Uydu devlet

20 Şub 2016

SURİYE Devlet Başkanı Esad, AFP'ye yaptığı açıklamada ülkesinin tamamını geri almak için çalışacağını söylemişti.

BM’deki Rus Daimi Delegesi Vitali Çurkin, Esad’ın “Suriye’nin tamamı” diye konuşmasını eleştirdi. Çurkin’in şu sözleri Moskova’nın Suriye’ye bakışını yansıtıyor:

“Rusya’nın hava akınları Esad rejiminin çökmesini önledi ve gidişatı Esad lehine çevirdi... Eğer Suriyeli yetkililer bu krizin çözümünde Rusya’nın önderliğini izlerse krizden haysiyetli bir şekilde çıkma şansları olacaktır. Ama bir şekilde yoldan çıkarlarsa, bu Suriyeliler için de sıkıntılar yaratacaktır. Çünkü Suriye ordusunun kapasitesi ne olursa olsun, Rusya’nın yaptığı etkili hava operasyonları muhalifleri Şam’dan uzaklaştırdı.”
Çurkin, Esad’ın “Rusya’nın gösterdiği muhalefet figürleriyle masaya oturmasını” istiyor, Rusya’nın çizgisinden çıkmaması için tehdit ediyor.

ORTADOĞU’DA RUSYA

Çurkin’in sözlerinden anlaşılıyor ki, Rusya Suriye’nin geleceğine hâkim olmak için bu “siyasi, diplomatik, askeri” operasyonları yapıyor. Putin, Şam’da Rusya’ya bağımlı bir iktidar ve PYD gibi “güvenilir müttefikler”den oluşacak bir Suriye istiyor.
PYD, Putin için çok işe yarayan bir alettir.
Suriye’deki süreç kıvama erdiğinde Rusya için Esad ve ailesinin hiçbir önemi yoktur; bir kenara bırakabilir. Putin için önemli olan, Suriye’de Sovyet benzeri bir “uydu devlet” yaratabilmek ve PYD gibi “sadık müttefik”lere sahip olmaktır.
Baba Esad’dan daha fazla Moskova’ya bağımlı bir Suriye demektir bu; İran’la birlikte tabii.
Böyle bir gelişme sadece Türkiye için değil, uzun vadede Amerika, Batı, İsrail ve Arap dünyası için de risklidir.

BATI’NIN REHAVETİ

Ortadoğu’da hiç şüphesiz Kürt faktörü yükseliyor. Bunun PKK ve PYD gibi totaliter ve kanlı versiyonları var. Barzani gibi Batı’yla ittifaka önem veren siyasi versiyonları var.
Keşke Türkiye’deki Kürt hareketi de silahsız ve demokratik olsaydı.
Ortadoğu sarsılırken bugün “vekâleten harp” yürüten büyük devletler bu faktörü yanlarına çekmek için hesaplar yapıyor.
PKK-PYD hareketinin Putin’le ittifak yapması, karşılıklı hesapların yanında ideolojik olarak da kolaydır. PKK ve PYD’nin üst kuruluşu olan “KCK Sözleşmesi”nde açıkça liberal demokrasi ve piyasa ekonomisi düşmanlığı vurgulanıyor. Putinizmle kolay uyuşan bir ideolojidir bu.
Hilary Clinton gibi “Sovyet imparatorluğu” uyarısında bulunan politikacılar ve “Batı Putin’i durdurmalı” diye makale yayınlayan Financial Times gibi gazeteler ne derse desin, Batı ufuktaki risklerin farkında değil.

İDEOLOJİK DEĞİL RASYONEL

Bu noktada Rus kültürü uzmanı İsveçli Prof. Ulrich Schmidt’in tespitlerini hatırlamak gerekir. Kitabını görmedim, DW’ye verdiği mülakatı okudum. Putinizmin üç temele dayandığını söylüyor: Neo-emperyalizm yani yeni imparatorluk tutkusu... Rus ortodoks kilisesi, yani toplumsal destek ve ve Avrasyacılık.
Avrasyacılık yani “imparatorluk geçmişi olan Rusya’nın” yeni nüfuz coğrafyası!
Düşünün ki, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Moskova’da Netanyahu’nun temsilcisi Dore Gold’la görüşmesinde, Türk-İsrail ilişkilerinin düzelmesinden “rahatsızlık duyduğunu” söylüyor.
Türkiye’yi tecrit etme, yalnızlaştırma stratejisi!
Ortadoğu’ya tarih hamasetiyle bakmak bize dost kazandırmadı.
Bugün Türkiye çok ciddi risklerle karşı karşıyadır.
Ankara dış politika konularını ideoloji değil, rasyonel diplomasi diliyle konuşmalıdır... Reel politik anlayışıyla, ittifak ve dostluklarını güçlendirmelidir.
Dünyada Türkiye’nin örnek gösterildiği dönemlerde diplomasimiz böyleydi.

 

paylaş