- emrekose.substack.com
“Ruslara aşı yok, onlara kirlerinden arınsınlar diye sabun da verilmeyecek. Ama diledikleri içki ve tütünü alabilirler. Rus toprağı bizim Hindistanımızdır. Tıpkı İngilizler gibi, bu imparatorluğu bir avuç adamla yöneteceğiz.” — Adolf Hitler, 1942.
23 Eylül’de Prag’da “Üçüncü Rusya’nın Özgür Halkları Forumu” gerçekleştirildi. Rusya’yı “sömürü boyunduruğundan kurtarmak”; bu ulvi gaye Washington’a ait.
Söylenene göre “Rus sorunu”nu çözmenin yolu, Kremlin’in kendisinde değil, ülkenin yerelinde ve etnik azınlıklarında yatıyor. Amerikalı politikacı ve think-tankerlar, şu anda Rusya’yı yekpare — bu da bir miktar doğru — algılamıyor; mevcut bölgesel hükümetlerle doğrudan diplomatik ve iktisadi kanallar oluşturma, bu yolla muhalefeti güçlendirmeye çalışma ve ayrılıkçı bir dizi odak yaratma gibi bir yol haritaları var.
Planın detaylarını kendileri açıklıyorlar, konuya ufaktan girmek yararlı olabilir.
“Rusya’nın Dekolonizasyonu” projesi, resmi olarak 23 Haziran 2022’de, ABD hükümetine bağlı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu’nun (AGİK) — veya daha iyi bilinen adıyla Helsinki Komisyonu — “Rusya’nın Dekolonizasyonu: Ahlaki ve Stratejik Bir Zorunluluk” başlıklı çevrim içi konferansıyla start aldı.
Etkinlikte açıkça ABD’ye, Rusya içindeki ve diasporadaki ayrılıkçı hareketlere desteği artırma çağrısı yapıldı. Ve ayrıca Rusya’daki federal yapılara tek taraflı bağımsızlık ilanı çağrıları da yer buldu.
Etkinliğin sunumu, Komisyon’un eş başkanlığını yapan Temsilciler Meclisi’nin [Tennessee] Demokrat mensubu Steve Cohen tarafından yapıldı. Cohen, Rusların “esasen kendi kendilerini sömürgeleştirdiklerini” iddia ederek Rusya’nın “geçmişten bu yana bildiğimiz anlamda katı bir ulus olmadığını” savundu.
YouTube’da canlı yayınlanan etkinlikte, Cohen’in yanı sıra devlet kurumlarında çalışan tecrübe sahibi renkli devrim stratejistleri de vardı. Etkinliğin moderatörlüğünü Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu Kıdemli Siyasi Danışmanı Bakhti Nishanov yaptı.
En aktif konuşmacı, kariyerini rejim değişikliği projelerine adayan Casey Michel’di. Michel, profesyonel kariyerine Rusya-Kazakistan sınırında ABD Barış Gücü’nde başladı ve daha sonra ünlü Kremlinologlardan biri haline geldi.
Michel, şimdi Pentagon’un yanı sıra Koch kardeşler, Walmart Walton ailesi ve ExxonMobil gibilerinin finanse ettiği think-tank kuruluşu Hudson Enstitüsü Kleptokrasi İnisiyatifi’nde konuk araştırmacı.
Bu yılın mayıs ayında Michel, The Atlantic dergisine, etklinlikteki brifinginin arkaplanını oluşturan “Rusya’nın Dekolonizasyonu” başlıklı bir makale yazdı. Michel’in sözleri şöyle:
“Rusya birçok yönden geleneksel bir Avrupa imparatorluğunu kontrol etmeyi sürdürüyor, ancak denizaşırı ülkeleri ve halkları sömürgeleştirmek yerine kendi ülkesindeki ulusları ve halkları sömürgeleştirdi.”
ABD’nin 1991’de bu akıbeti öngörememesi ve o dönemki fırsatları değerlendirmemesinden yakınan Michel, Batı’nın Rusya’daki ayrılıkçı hareketlere verdiği desteğin yetersiz olduğunu ifade etti.
Michel, ayrıca Rusya’nın “parçalanması ve bölünmesi” çağrısı yapmadıklarını, daha ziyade “sömürgecilik ve emperyalizme karşı hakiki bir muhalefet örgütlemeye çalıştıklarını” vurguladı.
İnsanın gözleri yaşarıyor. Michel’den sonra Pentagon’un Milli Savunma Üniversitesi’nde doçent olarak görev yapan Erica Marat söz aldı:
“Kürenin güneyi, Rusya’yı Batı karşıtı, sömürgecilik karşıtı bir güç olarak görmeye devam ediyor ve Rus olmayanların ve özellikle eski Sovyet cumhuriyetlerinden beyaz olmayan halkların itibarını zedeliyor.”
Benzer yorumlar, İsviçre Basel Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Botakoz Kassymbekova’dan da geldi. Kassymbekova, ABD hükümetini ayrılıkçı hareketlere daha fazla kaynak sağlamaya, hem Rusya sınırları içinde hem de komşu ülkelerinde sivil girişimleri ve sivil hareketleri desteklemeye çağırdı.
