Ali Sirmen

18 Nis 2019

Yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olduğu yaygın söylencesi, tarihsel gerçeklere uymaz. Demokrasilerin gelişme süreci tarihte merkezi yönetimler çevresinde oluşmuştur. Türkiye gibi, tabanında üretim artışı olmadan kırsal kesimden göçün, kentlilik bilincinin oluşmasını engellediği, kentlerin köyleştiği, köylüleştiği ülkelerde yerel yönetimlerden demokrasi çıkmasını bekleyenler, orada yeni bir rant ve talan odağı oluşması gerçeğiyle burun buruna gelince büyük hüsrana uğramışlardır. Sosyo ekonomik çarpıklık, patenti Anavatan’ın olan “işbitirici-köşe dönücü” belediyecilik kavramını egemen kılarak, yerel yönetimlerin yeni rant paylaşım odağı olması olgusunu pekiştirip de sosyal demokrat partiler de bu modelin doğrultusuna girince,1989’da SHP’nin yüzde 28.69 oy oranı ile İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 39 ilin belediye başkanlığını kazanmasıyla doğan fırsat sosyal demokratlar tarafından kullanılamadı. Bunun bedeli de sonraki yerel seçimlerde ödendi.

***

04 Oca 2019

 

2019 girerken, İstanbul’da geçen yılların gözde eğlence mekânı Nişantaşı’nın boş olmasına karşın, sıkı güvenlik tedbirleriyle denetim altına alınmış Taksim Meydanı yine ilginin odağındaydı.

Bu yılki kutlamaları, siyasi gösteriye dönüştüren yeni katılımcı bir unsur da, Taksim Meydanı’na gelerek bayrağını açan ve Suriye rejimi karşıtı sloganlar atan ÖSO idi.

ÖSO’nun bu tutumu yurttaşların bir kısmının sosyal medya aracılığıyla tepkilerini dile getirmesine yol açarken CHP milletvekili Ünal Çeviköz de Meclis’te bir araştırma önergesi verdi.

Türkiye’nin simgesel mekânlarından birinde, Suriye rejimi karşıtı gösterilerin yapılmasının Türkiye’nin Astana ile yüklendiği yükümlüklerini yerine getirmesine olduğu kadar, Ankara’nın da desteklediği yeni anayasa oluşturma sürecine de zarar vereceğini belirten Çeviköz, AKP iktidarının ÖSO ile bu kadar iç içe bir politika izlemesinin nedenini sormuştur.

30 Ara 2017

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Tunus ziyareti sırasında yine, devlet terörü uygulamak, bir milyon kişiyi öldürmekle suçladığı Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a çatmış ve Suriye’nin geleceğinde onun söz sahibi olmasını kabul edemeyeceğini belirtmiş.

Tayyip Bey Suriye’de barış ve huzur olmadığı için Türkiye’nin orada olduğunu da ileri sürmüş.

Tayyip Bey’in yanlışlar dolu ve Türkiye için maliyeti çok ağır olan Suriye politikasının ana öğelerinden biri Esad saplantısı olduğu herkesin malumudur.

Tayyip Bey’den önce Ankara’nın Ortadoğu politikası farklıydı. O dönemde, bölgedeki istikrarsızlıkların bulaşıcılığının farkında olan Türkiye bu istikrarın bozulmaması yönünde, elinden geldiğince tavır koyar, Arap dünyasının tarihî Osmanlı alerjisini iyi bildiğinden, bu ülkelerin aralarındaki çekişme ve çatışmalara uzak dururdu.

* * *