- Yeni Şafak
“Suriye’de havada olmak istiyorsan, hava operasyonu yapmak istiyorsan Rusya ile işbirliğine yönelmen gerekir. Koalisyonun (Siz bunu ABD diye anlayın M.A.) Suriye hava sahasında sizi engelleme kabiliyeti yok ama Rusların var”.
Tırnak içinde verdiğim şu sözlerin sahibi üst düzey bir askeri yetkili.
Ankara’da, güvenlik konularında istişarelerin yapıldığı, politikaların oluşturulduğu, kararların alındığı mekanizmalarda sandalye sahibi olan bir isim.
Ne nedir? Hangi gelişme neye tekabül ediyor? Perde arkasında neler oluyor? türü soruların peşinden koşan bir gazeteci için başvurulabilecek ideal bir adres de diyebilirim kendisi için.
Önceki gün, sözünü ettiğim askeri yetkili ile uzun soluklu bir görüşme yaptım.
Konuştuğumuz konulardan biri de Kuzey Suriye’deki gelişmeler, özelde Afrin ve İdlib meseleleriydi.
RUSYA İLE YÜRÜTÜLEN GİZLİ GÖRÜŞMELER
Ankara, İdlib ve Afrin’den Türkiye’ye yönelen tehditler tırmanışa geçince, işbirliği yapmak için yönünü yeniden Rusya’ya çevirdi.
Moskova’da Türk heyeti ile Ruslar arasında gizli görüşmeler yapıldı.
Dün, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıkladı.
Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov yakın zamanda İdlib konusunda tartışmalar yapmak üzere Ankara’ya gelecek.
Peki Ruslarla yürütülen pazarlıkların nasıl bir çerçevesi var?
Şu şekilde bir sıralama ile gidebiliriz:
1-Masaya otururken Ankara’nın şöyle bir hareket noktası olduğu anlaşılıyor. Ruslar için vazgeçilmez olan Suriye’deki üsleri. Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Üssü aynı zamanda İdlib’e yakınlığıyla biliniyor. Ankara ile Moskova arasında yürütülen müzakerelerde bu üssün durumunu dikkate alan, Türkiye’nin de güvenlik önceliklerini gözeten bir ‘sınır hattının belirlenmesi’ üzerinde duruluyor. Nasıl el Bab’ın güneyinden geçen karayolu ÖSO ile Rejim arasında doğrudan, Türkiye ile Rusya arasında dolaylı sınır olmuştu, burada da böyle bir fiili sınırın oluşturulması hedefleniyor.
2-İdlib’deki durum malum. Son haftalarda el Kaide bağlantılı gruplar, Türkiye’ye müzahir grupları yenilgiye uğratarak onları İdlib’in çok küçük bir bölgesine sıkıştırmış durumdalar. Bir taraftan Türkiye’nin yardımlarıyla hayatta kalabilen, 2 milyon sivil Suriyelinin bu bölgede zor şartlarda yaşadığı biliniyor.
Böyle olunca mevcut durum, Ankara’yı ziyadesiyle rahatsız ediyor. Bu nedenle Ruslarla yürütülen müzakerelerde el Kaide bağlantılı gruplara ortak operasyon yapılması dahil, çok sayıda seçenek üzerinde duruluyor.
3-Ankara için PKK kuşağı projesi daha büyük bir tehdit olarak gündemdeki yerini koruyor.
Sadece ismi anıldığında bile Ankara’da herkesin tepesini attıran, Suriye’de PKK ile fiilen iş tutmaya devam eden ABD’li yetkili McGurk’un İdlib açıklamaları, Ankara’da “PKK kuşağı projesinden vazgeçmedik” biçiminde yorumlandı.
O yüzden McGurk YPG’yi İdlib’e göndermeden önce bir şeyler yapılması fikri öne çıktı ve böyle bir trafik başlatıldı.
4-Toplayacak olursak önümüzdeki günlerde Fırat’ın Batısı ile ilgili her türlü ihtimal söz konusu olabilir. Ruslarla bir anlaşma sağlanırsa, ki bu yakın bir ihtimal görünüyor, İdlib’e ortak hava operasyonu, Afrin ve Menbiç’teki YPG hedeflerinin vurulması gibi gelişmeler karşımıza çıkabilir.
NEDEN ABD DEĞİL DE RUSYA?
Bunun iki sebebi var.
Birincisi, fiili durum.
Yani, Rusya ile bir anlaşma yaptığınız zaman, F-16’lar Suriye Hava Sahası’nda rahatça operasyon yapabiliyor, Suriye topraklarında konuşlu Rus yapımı SAM füzelerinin Türk savaş uçaklarına kilitlenmesi gibi bir tehditle karşılaşılmıyor.
Konuştuğum askeri yetkilinin ifadesini tekrar edeyim.
Koalisyon, yani ABD, Suriye’de bu imkana sahip değil.
Nitekim Karaçok’ta ve öncesinde el Bab yakınlarında YPG mevzileri Türk savaş uçakları tarafından etkili bir şekilde vurulduğunda ABD’liler tepki göstermek dışında bir şey yapamadılar.
İkincisi; Suriye bağlamında ABD ile ortak bir şeyler yapma imkanı artık neredeyse sıfırlanmışken, Rusya’nın Türkiye’nin güvenliğini de dikkate alarak işbirliği kanallarını açık tutması.
Fırat Kalkanı operasyonu günlerini tekrar hatırlatalım.
O operasyonu Türkiye ABD’nin şiddetli itirazlarına rağmen Rusya ile anlaşarak yürütmüştü.
Washington’a kalsa, terör Türkiye topraklarını ne kadar tehdit ederse etsin, Türk askeri Suriye sınırlarından içeri bir adım bile atmamalıydı.
Hadi attı, 20 kilometreden daha aşağı inilmemeliydi.
Yani el Bab alınmamalıydı.
Neden?
Bir şehirden DEAŞ’ı söküp atmak için operasyon başlatmışsan, ikide bir “Suriye’de herkes DEAŞ’a odaklanmalı” diyen ABD bundan ne diye rahatsız olmalıydı ki?
Asıl niyet başka olduğu için.
Bir kuşak projesi vardı ve Türkiye’nin güney sınırları bir PKK devleti ile baştan sona kapatılacaktı.
Gelinen noktada bu projeden vazgeçilmediği görülebiliyor.
O nedenle hızlı ve etkili adımlarla hareket etmek gerekiyor.