Tolga Tanış

21 Kas 2016

- Bir dünya savaşındayız ama çok az Amerikalı bunun fakında. (Sayfa 2)

- Bu (Obama) yönetim, bizi düşmanımızı layıkıyla tanımlamaktan men etti: Bunlar radikal İslamcılar. (Sayfa 3)

- Kamuoyu önünde bizimle dost olduklarını söyleyen ama düşmanımızla ortak çalışan ülkeler tarafından aptal yerine konulmaya artık tahammülümüz kalmadı. (Sayfa 9)

-Dünyanın acilen bir İslami Reform’a ihtiyacı var ve buna şiddet karışırsa şaşırmamalıyız. (Sayfa 10)

- Nasıl kazanacağız? Düşmanımızı destekleyen rejimlerle doğrudan yüzleşip, onları zayıflatıp mümkün olduğunda da devirerek. (Sayfa 113)

***

BU alıntılar, Donald Trump’ın hafta içi Ulusal Güvenlik Danışmanlığına atadığı Savunma Bakanlığı eski İstihbarat (DIA) Direktörü Mike Flynn’in dört ay önce çıkan kitabı “Savaş Alanı”ndan. Alt başlığı, “Radikal İslam ve onun müttefiklerine karşı süren küresel savaşı nasıl kazanabiliriz”. Amerikan dış politikasının yeni dönemki rehberinden.

30 Eki 2016

ADALET Bakanı Bekir Bozdağ geldi Washington'a. Ve SETA'nın düzenlediği bir toplantıda Gülen cemaati hakkında konuşurken çok güzel bir yorum yaptı.

Gülencilerin bir görünen yüzü olduğunu, bir de gerçekler olduğunu söyledi. Doğru. Ama sadece Gülenciler için değil, birçok konu için geçerli bu. DEAŞ’la savaştan Türkiye’nin Gülen konusunu ele alışına kadar birçok meselede aynı problem mevcut. Şöyle:

GÜLEN

- Görünen: Türkiye, Gülen’in iadesini birinci öncelik kabul ettiğini söylüyor, ABD de 6 savcı atadığı iade dosyasına ne kadar önem verdiğini.

24 Tem 2016

UZUN süredir iki ülke arasında birçok konuda farklılık vardı. Bir sürü meselede anlaşamıyorlardı. Ama şu anda yaşanan, daha önce benzeri görülmemiş, çok daha derin bir kopukluk.


Tarih nasıl şekillenecek elbette göreceğiz. Ancak şimdiki gidişat, 17 yıldır Pensilvanya’da oturan Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi işinin, Washington’ın pozisyonunu değiştirmemesi halinde Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olacağı yönünde.

*

17 Tem 2016

Eminim bazıları için sürpriz olmamıştır.

Mesela 30 Mayıs’ta Foreign Policy Dergisi’nde çıkan “Türkiye’nin bir sonraki askerî darbesi” başlıklı yazıyı yazanlar, mutlaka “Biz söylemiştik” demişlerdir.

Ya da Washington’da en az iki yıldır, “Türk askerî gücüne yeniden kavuştu, politikaya döndü” analizleri yapanlar, kesin şimdi haklı çıkmanın gururunu yaşıyorlardır.

Hatta daha ötesi... Yine eminim cuma akşamı sağcı Fox News televizyonuna çıkıp işin başarılı olmasını beklediğini söyleyen Ralph Peters gibi bir sürüsü de olmuştur. Amerikan Ordusu’nun eski istihbaratçılarından emekli Yarbay. “Durum çok net. Bu darbe, Türkiye’nin İslami bir diktatörlük olmaktan kurtulması için son şansıdır. Sakın hata yapmalım. Bu darbede rol alanlar iyi adamlar” diyordu Peters.

Öyle ki, işin başında, Pentagon’daki bazı muvazzaflardan bile Amerikan medyasına işin başarılı olduğu izlenimi yayan temelsiz açıklamalar yapıldı. İlk saatlerde biri konuştu MSNBC’ye. Ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya’dan sığınma talep ettiğini iddia etti.

*

11 Tem 2016

SÜRDÜRÜLEMEZ olduğu malumdu, ama her şeyin bu kadar hızlı değişeceğini de sanırım kimse tahmin etmiyordu.

Türk dış politikasında son bir haftadır yaşananları ele almaya çalışacağım. İsrail’le barış, Rusya’dan özür dilenmesi, ABD’yle koordinasyon, NATO’ya dönüş... Niye böyle oldu ve izlenen bazı yanlışlardan vazgeçilmesi nerede başladı, aktarmaya gayret edeceğim.

*

03 Tem 2016

IŞİD, şimdiye kadar örgütün Türkiye’de gerçekleştirdiği kitlesel saldırıları niye hiç üstlenmedi? Geçmiş eylemlere de bakarak İstanbul Havalimanı’ndaki intihar saldırısı için şunu söylemek mümkün: Sadece öldürme ve korku yaymaya dönük vurmuyor IŞİD. Hesaplanmış, amaçlı katliamlar bunlar. Ve bu saldırılarla da Türkiye’nin politikalarını etkilemeye çalışıyor. Tek taraflı bir pazarlık yürütüyor.

