- Hürriyet
Türkiye'nin Suriye'deki çöküşü
UZUN süredir zaten herkes söylüyordu, ama Türkiye'nin Suriye politikasının çöküşü sanırım daha önce hiç bu kadar net biçimde ortaya çıkmamıştı.
Son bir haftadır yaşananlar ışığında hikâyeyi üç maddede toplamaya çalışacağım.
Çöküşün üç ayağını ele alacağım.
1) ROJAVA SİYASİ DESTEK BULDU
2014 Eylül’ünde Türkiye İncirlik Üssü’nü IŞİD karşıtı koalisyona açmakta direnince başladı Amerikalıların Suriye Kürtleriyle işbirliği.
19 Ekim Kobani silah yardımıyla.
Ancak o günden sonra ABD ve PKK’ya yakın bölgedeki PYD’nin işbirliğinin hep askeri düzeyde olduğu vurgulandı.
Özellikle de ABD’ye 10 ay direnen Ankara’nın geçen temmuz İncirlik’i açmayı kabul etmesinden sonra.
Ancak geçen hafta bu konuda yeni bir eşik aşıldı.
Ve Başkan Obama’nın IŞİD’le Mücadele Temsilcisi Brett McGurk, Kobani’yi ziyaret etti.
Türk basınında McGurk’ün üniformalı Kürt savaşçılardan aldığı plaket tartışıldı daha çok.
Halbuki bu ziyaretin asıl çarpıcı kısmı Kobani’ye 17 kişilik bir heyetle inen McGurk’ün bölgedeki Kürt kantonlarının temsilcileriyle yaptığı görüşmeydi.
Zira bu ziyaretle ABD, Suriye Kürtleriyle ilişkisini askeri düzeyden siyasi düzeye taşıdı.
McGurk ziyaretinde gençlik yıllarında PKK’ya katılıp sonra 2003’te kurulan, şimdi Kuzey Suriye’de üç Kürt kantonundan oluşan özerk Rojava yönetiminin mayası Demokratik Toplum Hareketi’nin (TEV-DEM) yönetimine giren Aldar Halil (46) ile de görüştü.
Rojava projesinin en önemli beyinlerinden biri Halil.
Ve Halil’e Kürtlerin Suriye’de oluşturdukları yönetim yapısını öven McGurk’ün ziyareti de, Erdoğan Yönetimi’nin kabus senaryosunun son aşaması.
Bölgede oluşacak özerk bir Kürt şeridinin ABD’den alacağı politik desteğin vesikası.
2) ESAD MUHALİFLERİ BOZGUNA UĞRADI
Sadece siyasi zeminde değil, askeri alanda da çöktü Ankara’nın politikası.
Ve savaşın başından beri destek verilen, Türkiye’nin bütçesinden pay ayrılan Suriye’deki rejim karşıtı güçler Halep çevresinde bozguna uğradı.
Rusların ve İranlıların desteğiyle Esad rejimi üç yılda kaybettiğini üç günde geri aldı.
Ve Türkiye’nin kuzeyden Halep’teki muhaliflere erişimi kapandı.
Geriye tek Reyhanlı’dan olan hat kaldı ki, bu, Halep’e yardım ulaştırmak istiyorsa Türkiye’yi El Kaide uzantısı El Nusra’yla yeniden çalışmak zorunda bırakacak bir durum doğurdu.
Cephede Türkiye’nin ikinci kabûs senaryosu yaşanıyor şimdi.
Halep’e kuzeyden erişim sağlayan Azez koridorunun tamamen ortadan kalkması ve bölgenin ya rejim ya da Kürtlerin eline geçme ihtimali.
Yani Ankara’nın sabit politikaları göz önüne alındığında kırk katır mı kırk satır mı.
En kötüsü de Ankara’nın bunu duruduracak elinde hiçbir araç kalmaması.
Denediler aslında.
24 Kasım’da Rus uçağını düşürdüğünden beri Suriye üzerinde uçamayınca, Türkiye top atışlarıyla ayrı bir güç odağı olmayı tasarladı.
Ancak topçuların da halledemeyeceği bir aşamaya geldi iş.
Türkiye’nin Suriye’ye kara operasyonu düzenleyebileceği söylentileri ise hiçbir zaman gerçekçi karşılanmadı.
Özellikle ABD’nin buna karşı olduğu ve bölgede Rusların düşürülen uçaklarının intikamı için bekledikleri düşünülecek olursa.
Nitekim cuma günü Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’ye, “Suriye’de Amerika olmasa bile Türkiye ya da Suudiler gibi başkaları tarafından düzenlenecek bir kara operasyonu şu aşamada verimli olur mu” diye sorduğumda aynen şöyle yanıt verdi: “Sorunuza kısa cevap hayır. Suriye iç savaşında askeri bir seçenek olmadığına inanmaya devam ediyoruz.”
3) TÜRKİYE, ABD’NİN KALDIRAÇ GÜCÜNÜ KAYBETTİ
Tabii ilk iki başlıkta Ankara ve Washinton arasında öyle bir uçurum oluştu ki, bu durum ister istemez Türk-Amerikan ilişkilerinin geneline de yansıdı.
Ve çok boyutlu, çok alanda işbirliğinin yaşandığı Ankara-Washington ilişkileri bu farklılıkların gölgesine girdi.
Sonuç olarak Ankara bölgede birçok alanda yararlandığı Washington’ın kaldıraç gücünü de kaybetti.
Dahası, Suriye’de yaşananlar, özellikle Pentagon’da Türkiye’ye karşı tamiri oldukça güç bir güven erozyonuna sebep oldu.
Öyle ki, Türk askerinin sınır hareketliliğine bile şüpheyle yaklaşan bir yaklaşım oluştu ABD Savunma Bakanlığı’nda.
Türkiye üç hafta önce Cerablus’un karşısında mayın temizlemeye başlayınca, Pentagon’da konuştuğum üst düzey bir yetkili, “Ne yapmaya çalışıyorlar bir fikrimiz yok.
İzliyoruz” diyerek bu şüpheyi açıkça ortaya koyuyordu.
Çünkü IŞİD’in kontrol ettiği 98 km’lik hattı kullanıma kapatmaya çalışırken girişilen aynı hattaki mayın temizleme faaliyetlerini kafalarında oturtamamışlardı.
Ancak şimdi daha endişe verici başka bir gelişmeyi söyleyeyim.
Mesele şimdiye kadar 98 km’lik IŞİD hattıyken, Halep operasyonundan sonra buna söz konusu hattın Mare’den sonra batıya doğru uzayan Azez koridoru da eklendi.
Zira rejim bastırınca Nusra dahil buradaki çoğu radikal silahlı muhalif unsurların Türkiye’ye çekilme ihtimali ortaya çıktı...
Öyle bir haftaydı ki, beş yıllık Suriye iç savaşının, Türkiye’ye nasıl büyük bir bedel ödettiğinin çok net bir fotoğrafıydı.