‘Milli birliği’ kim dinamitledi?

22 Nis 2017

Deniyor ki: Dış tehditlere (emperyalist güdümlü FETÖ, PKK, IŞİD vs.) karşı birlik olmamız gerekirken, Türkiye halkı “evetçiler” ve “hayırcılar” diye kabak gibi ikiye bölündü ve kutuplaştı; şimdi yeniden birleşmenin zamanıdır.

Doğru. Halkın birliğini sağlamak gerek. Şimdi sakin kafayla mantık yürütelim ve bu birliği kimin bozduğunu ve nasıl yeniden sağlanabileceğini tartışalım. Sorular sorup yanıtlarını vererek ilerleyelim.

Parlamenter rejimi (giderek cumhuriyeti) ilga etme anlamına gelen başkanlık anayasasını kim dayattı?

Türkiye’yi, halkı kabak gibi ikiye böleceği apaçık olan bu referandum sürecine kim soktu?

Referandum kararını Meclis’ten zorla kim çıkarttı?

Bahçeli’nin koltuk değneğiyle Erdoğan kliği ve AKP yönetimi değil mi?

Referandum kararı, sayısız itiraza karşın, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla alınmadı mı?

Demek ki Türkiye halkını bölen süreci başlatanlar Erdoğan kliği ve AKP-MHP yönetimleridir. (Gelecekte yine “kandırıldık”, “tuzağa düşürüldük” falan derler mi bilemiyorum; ama bu bir şey değiştirmez)

Sanırım bu saptamada herkes birleşecektir.

***

Geçelim ikinci soruya…

Zorla sokulduğumuz bu referandum sürecinde “evet” çıkmasını istemek mi milleti ve halkı birleştiriyordu “hayır” çıkmasını istemek mi?

“Evet” çıkması, halkın en az yarısına, ölümüne karşı çıktığı bir uygulamayı dayatmak anlamına gelmiyor muydu?

“Hayır” çıktığında ise kimse kimseye bir şey dayatıyor muydu? Hatta tam tersine “hayır” çıktığında bu olumsuz dayatma ve kutuplaştırıcı unsur bertaraf edilmiş olmuyor muydu?

Demek ki “evet” bölücüydü, “hayır” ise birleştirici.

Bu, şuradan da belliydi: “Hayır” diyenler arasında CHP’lisi, MHP”lisi, HDP’lisi, ulusalcısı, sosyalisti, hatta AKP’lisi… tüm politik kesimlerden insanlar bulunuyordu. Yani bütün farklılıkları ve çeşitlilikleriyle Türkiye. “Evet” diyenler ise tek tipti.

“Evet”i (yani bölücülüğü) propaganda edenler kimlerdi: Erdoğan kliği ve AKP-MHP yönetimleri.

Sanırım bu saptamada da aklıselim herkes birleşecektir.

***

Gelelim referandum sürecinde yaşananlara ve üçüncü soru öbeğine...

Referanduma demokratik ve özgür bir ortamda mı gidildi? Herkes gönül rahatlığıyla düşüncesini savunup propaganda edebildi mi? Dağ taş “evet” afişleriyle doldurulurken, “hayır” diyenler gözaltına alınıp, tehdit edilip saldırılara uğramadılar mı? Devletin bütün olanakları kanunsuzca “evet” için seferber edilmedi mi? Medya olanakları “hayır” diyenlere kapatılmadı mı?

Bütün bu zorbalıkları yapıp toplumu geren, halkı kutuplaştıran kim? Referandumu cumhuriyetle hesaplaşma olarak tarif eden kim? Toplumun yarısını “terörist” ilan eden kim? Erdoğan kliği ve AKP yönetimi, yani mevcut iktidar değil mi?

Eğer önyargılar gözleri kör etmemişse, sanırım bu noktada da anlaşırız.

***

Ve geldik referandum gününe…

Oyları çalan kim? Açık kanun hükümlerini ayaklar altına alıp mühürsüz pusulaları geçerli sayan kim? Sandık kurullarının başında otomatik silahlarla bekleyenler kim? Pusulaları “evet” ile doldurup sırıtarak sandığa boca edenler kim? Toplumu manipüle etmeye çalışan Anadolu Ajansı kim? Kanunsuzluk yapıp bunu karar altına bile alamayan Yüksek Seçim Kurulu kim?

Hırsız kim? Halkın oyuna, emeğine el koyan kim? Bunca haksızlığı yapıp halkı isyan ettiren kim?

Halkın “hayır”ına el koyup, gelen itirazlara karşı “Atı alan Üsküdar’ı geçti”, “… Sür eşeğini Niğde’ye”, “tencere-tava havası” diyerek toplumun en az yüzde 50’si ile dalga geçen, haksızlığı oldubittiye getirmeye çalışan kim?

Bütün bunları “hayırcılar” mı yaptı? Vicdan sahibi herkesin bu sorulara vereceği yanıtlar bellidir.

***

Şimdi birileri çıkmış halkı itidale davet ediyor. Göz göre göre yaşanan haksızlığı sineye çekmeyi tavsiye ediyor. Sokakta, meydanda, seçim kurulları başında hakkını arayan insanları utanmadan “PKK’cılıkla” itham ediyor (PKK’ya bundan daha iyi bir hizmet yapılabilir mi?)

Referandum sonuçlarını tanımamak, itiraz etmek, iptal ettirmeye çalışmak, oyuna-emeğine sahip çıkmak “Batı merkezli girişimlere”, “emperyalist müdahalelere”, turuncu devrimlere” çanak tutmak anlamına geliyormuş.

Referandum arkada kalmış, önümüze bakmalıymışız. “Milli birliği” yeniden sağlamalıymışız.

Tek bir soru: Ülkeyi Batı merkezli girişimlere, emperyalist müdahalelere, turuncu devrimlere açık hale getirenler, zemin hazırlayanlar, milli birliği, halkın bütünlüğünü dinamitleyenler kimlerdir?

Tüm zorbalıkları, hırsızlıkları, haksızlıkları sineye çekerek mi milli birlik sağlanacak? Bunun, her gün dayak yiyen kadına “kocandır, yapar” demekten ne farkı var?

Bin kere yazdık yine yazalım: Erdoğan kliği ve AKP iktidarı bu ülkenin emperyalist müdahaleler karşısındaki “zayıf karnı”dır. Bu zayıflığı yok etmeden her tarafımız, her an, her şeye açıktır.

Bu tür “milli birlikçiler”in “Başkan’ın adamı” olma yolunda hızla ilerlediklerini görüyor ve üzülüyorum. O Başkan ki, emperyalistlerin bu ülkedeki 1 numaralı adamıdır.

paylaş