*
 
BU soruyu daha önce IŞİD’in Türkçe medyadan sorumlu Rakka’daki bir yöneticisine de sormuştum. Hem 22 Temmuz 2015 (Suruç bombalamasından iki gün sonra) hem de 15 Ekim 2015’te (Ankara bombalamasından 5 gün sonra) yaptığımız yazışmalarda, IŞİD’in eylemleri neden üstlenmediğini öğrenmeye çalışmıştım. 22 Temmuz’da “Bu konuda açıklama yapmamız yasak şu an” demişti. “Kim yasakladı” diye sordum. “İslam Devleti’nin medya sorumlusu” dedi. İsmini vermedi.

09 May 2016

İŞİN içerideki boyutu ön plandaydı elbette.

Başkanlık sistemi başta olmak üzere yönetim tarzı dahil pekçok görüş ayrılığı...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la bu konularda yaşadıkları farklılıklar nedeniyle gitti.

Ancak asıl önemlisi...

Ayrılığın kökenine gelecek olursak...

Ankara’da kimileri, Davutoğlu’nun bu alanlardaki pozisyonunu dış dünyayla kurduğu ilişkiler ekseninde belirlediğine inandı.

Başbakan’ın Batı’nın görüşlerine yakın politikalar izleme gayreti içinde olduğunu düşündü.

Ve böyle düşünenler için de iki önemli kırılma noktası yaşandı:

1) Avrupa Birliği ile 18 Mart’ta üzerinde uzlaşmaya varılan mülteci anlaşması 2) Davutoğlu’nun 5 Mayıs’ta ABD Başkanı Barack Obama ve Başkan Yardımcısı Joe Biden’la yapması planlanan resmi toplantı.

*

BU durum baştan nasıl hesaplanmıştı, anlamak zor aslında. Sonuçta Erdoğan 2014’te kendisinden sonra Başbakan olarak Dışişleri Bakanı’nı seçti.

10 Nis 2016

AYNI yerde bundan üç sene önce buluştuklarında gergin anlar yaşanmıştı.

Hatta gazeteci Seymour Hersh’ın anlattığına göre 16 Mayıs 2013’te Beyaz Saray’daki Kırmızı Oda’da yedikleri akşam yemeğinde ABD Başkanı Barack Obama, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a eşlik eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bakıp “Suriye’de radikallerle ne yaptığınızı biliyoruz” demişti.

İş, aslında Amerikalıların Aralık 2012’de El Nusra’yı terör listesine almasıyla kopmuştu.

Sonra Suriye, iki başkent için bambaşka bir hikâye haline geldi.

Çünkü Erdoğan, Esad’ı devirme politikasına sıkı sıkıya bağlı kalırken, Obama meseleyi terörle mücadele portfolyosuna bakanlara devretti.

Ancak görüşmeye dönersek.

Evet, farklılıklar çoktan belirmişti, ama Obama’nın o toplantıdaki tonu, birbirlerine karşı açık konuşan iki dostun konuşması gibiydi aynı zamanda.

Arada bir güven vardı ve söylüyordu.

*

ERDOĞAN geçen hafta Washington’dayken Obama’yla yine Kırmızı Oda’da bir araya geldiğinde ise hava tamamen farklıydı.

Çok nazikti Obama.

03 Nis 2016

ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington temaslarında terör örgütü IŞİD’e karşı Menbic’de düzenlenecek saldırıda Türkiye’nin yardımını istedi. Türk tarafı ise iki şart öne sürdü: 1- Operasyona katılacak Arap aşiretlerinin YPG’nin kontrolündeki SDG’den ayrılmaları. 2- ABD’nin Mare’de Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplara hava desteğini arttırması.

20 Mar 2016

İŞİNİZİ ne kadar nesnel bir perspektifle yapmaya çalışsanız da, her sabah ülkesinde masum insanların öldüğü haberiyle uyanmak dışarıda yaşayan bir gazeteci için öyle ağır bir yük ki...

Çoğunluğa duygusallık hâkimken, sizin ortaya koymaya çalıştığınız soğukkanlılık zamanla öyle konu dışı kalıyor ki...

Dudağınızı ısırıyorsunuz.

Öfkeye yenilmemek için kendinize telkin ediyorsunuz.

Hamaset yok, diyorsunuz kendi kendinize...

Fevrilik yok. Ve her seferinde, zorlanarak hikâyenin altında yatanları rasyonel biçimde anlamayı deniyorsunuz.

Bu yaşananlar, Türkiye için artık yeni normal.

Eşiği sürekli kötüleşen, istikrar denilen göreceli kavramın yeni ortalaması.

*

BUGÜN Erdoğan Yönetimi’nin izlediği dış politikanın Batı nezdinde iki nirengi noktası var.

Ankara’yı, Türkiye’nin içinden geçtiği hukuk ve özgürlük krizine rağmen suyun üstünde tutan iki can yeleği.

Bunlar, Avrupa için mülteci sorunu, ABD için de IŞİD’le mücadele.

Bu iki mesele, hükümete geniş bir hareket alanı sağlıyor.

Sayfalar