- Yakın Doğu Haber
Ankara, ABD’nin PYD ile sadece IŞİD’e karşı mücadelede savaşçıya ihtiyacı olduğu için işbirliği yaptığını sanıyor ve PYD ‘adacıklarının’ yapı söküm stratejisi içinde taşıdığı anlamı hala kavrayamıyor.
Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Suriye’de güvenli bölge kuracağını açıklaması,[1] teorik çerçevesi Obama döneminde oluşturulan bir stratejinin artık planlama aşamasına konduğunu düşündürüyor.
Zira mesele, “siviller için güvenlikli alanlar kurmak” gibi insani gerekçelerle izah edilse de Trump’ın güvenli bölge kurma hedefi, Brooking Institute’nün 2015’te ortaya attığı kapsamlı ‘Yapı Söküm Stratejisi’ni[2] mümkün kılabilecek adımlardan sadece birini oluşturuyor.
Yapı söküm stratejisi
Brooking Institute’un yapı söküm stratejisine konu olan öneriler özetle şöyleydi:
“Uluslararası toplum, Suriye topraklarında zaman içerisinde uygulanabilir güvenliği ve yönetimleri olan adacıklar oluşturmalı ve bu adacıklar nihayetinde birbiriyle birleşebilmeli.
Daha açık ifadeyle ‘geçici bir hedef olarak’ Suriye’de kurulacak konfederal sistemde mütevazi bir merkezi hükümet bulunmakla birlikte otonom özelliği oldukça yüksek özerk bölgeler olmalı.”
Peki Suriye’de kurulması önerilen bu konfederal yapı Amerika açsından nasıl çözüm üretecek?
“1- Bu stratejide muhalif savaşçıların ideolojik salahiyetlerinin teyidine de onların Türkiye ve Ürdün gibi dost ülkelerde eğitilip donatılmasına gerek kalmayacak.
Yani Fetih Ordusu örneğinde olduğu gibi silahlı grupların terörist diye nitelenen örgütlerle yaptığı işbirliği sorun edilmeyecek. Nitelikleri her ne olursa olsun bunların hakim olduğu ‘adacıklar’ bir gerçeklik olarak ‘meşru’ görülecek.
2- Bu stratejide başlangıçta ılımlı muhalifler için güvenli bölgeler oluşturulacak, sonraki aşamada da ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, İngiltere, Ürdün ve diğer Arap ülkeleri önce havadan sonra da karadan buraların güvenliğini koruyacak. Batılı güçler de ileri hatlarda olmayan daha güvenli bölgelerde konuşlanacak.
3- Bu güvenli bölgeler artık Şam’ın ve IŞİD hakimiyeti altına girmeyecek. BM’ye bağlı kurumlar ve diğer yardım kuruluşları buralara insani yardım ulaştıracak, bu bölgelerde okullar yeniden açılacak ve savaşçılar eğitilecek. Tabi bu konfederal yapının güvenliği için uluslararası barışı koruma gücüne de ihtiyaç duyulacak.
Yani vekil savaşçılar, sınır ötesinde değil doğrudan Suriye toprakları içerisinde korumaya alınıp desteklenecek ve böylece hem Suriye’nin bölünmüşlüğü derinleştirilecek hem de uluslararası taraflar bu bölünmüş yapının fiziki garantörü haline gelecek.
4- Bu strateji ile sadece isyancı grupların birbiriyle olan çelişkileri ve bu grupların ABD ile olan çelişkileri azalmış olmayacak; ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan gibi kilit bölgesel aktörlerle olan çelişkileri de azalacak.
Yani güvenlikleri ‘uluslararası toplum’ tarafından garanti edilen ‘adacıklar’ içinde birer devlete kavuştukları için grupların birbiriyle çelişkisi azalacak ve Türkiye ve Suudi Arabistan da artık ABD’ye “bu savaşta bizi neden yalnız bıraktın?” diye sitem etmeyecek.
