el Şugur ve Halep kırsalında operasyonlara hava desteği sağlayacak. İran ise askeri uzmanlarıyla Şam’dan Dera, Kuneytra ve Golan’a uzanan cepheyle iştigal edecek. İran’ın T-72 ve T-55 tankları göndererek zırhlı birlik kurmasına yardımcı olduğu Hizbullah ise Nusra ve IŞİD’e karşı daha aktif olacak.
Diğer tarafta Esad’ın masada elini zayıflatmak için ABD’nin bundan sonra ne yapacağı belirsiz. Eğit-Donat ile Suriye’ye gönderdiği adamları ve silahları Nusra Cephesi’ne yem eden Obama yönetiminin seçenekleri çok daraldı. Ilımlılar ordusu yaratma projesi çöktüğünden beri Amerikalıların elinde Nusra dışında selefi İslamcılar kaldı. Bu saatten sonra o kartı oynamak da çok riskli. Stratejisi olmamakla eleştirilen Amerikan yönetimi en azından IŞİD ile mücadeleyi ve siyasi süreci ciddiye almak zorunda kalacak.
Rusya sahaya inerek IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun başarısını da teste sokmuş oldu. Ruslar işin içinde yokken ABD istediği gibi durumu manipüle edebiliyordu. Şimdi IŞİD’e karşı operasyon daha gerçekçi olmak zorunda. Bakınız Fransa hemen IŞİD’e ilk saldırısını gerçekleştirerek yeni oyunda bende varım dedi.
Sözün özüne gelirsek; Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban’ın ifadesiyle ‘ABD ve Rusya siyasi çözüm yönünde anlaştı.’ El Sefir’in Riyad’da diplomatik kaynaklara dayandırdığı iddiaya göre savaşın finansörü Suudiler de siyasi sürece ikna oldu. Riyad’ın Rus çıkarması karşısındaki derin sessizliği buna delalet. Ya Türkiye? Suriye politikasının dayandığı bütün sütunlar çökerken Ankara da ister istemez duruma uyum sağlayacak ama bu biraz cızırtılı ve sancılı olacak.
