Putin’e kızıp Esad’a sövmek

30 Ara 2017

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Tunus ziyareti sırasında yine, devlet terörü uygulamak, bir milyon kişiyi öldürmekle suçladığı Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a çatmış ve Suriye’nin geleceğinde onun söz sahibi olmasını kabul edemeyeceğini belirtmiş.

Tayyip Bey Suriye’de barış ve huzur olmadığı için Türkiye’nin orada olduğunu da ileri sürmüş.

Tayyip Bey’in yanlışlar dolu ve Türkiye için maliyeti çok ağır olan Suriye politikasının ana öğelerinden biri Esad saplantısı olduğu herkesin malumudur.

Tayyip Bey’den önce Ankara’nın Ortadoğu politikası farklıydı. O dönemde, bölgedeki istikrarsızlıkların bulaşıcılığının farkında olan Türkiye bu istikrarın bozulmaması yönünde, elinden geldiğince tavır koyar, Arap dünyasının tarihî Osmanlı alerjisini iyi bildiğinden, bu ülkelerin aralarındaki çekişme ve çatışmalara uzak dururdu.

* * *

Ortadoğu’nun tüm sınırlarını ve dengelerini allak bullak etmeyi öngören BOP çerçevesinde dizayn edilmiş olan AKP iktidara yerleşince kendi varlık nedenini yanlış algılayıp “İslam dünyasının Osmanlı abi lideri” politikası peşinde koşarken, bir yandan da komşusunda iç savaşa evrilen yangına körükle giderek Suriye’nin bugün içinde bulunduğu durumdan da sorumlu konuma gelmiştir.

Oysa Suriye’deki yıkımın Türkiye’yi de etkilememesi düşünülemezdi. Nitekim öyle de oldu.

Türkiye kendisinin de sorumluluk payı bulunan komşusundaki iç savaşın etkilerini, topraklarına milyonlarca mülteciyi kabul etmek ve Suriye’nin kuzeyinde, PKK’nin uzantısı olan PYD-YPG’nin egemenliğine boyun eğmek zorunda kalarak yaşadı.

Zaman içinde, BOP’un yaşama geçmesinde kendine düşeni yerine getirmek konusunda AKP’nin yeterince uyumlu olmadığına karar veren ABD Kuzey Suriye’de vekili harcı olarak, para ve silah desteğiyle güçlendirdiği PYD’yi tayin etti.

Önümüzdeki dönemde, etkileri daha çarpıcı şekilde duyulacak olan PYD olgusu, Tayyip Bey’in o ana dek Suriye’deki bütün kötülüklerin nedeni olarak gösterdiği “Esed” saplantısından sıyrılıp daha sağduyulu, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarını ön plana çıkaran bir politika izlemesine yol açtı.

* * *

Bu politikayı yürütecek olan sacayağı bölgenin yeniden büyük gücü olan aynı zamanda da Esad Suriyesi’nin koruyucusu Rusya, Trump’ın kendi varlığını da tehdit ettiğini düşünen, Suudilerin can düşmanı İran ile Esad saplantısından, nihayet olayların zoruyla kurtulmuş görünen Türkiye idi.

Sacayağını oluşturanların kafalarının ardındakileri bilenlerin, nasıl yürüyeceğini merak ettikleri yeni ittifak, Esad’ın ABD’nin imtiyazlı ortağı PYD- YPG’yi vatan haini ve baş düşman olarak ilan etmesi, Moskova’nın Ankara’ya barış konferansına PYD-YPG dışında Türkiye’nin kabul edebileceği başka Kürt grupların katılmasına sıcak bakacağını bildirmesi üzerine aksaksız yürüyecek görünüyordu.

İşte Tayyip Bey’in Esad’ı hedef alan son açıklaması tam bu sırada patlak verdi.

Ne oluyordu?

Tayyip Bey “Esed” saplantısından hiç kurtulamayacak mıydı?

Olaya “Esed saplantısı” açısından yaklaşanlar bu defa yanılıyorlardı.

Bu kez anlaşmazlık, gerçek güç olan yeni müttefik Rusya ile idi.

Son günlerde Rusya, Ankara’nın desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nu Esad güçleriyle birlikte top ateşine almış, Ankara yanlısı muhalif güçler de Soçi’deki toplantıya katılmayacaklarını açıklarken, Ankara’nın etki alanında gördüğü İdlip de Rusya ve Esad güçlerinin hedefi haline gelmiş bulunmaktaydı.

Tüm bu gelişmeler Ankara ile Moskova’nın, çok ayrı hesaplar peşinde oldukları Suriye’de geleceğe uyum içinde yürümelerinin güç olduğunu gösteriyor.

Bu durumda Tayyip Bey’in, son çıkışındaki asıl amacın Putin olduğu kolayca anlaşılabilir.

Ama Putin’e sövmenin bedelinin çok ağır olduğunu yaşayarak görmüş olan Reis hedef tahtasına Esad’ı koymayı daha uygun bulmuştur.

paylaş