1 Kasım sonuçlarına ilişkin ön notlar

05 Kas 2015

AKP ciddi bir seçim başarısı kazandı. 7 Haziran’da yüzde 40,87 olan oy oranını yüzde 49,38’e, vekil sayısını da 258’den 316’ya çıkardı. Açık ara tek başına iktidar olduğu gibi, anayasayı değiştirme ve başkanlık sistemini getirme gibi tartışmaları istediği zaman gündeme sokabilecek bir vekil sayısına ve politik ivmeye ulaştı.

AKP, 7 Haziran’da kaybettiği oylarını yeniden toparlamayı başardı ve neredeyse 2011’deki oy oranını (yüzde 49,95) tekrar yakaladı. 7 Haziran’da MHP’ye, HDP’ye (muhafazakâr ve dindar Kürtler) ve SP-BBP ittifakına kaybettiği muhafazakâr oyları geri aldı. Bu üç partinin kayıp oranlarını alt alta yazıp topladığınız ve buna 7 Haziran’da küskünleşip seçime katılmayan AKP oylarını eklediğiniz zaman AKP’deki oy artışının nereden geldiği tastamam anlaşılır.

Esas olarak sağ seçmen içinde kartlar yeniden (AKP lehine) karılmıştır. AKP yepyeni oy havuzları yaratmamıştır; kayıplarını geri almıştır, başarısı buradadır. Bu tabii kazandıkları oyu koruyamayan partilerin de başarısızlığı anlamına geliyor. CHP’de de bir başarı yoktur. Görülen çok küçük yükselme (yüzde 0,5), sanırım geçen seçimde HDP’ye kaybedilen oyun bir kısmının geri gelmesinden kaynaklanıyor.

***

Peki, AKP bu başarıyı nasıl yakaladı? 5 ay içinde tablo nasıl bu kadar değişebildi?

Erdoğan ekibi ve AKP, bu 5 ay süresince, politikanın (daha genişletirsem sınıf mücadelesinin) üç bin yıllık Tunç Kanunlarını başarıyla uyguladı. Nedir bu tunç kanunları?

1) Politika güç ile yapılır! Gücü devreye sokan (ne yazık ki) haksız dahi olsa kitleleri kontrol eder.

Sanıyoruz ki, en ufak toplumsal muhalefete acımasızca saldırmak, kentleri abluka altına almak, gençleri öldürmek, barışçıl insanlara vahşice saldırmak, medya organlarını basıp el koymak, tehditler savurmak AKP’ye oy kaybettirecektir. Normal şartlarda böyle olur. Ama biz ne normal bir dönemdeyiz, ne normal bir ülkeyiz, ne de normal bir bölgedeyiz. Dolayısıyla tam tersine AKP’nin saflarının sıklaşmasına ve toparlanmasına yol açmıştır bu orantısız güç gösterisi.

Geniş kitleler güçsüze, ezilene, mazluma acır, onun yaralarını sarar, ağıt yakar, ama peşinden gitmez. AKP güç ve şiddet politikasını uygulamaya soktu ve bu genel eğilimi çok iyi kullandı.

***

Bu noktada geliyoruz ikinci tunç kanununa…

2) Güvenlik ile özgürlük çatışırsa kesinlikle güvenlik kazanır. Çünkü güvenlik biyolojik evrim ile ilişkilidir, özgürlük ise toplumsal evrimle. Biyolojiyle sosyoloji çatışırsa biyoloji kazanır.

Erdoğan ekibi ve AKP iktidarı bu 5 ayda toplum içinde ciddi bir güvenlik sorunu yarattı. Toplum birdenbire görülmedik terör saldırılarıyla, savaş durumuyla karşı karşıya kaldı, 500 insan kaybedildi. Geniş kitleler açısından bir toplumsal travma hali ve bir demir yumruk ihtiyacı oluşturuldu. Sağ seçmenin yeniden en güçlü sağ odak çevresinde toplanmasının nedeni budur.

