- ABC Gazetesi
Bu sorunun cevabı yazının sonunda önce başa dönelim.
Hatırlatmaya tekrar tekrar gerek yok; Suriye 2011’de emperyalizmin hedefleri doğrultusunda bir işgale uğradı. Türkiye-Katar-Suud destekli -barbar demekte hiç de abartmış olmayacağımız- çetelerce Ortaçağ karanlığını aratmayacak günler yaşadı. Yüzbinlerce insan hayatını kaybederken, milyonlarcası sığınmacı olarak dünyanın dört bir yanına dağıldı.
Buraya kadar tamam…
Buna vicdanı vasatın biraz üzerinde olan her insan katılacaktır.
Sonra savaşın seyri değişti, Suriye müttefiklerinin de desteği ile ilk şoku atlatarak yüzünü yavaş yavaş zafere dönmeye başladı. Türkiye’nin “ılımlı muhalif, birkaç öfkeli çocuk” diyerek tanımladığı selefi yapılanmalar ardı ardına patlattığı bombalar, silahlı saldırılar ile yurttaşlarımızın onar onar, yüzer yüzer ölmesine neden oldu. İş o kadar çığırından çıktı ki, emekçi çocukları, IŞİD denen barbar sürüsü tarafından esir alınıp diri diri yakıldı. Uyuyan IŞİD hücrelerinin sayısından bahsetmiyoruz bile. AKP’nin çaldığı savaş tamtamları yüzünden, yalnızca Suriye karışmakla kalmadı, biz de yurttaşlar olarak AKP tarafından elimize tutuşturulmuş pimi çekilmiş bir bomba ile kala kaldık. Ölmek için yanlış zamanda, yanlış bir yerde olmamız yetiyor. Toplumsal dokudaki tahribat; onu zaten çarşaf çarşaf okuyoruz sayısı bir elin parmağını geçmeyecek onurlu basın mecralarında. Medyanın amiral gemisi Hürriyet, IŞİD’e IŞİD diyemiyor yahu, içinde bulunduğumuz tehlikenin farkındasınız değil mi?
* * *
Tarihte tek bir örnek yoktur ki, emperyalizmin dizayn ettiği bir bölgede huzur ve refah olsun. Bakın Irak’a, bakın Libya’ya, bakın Filistin’e, bakın parça parça edilmiş Yugoslavya’ya… Buraya neden mi işaret ediyoruz, Ortadoğu’nun kadim halklarını kendisine jandarma etmeye çalışan ABD’nin son hamlesine karşı Türkiye solundaki akıl tutulmasını okuyalım diye, bu tuzağa düşmeyelim diye. Suriye’nin kuzeyinde Kürt siyasi hareketinin ABD emperyalizmi ile doğrudan geliştirdiği ilişkinin, başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm halklara faydadan çok zarar getireceğini bilelim diye.
Ama biraz açalım, çünkü ABD’nin Kürt kartına oynayarak Suriye’ye yerleşme hamlesine hayır dediğimiz için, “AKP ile yan yana düşüyorsunuz” ithamları artık can sıkıcı olmaktan çok kabak tadı vermeye başladı.
ABD’nin, IŞİD karşıtı mücadele bahanesi ile PYD güçleri üzerinden kuracağı ordunun adı tam anlamı ile emperyalist bir projedir. ABD’nin jandarmalığını üstlenecek bu ordu aracılığı ile Suriye’deki enerji kaynakları ve petrol boru hatlarına en hafif tabiri ile çökülecek ve Suriye’ye cihatçı çeteler aracılığı ile boyun eğdiremeyen emperyalizm stratejisini başka kanallar üzerinden kuracaktır. Bize de bunu “öz yönetim” kılıfı ile servis edecekler, Kürtlerin hayrına bir işmiş gibi pazarlayacaklardır.
Geçiniz!
PYD, taşıyıcı kolonu olduğu bu proje ile önce Kürt halkına zarar vermektedir.
Yeni Osmanlı hayalleri ile ABD’nin taşeronluğunu üstlenen AKP hükümetinin cihatçı-bedevi fantezileri, Suriye halkının direnişi sonrası dümdüz edilince, sapır sapır dökülen yandaşlar kendi ağızları ile itiraf etmediler mi “Suriye politikamız yanlıştı” diye. Yeni Şafak’ın şefi İbrahim Karagül’den başkası değil miydi, “Bitti Esad” diye start verdiği Suriye seferini, “Soçi.. Bir adım atılmalı, bu savaşa son verilmeli” diyerek sonlandıran.
