Ne oldum deme, ne olacağım de!

25 Eyl 2017

 

Bir zamanlar 1 milyon doların hiçbir şey ifade etmediği, ancak 100 milyon dolar üstü yatırımların heyecanlandırdığı bir büyük patrona, “Sülalenizin sülalesine yetecek kadar paranız var. Niçin hâlâ kazanmak için çabalıyor, daha fazlasını istiyorsunuz” diye sormuştum; yılların hâlâ, hiç rendeleyemediği cüretimle...

Şöyle bir dönüp yüzüme bakmış, inançsız bir ölümlüye cenneti anlatmanın yılgınlığıyla: “Artık paranın neye yarayacağı değil, kendisi önemli. Kazanmak heyecanlandırıyor!” demişti.

Paranın hep bir karşılığı olması, bir işe harcanması, bir şeye yaraması gerektiğini düşünen benim için kolay anlaşılır bir cevap değildi.

Kafamda yıllarca evirip çevirdim ve ihtiyaçtan fazla para tutkusunun, uyuşturucu gibi bağımlılık mı, yoksa doyurulamayan bir açlık mı yarattığına karar veremedim...

* * *

Bu yazının devamında okuyacağınız para tutarları o kadar inanılmaz büyüklükte ki, eğer siz de benim gibi art arda sıralanan sıfırları görünce ipin ucunu kaçıranlardansanız; diktatörlerin sınırsız soygun, hayâsız ganimet tutkusunu ancak yukarıdaki yanıt açıklar, diye düşünüyorum...

2011 yılında oğlu Mutassım ile birlikte linç edilerek öldürülen Muammer Kaddafi’nin mezarının nerede olduğu bilinmiyor. Libya diktatörünün yalnız mezarı değil, topladığı ganimetin akıbeti de meçhul!

Geçen hafta 200 milyar dolarlık bir malvarlığından söz etmiştim. Ama daha yeni bir araştırma, Kaddafi çetesinin Libya’nın petrol gelirinden 42 yılda 350 ila 500 milyar dolar “haraç” topladığına işaret ediyor. Muammer Kaddafi ve şürekası, bu parayı 2006 yılından beri kurulan paravan şirketler, sofistike finans montajları aracılığıyla tüm dünyada banka hesapları, büyük şirket ortaklıkları, hisse senetleri ve tabii sayısız gayrimenkule yatırmış.

* * *

Yalnız Avrupa bankalarındaki tutarı 170 milyar Avro olarak açıklanan bu yatırımların tamamı, Libya’ya NATO bombardımanı başlar başlamaz, BM ve AB tarafından alınan kararlarla dünya çapında donduruldu.

Asya ve Ortadoğu ülkeleri, o gün bugündür Kaddafi’nin “emanet” ettiği ganimeti sessiz sedasız iç etti. Bazı Afrika ülkeleri, daha harbi çıktı ve zulada ne varsa resmen el koyduğunu ilan etti. ABD, İsviçre, Fransa, İngiltere gibi “saydam demokrasi” devletleri ve Kaddafi’nin epeyce para yığdığı Güney Afrika Cumhuriyeti, diktatörün ortak olduğu şirketleri ve gayrimenkulleri gizleyemediler, ama bankalardaki paraları anında buharlaştırdılar. Ötekilerin de şimdilik üstüne yatıyorlar.
Libya Geçici Ulusal Konseyi’nin hiç olmazsa memur maaşlarını ödeyebilmek için uluslararası makam ve mahkemelere yaptığı başvurular, bugüne değin Libya’ya denizde damla bir para dönüşü sağladı!

* * *

Filipin diktatörü Ferdinand Marcos’tan beri mevta zalimlerin ganimeti daima zulaya attıkları ülkeler tarafından gasp edildi.

Örneğin ABD, Saddam Hüseyin’in tutarı kesin bilinmeyen yabancı ülkelerdeki servetini, bizzat yıktığı Irak’ı yeniden yapılandırmak için kullanmak amacıyla bir fon kurdu. Saddam’ın ABD bankalarındaki parasının 1 milyar 750 milyonluk bölümünü fona aktardı ve öteki ülkelerden de aynı şeyi istedi.

Saddam’ın Irak-İran savaşından beri gözde zulası Fransa fona ne geri verdi biliyor musunuz? Saddam’ın yatını!

Diğerleri de zırnık koklatmadı.

Diyeceksiniz ki bütün diktatörler ölmüyor. Tunuslu Bin Ali gibi kimi kaçak; Mısırlı Mübarek gibi kimi hapisti, tahliye oldu, belki onlar ganimetlerinden yararlanıyordur?

Hayır, çoğunu kaptırdılar!

Belki bir gün, onların da akıbetini yazarım.

İstisnasız tüm diktatörlerin mutlaka yaptıkları hata, ganimeti miras sanmak. Oysa arada büyük bir fark var:

Miras sende de kalayım biraz, der. Soygundan gelen ganimet ise daima soyguna uğrar, gaspçıya gider!

paylaş