Kendi kurtuluş tarihimize, Suriye bağlamında ihanet içinde miyiz?

05 Eyl 2019

Suriye’den yine göç dalgası; yüz binler Türkiye’ye doğru yürüyüşe geçmiş, bir kısmı da bize küfrederek.. Durdurmaya çalışıyormuşuz. Ve tabii suçladığımız Şam!
Halbuki Şam topraklarını, ülkesini, kentlerini, İdlib eyaletini kurtarmaya çalışmasa, köktenci teröristleri kovalamasa göç olmayacak; ama İdlib eyaleti, Şam ve Esad karşıtı cihatçıların yönetiminde Suriye’den kopartılmış kalacak. Ne kadar uzun “çatışmasızlık ortamı” sürerse, o kadar Suriye’nin daha kesin parçalanması gerçekleşecek. Hesaplar bunun üzerinde...
Peki Şam savaşmasa ülkesini istilalardan nasıl kurtaracak?

Taksim’deki anıtın anlamı
Bir ülke düşünün, parçalanması için emperyalistler saldırıyor.
Oraya baktığımda adeta milli kurtuluş savaşı veren tanıdık “bir ülke” gözümün önünde canlanıyor.
Bu size bir şeyler anımsatıyor mu?
Bizim geçmişimizle ilgili?
İrili ufaklı bir dizi isyancı, hilafetçi, etnikçi ve tabii ki emperyalist işgalci ülkenin üzerine çökmüş.. Şurası senin, burası benim aralarında paylaşmaya çalışıyorlar ve 3-4 yıl süren bir savaş ve ulusal kurtuluş!
Ve bu Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması için o zaman Ekim Devrimi’yle yönetime gelen Bolşeviklerin, Lenin’in desteği büyük. Para, silah ve askeri düşünce desteği dahil.
Bu işbirliğinin anıtsal vefası, Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’na heykel olarak kazınmıştır. Anıt 1928’de bugünkü yerine konmuştur. (Anıtı gözden kaçırmak ve büyüklüğünü küçültmek için bu iktidarın çabalarını unutmayalım!)
Anıtta iki de Rus generali Mustafa Kemal’in hemen yanındadır: Büyük Rus komutanı General Mihael Vasiliyeviç Frunse ve General Kliment Voroşilov. Rusya o zamanki savaş tarihinin en büyüklerinden...

Suriye’ye kurtuluş desteği
Şu an bir dejavu-bir aydınlanma yaşıyor musunuz?
Ruslar bu kez Suriye’nin “Kurtuluş Savaşı”na, sahada fiilen destek veriyor.
Hayır, ne Rusya’nın Sovyet geçmişini tartışıyorum ne de başka bir şeyi. Sadece salt iki olay anımsatıyorum. Düz bir gerçek!
Bir aydınlanma daha:
1920’lerde Rusya ve Türkiye, Batı emperyalist sömürgeci saldırısıyla karşı karşıyaydı...
Rusya hep Avrupalıların saldırısına uğradı.. Napolyon’dan tutun Hitler’e kadar..
İkinci Dünya Savaşı’nın Rusya’ya bedeli tarihin en ağır faturalarından birini oluşturur; insan, kent, istila, büyük trajediler, büyük maddi kayıp...
Soğuk Savaş, “kapitalizm-sosyalizm” savaş etiketi altında, yine Rusya- Batı arasında sürdü.

Türkiye, savaşın aleti yapıldı
Ve Türkiye bu savaşın en büyük aletlerinden biri yapıldı, NATO üyeliğiyle.. Bunun bedelini biz ülkemizi Batı’ya peşkeş çekerek ödedik; insan yaratıcı, üretici yeteneğimizi de devrettik. Bugün demokrasiye geçemediysek henüz, NATO’nun ülkemizdeki on yıllarca süren askeri yönetiminin sonucudur.
Kendine don biçemeyen-seçemeyen bir ülkeye hâlâ Batılı emperyalistler “ılımlı İslam” elbisesi giydiriyor ve iktidara getirebiliyor.
Başımıza ne geldiyse, adam gibi kendi ayakları üzerinde duramamaktan, dışarıya yamanmaktan, onların işbirlikçilerinden geldi.
Ertuğrul Özkök askerin sır odasına girip F-35’lerin Rus Su-47’lerden ne kadar üstün olduğuna yönelik raporları okuyor. Alt metninde, ne pahasına olursa olsun bedelini ülkece ödeyip F-35’leri alalım düşüncesi yatıyor.
Bu hikâyeyi çok iyi biliyoruz.
Bugün de Batı-Rusya sürekli karşı karşıya.
Sanki hiç bitmeyecek tarihsel bir süreç..

***

Türkiye, Kurtuluş Savaşı veren bir ülke olarak, Kurtuluş Savaşı veren Suriye’ye destek vermelidir.
Yoksa kendi tarihine ihanet eder..
Yoksa ediyor muyuz?!

paylaş