***

Seçimler, geniş kitlelerin eğilimlerinin hüküm sürdüğü bir platformdur. Hemen hemen herkes terörün son bulmasını, barışın gelmesini, insanların ölmemesini istiyor; bu genel bir taleptir. Bizler, toplumun bilinçli ve ilerici kesimi, barışın gelmesinin, terörün son bulmasının yolunun AKP iktidarının devrilmesinden geçtiğini biliyor ve savunuyoruz. Ama en genelde bizimle aynı taleplerle yola çıkan geniş kesimler bunun yolunun -bizimkinin tam tersine- tek parti iktidarının, güçlü bir iktidarın oluşmasından geçtiğini düşünmektedirler ve güçlü gördükleri odağa oy verdiler. Bir terör ortamı yaratılarak “tek başına AKP iktidarı”na ikna edildi özellikle muhafazakâr kitleler.

İşte bu tunç kanunları uygulamaya sokularak geldi AKP başarısı. Eğer bu kanunları daha ikna edici biçimde uygulayabilecek bir başka odak yaratılabilseydi, o zaman AKP silinirdi bu seçimlerde. Muhalefetin başarısızlığı da buradadır. 

Notlarımızın bu bölümünü şöyle bitirelim: Özgürlüğün daha güvenli olduğunu gösteremeyiz; çünkü değildir. Özgürlük ancak, mevcut güvenliğin güvenli olmadığını göstererek mevcut güvenliği alt edebilir.

Yani iktidarı sadece “özgürlük, demokrasi” diyerek (bir başka deyişle seçimlerle) alt edemeyiz; özellikle böyle çatışmalı dönemlerde ve ülkelerde. Bir güç ortaya koymak, yeni bir güvenlik odağı oluşturmak ve mevcut güvenliğin aslında güvenli olmadığını göstermek durumundayız. Buna en yaklaştığımız dönem 2013 Haziran Ayaklanmasıydı. Kitleler başarı olasılığını hissettikleri için sokaklara/meydanlara çıkmışlardı. Bunu yine başaramazsak mevcut güvenlik toparlanacak ve özgürlüğe galebe çalacaktır, şimdi olduğu gibi.

***

Tartışılması için birkaç not daha…

1) Genel eğilimin aksine, HDP’nin bu seçimlerden başarıyla çıktığını düşünüyorum. Bu kadar ağır saldırıya uğrayan bir başka politik odak, çok daha ağır bir yenilgiye uğrayabilirdi; ama en azından tutunabildiler. “Demokrasi, barış” falan dedikleri için değil, kendilerini inkâr pahasına destek veren bir kesim sosyalist örgütler sayesinde de değil, belli bir bölgede yukarıda sözünü ettiğim tunç kanunlarını uygulayabildikleri için.

Bu olgunun politik yansımalarını da göreceğiz. “Çözüm süreci” gündeme girecektir yine.

2) Yüzde 1’lik bir dünyayı ilgilendiriyor ama, biz de içinde bulunduğumuzdan bir tartışma notu olarak eklemek gerek:

Genel anlamda sol/sosyalist cenahta yer alan ve seçime giren partilerden (7 Haziran sonuçlarına göre) VP ciddi bir oy kaybına (yüzde 30 oranında) uğrarken, HKP oy oranını yüzde 40, KP ise yaklaşık yüzde 400 artırdı. Bu da önemli bir tartışma altbaşlığıdır.

***

Sonuç olarak zorlu bir dönem bekliyor Türkiye’nin emekçilerini ve sosyalistlerini. Gücü gücü yetene bir ülkedir artık Türkiye.

Erdoğan ekibi ve AKP fazla havaya girmesin, 2023 hayalleri kurmasın. 5 ay sonra bambaşka bir tablo ortaya çıkabilir bu ülkede.

Sıcağı sıcağına yazdık. Yazdıklarımız hep tartışmalı. Toz duman dağılıp, olgular daha net ortaya çıktığında biz de netleşiriz.

paylaş