- Cumhuriyet
Türkiye bugün öyle bir kıskacın içine sokulmuş ki, “karşıt sanılan güçler de birbirlerini tamamlayabiliyorlar.” Nedir bu üç güç odağı;
1) Örgütlü ve yarı örgütlü dinci terör toplumu sıkıştırıyor. Bir ucunda IŞİD gibi en acımasız olanlar, öbür ucunda masum görünüşlü dini örgütler olarak sisteme sokulanlar.
Arasında kırmızı çizgi yok, oradan oraya geçiveriyorlar. Masum görünenleri bile demokrasi ile, çağdaş ve laik yaşam ile ya kavgalı ya mesafeli. Legal ve illegal dinci örgütler birbirlerini besleyebiliyorlar. Biri camiye bomba atarken öteki camiyi siyasi bir araç olarak kullanabiliyor. Aynen bizim Suriye sınırı gibi, geçişler serbest.
2) Etnik ve “Kürtçü” terör örgütleri PKK, KCK, PYD, YPG hepsi de bir bütünün parçaları. HDP ile birlikte iyi polis, kötü polis oyununu oynuyorlar. Açılım hatası sonucu hem örgütlenmiş hem silahlanmışlar.
Etnik terör örgütü Türkiye ve bölgedeki SünniŞii (Alevi) çatışmasından büyük yarar sağlamış. Irak’ı ve Suriye’yi parçalamış; şimdi Türkiye’yi parçalamaya çalışıyorlar. Dinci ve Kürtçü terör örgütleri çatışır gözükse bile, “birbirlerine yarar sağlıyorlar”.
Irak ve Suriye’de, aynı sonuç için, ülkeyi bölmek için çalıştılar ve amaçlarına ulaştılar.
3) Küresel kimi güçlerin “etnik ve dinci örgütlere destek vermeleri”: Irak’ta Sünni-Şii çatışmasına destek verdiler; Çekiç Güç (1991) ile Kuzey Irak’ı Bağdat’tan kopardılar. PKK, PYD ve YPG’ye açık veya örtülü destek vererek Türkiye’nin ayrıştırılmasına çalışıyorlar.
Ergenekon ve Balyoz
Avrupa Konseyi, Ergenekon kumpasına destek verdi; hatırlayalım Balyoz kumpası ile orduya darbe yapılırken NATO ve Batı, görmezlikten geldi. Çünkü BOP’un gerçekleşmesi için Türkiye’nin çürük bir yapılanmaya sürüklenmesi, dinci ve Kürtçü örgütlenmelerin Atatürk Türkiye’sini sarsması gerekiyordu.
Üçlü kıskaç tamamlanıyordu; etnik ayrılıkçı (Kürtçü), dinci ve emperyalist odaklar aynen Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nda birleştikleri gibi bugün de bir araya geliyorlar.
Ortak düşmanları Atatürkçülük, Lozan ve Türkiye’nin bütünlüğü. Bu üç odak için “yeni Türkiye” çağdaş olmaktan ve Atatürk devrimlerinden koparılmış, Lozan’dan ve Atatürkçü ulusal yapılanmadan uzaklaşmış, “Ortadoğululaşmış”, S.Arabistan, Katar ya da Ürdün gibi “emre amade” arka bahçe olmuş bir ülke olmalıydı.
Kürdistan ve dincilik bu süreçte iki koçbaşı olarak kullanıldı ve kullanılmakta.
Şimdi siz parlamentosuz Türkiye ve tek adamlık tartışmasını yukarıdaki sürecin içine oturtun, bakalım nasıl bir sonuç çıkacak?
Onun da yanıtını verirsem okurlarıma büyük haksızlık etmiş olurum diye düşünüyorum...