5- Bu planın hedefi sadece IŞİD olmayacak, Beşşar Esed yönetimi de hedefte olacak. Gerçekçi olunacağı için Şam yönetimi doğrudan hedef yapılmayacak; ancak kurtarılan bölgelerde hakimiyet kurmaya çalışması durumunda cezalandırılacak.”[3]
Yani, 2014’te önceliğini terörle mücadele şeklinde değiştirmiş olsa da Amerika Şam’da devrim önceliğini tamamen terk etmediğini göstermiş olacak. Bir başka deyişle Amerika’nın terörle mücadele önceliği, Şam’a IŞİD ve Nusra dışında bir alternatif bulununcaya kadar geçerli olacak; daha sonra asıl öncelik olan Suriye yönetiminin devrilmesine odaklanılacak.
2015 konjonktüründe yapı söküm stratejisi
Bu stratejinin önerildiği dönemde Rusya henüz hava gücüyle Suriye’ye girmemişti. Dolayısıyla Suriye ordusu, İran, Rusya ve Hizbullah’ın oluşturduğu askeri koalisyonun Suriye’nin toprak bütünlüğünü güçlendiren denge değişikliği henüz gerçekleşmemişti.
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın bir araya getirip desteklediği Fetih Ordusu adlı grup, İdlib’i ele geçirmiş, Halep ve Lazkiye’de ilerliyordu. Sahadaki bu gelişmeleri örnek gösteren Türkiye ve Körfez’deki müttefikleri de savaş seçeneğine geri dönmesi için ABD’ye yoğun baskı yapıyordu.
Amerika, müttefikleriyle birlikte desteklediği vekalet savaşının Haziran 2014’te IŞİD’in ‘hilafet devleti’ ile sonuçlandığını gördüğü ve Şam’ın alternatifinin ‘ılımlılar’ değil, ‘hilafet devleti’ veya ‘el-Kaide emirliği’ olduğunu düşündüğü için savaş seçeneğine dönmüyordu.
Ancak Amerika’nın savaş seçeneğine geri dönmemesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti edecek bir siyasi çözümü desteklemeye başladığı anlamına da gelmiyordu.
İşte ‘yapı söküm stratejisi’ Amerika’ya Şam yönetimini devirerek ele geçiremediği Suriye’yi -en azından Şam’a uygun bir alternatif bulununcaya kadar- bölerek kontrol altında tutmayı vaat ediyordu.
Trump dönemi ‘yapı söküm stratejisi için uygun bir zemin
Amerika’nın henüz Rusya müdahalesi yokken Obama döneminde uygulayamadığı ‘yapı söküm stratejisini’ Trump döneminde uygulamaya kalkışması şu gelişmeler hatırlatılarak gerçekçi bulunmayabilir.
1- Rusya, İran, Suriye ve Hizbullah’ın koordineli işbirliği 2016’da sahadaki dengeyi bariz bir şekilde değiştirdi. Rakka ve İdlib dışında devlet kontrolü dışında olan il merkezi kalmadı. Buralara hakim olan IŞİD ve Nusra gibi grupların da tüm uluslararası çevreler tarafından terörist olarak nitelenmesi, en azından teorik olarak dış destekten mahrum bırakılan bu grupların ellerindeki bölgeleri kaybedeceğini gösteriyor. Dolayısıyla Suriye kentlerinin yeniden devlet kontrolüne girmesi toprak bütünlüğünü güçlendireceği için ‘yapı söküm stratejisi’ni uygulama ihtimali zayıflıyor.
2- Türkiye’nin ‘Fırat Kalkanı’ karşılığında saf değiştirip zahiren Şam’da devrim yerine Suriye’nin toprak bütünlüğünü öncelik olarak belirlemesi ve Astana’da Suriye’nin egemenliğini tanıması, Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti eden bir siyasi çözüm için zemin yarattı. Astana sürecine katılan Türkiye, Suudi Arabistan vs. destekli grupların terörist diye nitelenen gruplarla safını ayırması, hem siyasi çözüm hem de Suriye’nin toprak bütünlüğü hedefini güçlendiriyor.