Geçiniz!
AKP tarafından dillendirilen Afrin operasyonunun, Fırat’ın doğusunu ABD’nin egemenlik alanı olarak kabul etmekten başka bir anlamı daha vardır; o da Cenevre’de kaybettiği ağırlığını yeniden toparlama çabası. Hem de binlerce emekçi çocuğunu ateşe atarak.
Afrin’in, uluslararası anlamda Rusya’nın garantörlüğünde bir bölge olduğunu, AKP hükümetinin bu operasyonu PYD aracılığı ile ABD mihmandarlığında oluşturulacak “ordu”ya bir misilleme olarak pazarlasa da aslında İdlib’de yaşadığı sıkışmayı aşmak için kullandığını başa yazalım. Buna Erdoğan’ın bölge politikalarını Washington ile birlikte belirlemek istediği mesajlarını ekleyelim.
Şimdi bir daha bakalım tabloya; bu durumda AKP ile yan yana düşen, biz anti-emperyalistler miyiz, yoksa ABD’nin jandarmalığına soyunanlar mı?
ABD’nin taşeronu olmakla, jandarması olmak arasında bir fark var mı?
* * *
“Ana omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ABD’den silah almasaydı da, IŞİD onları katletse miydi” diye savunuldu ABD ile Kürt siyasi hareketinin arasındaki işbirliğinin ilk tohumları. Oradan bu noktaya gelindi işte.
Menbiç, Ayn el-Arap, Tel Abyad, Ayn el-İsa, Mebruka, Derbesiye, Tel Amir, Abdülaziz Dağı, Heku Cibus, Tel Baydar, Kamışlı, Robariye, Rimelean… Suriye’nin kuzeyinde Batı’dan Doğu’ya uzanan ABD üslerinin konuşlandığı bölgeler. Müttefiklerini yarı yolda bırakması, kullanıp atması ile nam salmış ABD emperyalizmi ile bırakın işbirliğini aynı yolda yürünür mü?
Afgan cihadı ile selefi yapılanmalara yol veren ABD’nin, bugün IŞİD’e karşı mücadele ettiğini düşünmek biraz saflık değil mi?
Hepsini bir kenara bırakın öyleyse, her hamasetinizi vicdanla açıp vicdanla kapatıyorsunuz madem, Suriye’nin ve Türkiye’nin geleceğini ateşe atarken, Türk ve Kürt emekçilerin emperyalizme karşı birleşmesi gereken yollarını iyice ayırırken, hiç mi vicdanınız sızlamıyor sizin. Milyonlarca insanın geleceğini ipotek altına aldığınızın farkında değil misiniz?
* * *
Son olarak…
Deyr ez Zor’u, düşmanın üçte biri kadar kuvvetle üç yıl boyunca, bugüne kadar Suriye halkına ne denli büyük boyutlarda acılar çektirdikleri unutulmaması gereken, akla zarar her türlü pisliğe kalkışan IŞİD denen caniler sürüsüne karşı savunan, bu selefi artıklara dört kat fazla kayıp verdiren, tehlikeye giren cephelere koşturup hem defans hatlarını stabilize eden hem askerlerin moral ve motivasyonunu toparlayan bir savunma ustası vardı; İsam Zahreddin. Deyr ez Zor, IŞİD belasından kurtulduktan sonra mayına basarak hayatını kaybetti, hatırlıyorsunuz değil mi… İşte bu Dürzi komutan Suriye’nin çeşitliliğinin en güzel örneklerinden bir tanesiydi.
Suriye’de kadim halklar barış içinde yaşadı, tüm provokasyonlara karşı da bir arada yaşayacaklar. Canlarına, namuslarına, vatanlarına kast eden emperyalist projeleri def ederek.
Biz de öyle yapacağız.
Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Farsi, Dürzi, Nusayri fark etmez. Etmeyecek.
Yahya Adnan eş-Şeğri'nin ant içen sesi kulaklarımızda;
Ortadoğu’da emperyalizm ve siyonizm yenilecek!