Bununla beraber etkinlikte, Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) bursiyeri Çerkes ayrılıkçı aktivist Fatima Tlisova da söz aldı. Tlisova, “anavatanı” Çerkesya’nın Rusya tarafından işgal edildiğini savundu.
2014’te Kiev Maydanındaki performansıyla hatırlanacak olan Anna Gopko da konuştu. Gopko, Washington’un “yalnızca rejimi değil, Rus devletinin emperyalist doğasını da nasıl değiştireceğini” düşünmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Rusya’nın Dekolonizasyonu” konsepti 23-24 Temmuz’da Prag’da toplanan İkinci Rusya’nın Özgür Halkları Forumu’nda açıklandı. 23 Eylül’de toplanan üçüncü forumda da nihai deklarasyon metni duyuruldu.
“Rusya Federasyonu’nun yerli halklarının ve sömürge bölgelerinin temsilcileri olarak bizler, Rusya’nın Tam ve Evrensel Sömürgeden Kurtulma sürecini başlatıyoruz.
Yerli halkların ve sömürge bölgelerinin tüm yurttaşlarını, ülkelerinin barışçıl bir şekilde sömürgecilikten arındırılması, özgürleştirilmesi, egemenliğin ilanı/yenilenmesi ve bağımsızlık için derhal aktif eylemlere başlamaya çağırıyoruz.
BM üye ülkelerinin halklarını ve hükümetlerini, BM deklarasyonlarına uygun olarak arzularımızı gerçekleştirmemizde bize destek ve yardım etmeye çağırıyoruz ve Ayrıca, bir nükleer gücün kontrolsüz yayılma sürecini düzene sokma çabalarımızda yardım etmeleri için tüm uluslararası topluma çağrıda bulunuyoruz.
Rusya’nın Dekolonizasyonu Bildirgesi’nin pratikteki uygulaması için:
1. Ulusal ve bölgesel seçkinleri, mevcut yürütme makamlarının emperyal merkezin çıkarlarını temsil ettiği gerçeğine dayanarak [kendi topraklarında veya bu mümkün değilse sürgünde] derhal Ulusal Geçiş Hükümetleri/Yönetimleri oluşturmaya başlamaya çağırıyoruz.
2. Bölge parlamentolarını halklarının çıkarlarını korumaya, daha önce kabul edilen devlet egemenliği bildirgelerini onaylamaya ve aynı zamanda yerli halklarımızın ve sömürge bölgelerimizin bağımsızlığını ilan etmek/geri kazanmak ve Rusya Federasyonu’ndan barışçıl bir şekilde ayrılmaları için bir mekanizmanın oluşturulmasına dönük parlamentolar arası istişare sürecini derhal başlatmaya çağırıyoruz.
3. Kasım-Aralık 2022’de BM Güvenlik Konseyi’ne üye ülkelerin, Rusya Federasyonu’na komşu devletlerin ve uluslararası kuruluşların katılımıyla Rusya Sonrası Toprakların Sömürgeden Barışçıl Şekilde Kurtulma ve Bölgesel Örgütlenmesine ilişkin Uluslararası Konferansın toplanacağını duyuruyoruz. Bu konferansın amacı:
Rusya’nın dekolonizasyonu için barışçıl, yumuşak ve meşru bir süreç oluşturmak,
Yeni cumhuriyetlerin sınırlarının çizilmesini netleştirme ve onaylama sürecini başlatmak,
Yeni devletler ve komşu ülkeler arasında dostluk ve işbirliği anlaşmaları hazırlamak ve imzalamak,
Rusya Federasyonu’nun mal paylaşımı ve borçları da dahil olmak üzere miras ilkelerini kabul etmek.
4. BM üye ülkelerine, dekolonizasyon ve barış hedeflerine ulaşmak için ulusal geçiş dönemi hükümetlerine/yönetimlerine azami yardım sağlama çağrısında bulunuyoruz. Ve aşağıdaki yerli halkların ve sömürge bölgelerinin bağımsızlığını ve egemenliğini resmen tanıyın: Tataristan, İngriya [bugünkü St. Petersburg bölgesi dahil Rusya’nın kuzeybatısındaki bölge], Başkurdistan, Karelya, Buryatiya, Kalmıkya, Baltık Cumhuriyeti [Königsberg, Doğu Prusya], Komi, Çerkesya, Sibirya, Urallar, Don Cumhuriyetleri, Tiva, Kuban, Dağıstan, Pasifik Federasyonu [Primorskiy ve Amur bölgeleri], Moskova Cumhuriyeti, Erzya Mastor [Mordovya bölgesi], Saha, Pomorye, Çuvaşiya, Çernozem bölgesi, Mordovya, Volga bölgesi, Hakasya, Udmurtiya, Tyumen Ugra, Mari El, Altay, İnguşetya vs.