3- Rusya, İran ve Hizbullah’ın koordineli müdahalesinin ardından ‘Şam’da devrim’ ihtimali ortadan kalktı; dolayısıyla ‘yapı söküm stratejisinin’ uygun alternatif bulununcaya kadar ertelediği asli hedefi imkansız hale geldi.
Trump’ın avantajları
Ancak aşağıda sondan başlanarak sıralanan sebepler ise Obama döneminde uygulanamayan ‘yapı söküm stratejisinin’ uygulanabilmesi için şu an daha elverişli bir zemin olduğunu gösteriyor.
3- ‘Yapı söküm stratejisi’, zaten Şam’da devrim önceliğine sahip olmadığı için, ‘devrimin’ imkansız hale gelmesi bu stratejiyi geçersiz kılmıyor. Bu strateji, mevcut bölünmüşlüğü uluslararası garantiye alarak daha da derinleştirmeyi öngörüyor ve Trump’ın güvenli bölge kurma hedefi de bunun ilk adımını oluşturuyor.
2- Türkiye, zahiren saf değiştirmiş ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü öncelik olarak belirlemiş gözükse de “Türkiye başından beri Suriye'de güvenli bölge oluşturulmasını savundu”[4] diyerek Kürtleri devre dışı bırakacak bir yapı söküm stratejisine hevesli olduğunu gösterdi.
Kürtlerle sınırlı olan bir toprak bütünlüğü hassasiyeti
Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyeti sadece Kürtlerle sınırlı olduğu anlaşılıyor.
Zira Ankara, toprak bütünlüğü gerekçesiyle örneğin Hatay’ın sınır komşusu olan İdlib’in Nusra ve müttefiklerinin elinde bulunmasını tehdit olarak görmüyor ve Amerika’ya Kürtleri devre dışı bırakması karşılığında Rakka ve güvenli bölgeler için destek vaat ediyor.
1- Rusya, Suriye, İran ve Hizbullah’ın şimdiye kadarki askeri kazanımları, karşı tarafı siyasi çözüm masasında zayıflatmış olsa da hala Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti edecek bir zafer olmaktan uzak.
Öte yandan ‘yapı söküm stratejisi’ni uygulamaya koyduğunu varsaydığımız Amerika başta olmak üzere ‘karşı taraf’ diye nitelediğimiz ‘muhaliflerin’, Suudilerin ve Türkiye’nin ‘siyasi çözüm’ söyleminin ciddiyeti son derece tartışmalı.
Zira Amerika, Suriye’de ve Irak’ta bölünmeyi derinleştirmeyi öngören bir bölge stratejisine sahip olduğu, Türkiye, Suudiler ve ‘muhalifler’ de hala Şam’da devrim peşinde olduğu için ‘siyasi çözümü’ “Beşşar Esed gitmelidir” gibi gerçekleşmesi imkansız bir ön şartla tıkamayı sürdürüyor.
ABD ve Suudilerin siyasi çözümle ilgilenmesi için bir neden yok
Amerika, zaten Suriye’yi adacıklara bölmeyi istediği, Suudiler ise bölünmesini umursamadığı için Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti edecek bir siyasi çözümle değil, güvenli bölge ile ilgileniyor.
ABD ve Suudiler, bu sebeple ‘Suriye Destek Grubu’nda[5] Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıdıklarını söylemelerine rağmen egemen bir devlet olan Suriye’de güvenli bölge kurmaktan söz edebiliyorlar.
Güvenli bölge kurarak toprak bütünlüğü nasıl korunur!
Peki en son Astana’da Suriye’nin egemenliğini kabul eden ve toprak bütünlüğünü öncelik olarak belirleyen Türkiye, Amerika’nın Kürtlerden vazgeçmesi karşılığında büyük bir heyecanla destek vaat ettiği güvenli bölge ile neyi hedefliyor?