5. Devletin bağımsızlığını ve egemenliğini tesis eden anayasalar ile barışı, meşruiyet tazelemeyi, siyasi istikrarı, hızlı ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sağlamaya yönelik temel yasama işlemlerinin yapılması çağrısında bulunuyoruz. Yerli halkların ve bölgelerin entelektüellerini, sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve ruhani liderlerini bu süreçte aktif rol almaya teşvik ediyoruz.
6. Yerli halkların ve sömürge bölgelerinin tüm temsilcilerini barışçıl ve sistematik direnişe katılmaya çağırıyoruz. Bu tür direnişin olası biçimleri arasında grevler, gösteriler, emperyal merkezin emirlerini sabote etme eylemleri, Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetlerinde hizmet vermeyi reddetme vs. var. Bu eylemlerin amacı, bağımsız devletlerin demokratik olarak seçilmiş temsili organlarına iktidarın barışçıl bir şekilde devri olmalıdır.
7. Yerli halkları ve sömürge bölgelerini temsil eden tüm ordu mensuplarını ve kolluk kuvvetlerini derhal anavatanlarına dönmeye ve barışçıl ve demokratik bir iktidar devrini tesis etmeye çağırıyoruz.
8. Halklarımızın egemenliğini ve haklarını korumak ve barışı tesis etmek için ulusal lejyonlar [Öz Savunma Kuvvetleri] oluşturmaya başlıyoruz.
9. Sömürgeleştirilen Rusya Federasyonu’nun tüm yerli halklarının ve bölgelerinin geçici [mevcut rejimin iktidardan uzaklaştırılmasından itibaren en fazla 12 ay sonra] eşit oranda yetkiye sahip ve istişari temsil organı olarak bir Müşterek Geçiş Yönetimi kurulmasına ilişkin istişare sürecini başlatıyoruz. Bu organda tüm halkların ve bölgelerin temsili eşit olmalıdır [bir ülke/bölgeden bir temsilci ile eşitlik esasına göre] ve buna katılım için yetki devri ulusal hükümetler/geçici idareler tarafından yürütülür.
Bu organın görevleri aşağıdaki gibi olacaktır:
Mevcut rejimi ortadan kaldırmaye dönük eylemlerin koordinasyonu [tek ve net bir eylem planının oluşturulması, emperyal kontrolün ortadan kaldırılmasına ilişkin yol haritası, Kremlin rejiminin ortadan kaldırılması sürecini kolaylaştırmak için vatandaşların ve bölgelerin liderliği].
Yerli halkların ve sömürge bölgelerinin ulusal hükümetlerine/geçiş yönetimlerine, emperyal rejimin yıkılmasından sonra en geç 8 ay içinde uluslararası standartlara uygun ve uluslararası gözlemcilerin katılımıyla demokratik seçimler yapma konusunda yardım [seçim tarihi, Rusya Federasyonu devletinin mevcut rejiminin düşmesinden en geç 3 ay sonra ilan edilmelidir].
Yerel hükümetlerin ve sömürge bölgelerinin [özellikle ulusal hükümetlerin/geçiş yönetimlerinin kurulmayacağı bölgelerde] demokratik olarak seçilmiş yetkililerine, sömürge rejiminin yıkılmasından en geç 12 ay sonra ve uluslararası toplum tarafından tanınan seçimlerin resmi sonuçlarının açıklanmasından en geç 3 ay sonra yetki devrinin düzenlenmesine yardım.
Yerli halkların topraklarının ve sömürge bölgelerinin nükleer silahlardan mutlak şekilde arındırılmasını sağlamak için, istisnasız olarak yerli halkların topraklarında ve sömürge bölgelerinde bulunan tüm nükleer silahların ve diğer kitle imha silahlarının kontrolünün ele geçirilmesinde yetkili uluslararası kuruluşlara azami yardım.
Varsa bölgesel anlaşmazlıkların barışçıl çözümü için bir mekanizma sağlanması.”
Mevcut koşullarda Rusya’da ayrılıkçı hareketlerin başarıya ulaşamayacağı bu ekibin de aklının bir köşesinde. Aslında dereyi görmeden paçaları sıvamıyorlar; Michel’in de yakındığı şey olan, 1990’ların başındaki duruma benzer sosyo-ekonomik şokları beklemeyi öneriyorlar.
Dolayısıyla Ukrayna’daki güncel gelişmelerde birlikte ülkedeki sosyo-ekonomik durumunun bozulması ve kolluk kuvvetlerinin yetenek ve kaynaklarındaki azalma nedeniyle Kremlin’in zayıflamasını bekliyorlar.
Zaman zaman Ukrayna’daki harekâtın seyriyle ve kayıplara da bağlı olarak Kremlin’in etkisinin zayıflayacağına dair emareler görüldü. Pek yabana atılmaması gereken bu ekip, mevcut durumu ayrılıkçı fikirleri söylemde hayata geçirmek — ya da eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek — ve ayrılıkçı hareketleri canlandırmak için bir fırsat olarak görüyor.
Çalışır mı çalışmaz mı bilinmez ama meşhur “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa oyunun sonunda mutlaka patlar” veciz sözünü akılda tutmak iyi olabilir. Zira “Özgür Rusya Ordusu” ve geçiş hükümetinin temeli şimdiden atıldı.