Gözüken o ki Amerikalılar da Türkiye’nin aslında siyasi çözüm, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü konularında kendileriyle aynı çizgide bulunduğunu ve toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetinin ise sadece Kürtlerle sınırlı olduğunu çok iyi biliyor.
Bu yüzden de Kürtlerden neden vazgeçmeyeceğini anlatırken Ankara’yı aslında imalı bir şekilde “ya bizden yanasın ya da bize karşısın” şeklinde tehdit ederek “SDG üzerinde biri etkili olacaksa, Ankara bunun kim olmasını ister? Rusya mı, İran mı, rejim mi yoksa ABD mi?"[6] diyor.
ABD’nin Kürt askerine değil, Kürt adacığına ihtiyacı var
Ve yine gözüken o ki Ankara, ABD’nin PYD ile sadece IŞİD’e karşı mücadelede savaşçıya ihtiyacı olduğu için işbirliği yaptığını sanıyor ve PYD ‘adacıklarının’ yapı söküm stratejisi içinde taşıdığı anlamı hala kavrayamıyor.
Bu yüzden de Suriye’nin toprak bütünlüğü adına PYD ‘adacıklarını’, desteklediği diğer silahlı grupların ‘adacıklarını’ büyüterek ortadan kaldırabileceğini sanıyor. Halbuki yapı söküm stratejisi açısından adacıkların kime ait oldukları değil, bizatihi varlığı önem taşıyor.
Zira bu stratejide terörle mücadeleye gerekçe oluşturdukları için hatta terörist diye nitelenen örgütlerin adacıklarına bile ihtiyaç var.
Başbakan Binali Yıldırım’ın “Suriye rejim güçlerinin Menbiç'e girmesi olumsuz değil”[7] ifadesi, Suriye’deki bir ‘adacığın’ ‘ana karaya’ bağlanmasından duyulan burukluğu ve bir Kürt adacığının ortadan kalkmasından duyulan memnuniyeti yansıtıyor.
Halbuki tüm kesimlerin eşit ve özgür bir şekilde siyasi geleceklerini seçim; ülkelerinin idari yapısını da uzlaşma yoluyla tayin edeceği birleşik bir Suriye’yi desteklemek yerine, ‘adacıklar’ arasında tercih yapmak Türkiye’nin deklere edilmiş Suriye önceliği ile bağdaşmıyor.
[1] El Cezire Türk. 26 Ocak 2017. Trump: Suriye'de güvenli bölgeler kuracağım http://www.aljazeera.com.tr/haber/trump-suriyede-guvenli-bolgeler-kuracagim
[2] Michael E. O'Hanlon, Brookings. 30 Haziran 2015. Deconstructing Syria: A new strategy for America’s most hopeless war http://www.brookings.edu/blogs/order-from-chaos/posts/2015/06/30-deconstructing-syria-ohanlon?cid=00900015020089101US0001-07051
[3] YDH. 6 Temmuz 2015. Suriye için Yapı Söküm Stratejisi http://www.ydh.com.tr/YD467_suriye-icin-yapi-sokum-stratejisi.html
[4] Sabah. 27 Ocak 2017. Trump’tan güvenli bölge sürprizi http://www.sabah.com.tr/dunya/2017/01/27/trumptan-guvenli-bolge-surprizi
[5] YDH. 30 Ekim 2015 Viyana bildirisinin metni http://www.ydh.com.tr/HD14254_viyana-bildirisinin-metni.html
[6] Milliyet. 27 Şubat 2017. Pentagon, YPG'yi istiyor! Gözler Trump'ta... http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-pentagon-ypg-yi-dunya-2404241/
[7] BBC Türkçe, 5 Mart 2017. Yıldırım: Suriye rejim güçlerinin Menbiç'e girmesi olumsuz değil http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39171847