Savaş ve gerçekler

04 Ara 2022

Jeopolitik fırtına çoktan başladı. Gerileyen hegemon ABD’nin yükselen Çin karşısında bu fırtınayı başlatmaktan başka çaresi yoktu. Ancak fırtınadan milyonların haberi yok. Sorunun kaynağı gerek ülkemizde gerekse ABD ve AB’de halkların çok yoğun medya bombardımanı altında ne gerçeği araması ne de gerçeğe inanması. Algılar olguların çok ama çok üzerinde. Dini, etnik ve tüketim kültürünün kalıpları içinde doğrudan veya dolaylı baskı altında yaşayan milyonlar için gerçeği aramanın zaten bir anlamı yok. Hür iradenin sadece bilgiyle ve akılla oluşabileceği gerçeği tamamen unutulmuş durumda. Hür iradeyi sadece oy verme ile tanımlayan kitleler çoğunlukta. Düşünmekten çok inanmak istiyorlar. Propaganda, algı enjeksiyonları ve sözde demokrasi mantrası altında yönetilen sürüleşmiş topluluklar seçilmiş temsilcilerinin jeopolitik tercihlerinin bedelini ödüyorlar. Ukrayna’da yaşanan tam budur.

UKRAYNA, ABD İÇİN GÖNÜLLÜ KURBANDIR

Bir Ukraynalıyı düşünelim. Bir yıl önce sağ salim günlük yaşantısını devam ettirirken bugün milyonlarcası ya ülke dışında ya da ülkesinde paramparça olmuş bir hayatı idameye çalışıyor. Yüz bine yakın üniformalı veya üniformasız vatandaşı, arkadaşı, akrabası ölmüş ya da sakat kalmış durumda. Ülkesinin alt yapısı torunlarının çocuklarını bile borçlandıracak derecede yok edilmiş durumda. Akrabası sayılacak ve iç içe geçmiş kültür ortağı Rusya’yı soğuk kış ortamında Ukrayna şehirlerinin alt yapısını vuracak derecede nefrete ve düşmanlığa iten süreci başlatan neydi? Sokaktaki Ukraynalı için Ukrayna’nın NATO üyesi olması ne kadar önemliydi?

ALMANYA ABD İÇİN GÖNÜLLÜ PARA KASASIDIR

Bir Almanı düşünelim. Bir yıl önce bugün refah devletinde yaşamanın nimetlerinden yararlanıyor, bedensel ve ruhsal refahını dünyanın en iyileri arasında en üst seviyede tutabiliyordu. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya’nın Ukrayna müdahalesi ile sahip olduğu görece refah seviyesinin kademeli şekilde kaybedileceğini tahmin bile etmiyordu. Sokaktaki Alman, hükümetine ve siyasetçilere güvenir. Geçmişte de böyle olmuştu. Her iki dünya savaşına siyasetçilerine güvenerek girmişler, çok acı çekerek ve geride milyonlarca ölü bırakarak çıkmışlardı. Bu kez de tam da Rusya ile enerji iş birliğini Kuzey Akım 2 üzerinden ikiye katlayacakları bir dönemde ABD siyasetçilerinin jeopolitik söylemlerine inanarak yakın tarihlerinin en büyük tuzağına düştüler. Kimse sokaktaki adamın fikrini almadan Rusya ile gaz irtibatını kesti. Kimse yine ona sormadan Rusya ile ekonomik tüm bağları koparacak yaptırımları uygulamaya soktu. Yine ona sormadan savunma bütçelerini mevcudun (53 milyar USD) 2 katına (100 milyar USD) çıkardı. Ona sormadan 77 yıl aradan sonra Alman militarizasyonu başlatıldı. Alman ordusu için askeri videolar, sosyal medya ve televizyon programları yapıldı. Ona sormadan ABD’den deniz yolu ile çok pahalıya getirilecek sıvı doğal gaz (LNG) istasyonları açıldı. Önce enerjiden uzaklaştırıldı sonra da büyük Alman firmalarının ABD’ye göç etmesi teşvik edildi. Bu satırlar yazılırken ABD yönetimi  Enflasyonu Azaltma Programı altında Avrupa’dan ithal edilecek yeşil enerjiye yönelik ürünlere AB- ABD Ticaret Anlaşmasına aykırı şekilde yüksek vergi uygulayacağını açıkladı. Bu başta Almanya olmak üzere AB’nin sanayi ürünü ihracatçılarına büyük kayıp anlamına geliyor. Covid sonrası dönemde zaten ekonomik daralma ve sanayisizleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan AB, Ukrayna kriziyle enerjide kaybederken, ticarette de kaybetmeye başlıyor. Bu krizin kaybedeninin Rusya olması beklenirken Ukrayna’dan sonra kaybeden en büyük grup başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri oluyor. Kazanan ise ABD. Bu aşamaya gelmişken AB, ABD ile ticaret savaşına girebilir mi? Asla. Medya bombardımanı ve başta Alman Hükümeti olmak üzere AB’nin Atlantikçi iç dinamikleri o kadar güçlü ki, bugün Avrupa’da her meydanda en büyük bayrak Ukrayna bayrağı olarak dalgalanıyor. Peki çok basit bir soru soralım. Ukrayna’nın NATO üyesi olması sokaktaki Avrupalı için ne kadar önemliydi?

JEOPOLİTİK FIRTINA UKRAYNA’DA BAŞLADI

Olayın özü Amerikan devlet jeopolitiği için bugün Ukrayna harcanmış, Avrupalılar faturayı ödemiştir. Ödemeye gönüllü şekilde devam ediyorlar. Zelensky de gönüllü şekilde vatandaşlarını feda etmeye devam etmektedir. Jeopolitik fırtına, Ukrayna üzerinden başlamıştır. Rüzgârı başlatan Ukrayna, ABD jeopolitiğinin gönüllü neferi olmuş, Zelensky sayesinde kıpırdayan deniz fırtınaya dönüşmüş ve tüm dünyanın dengelerini alt üst etmiştir. Bu kez tekrar soralım. Ukrayna’nın NATO üyesi olması sokaktaki Avrupalı, Asyalı veya Afrikalı için ne kadar önemliydi?

AVRUPA VE İNGİLTERE’NİN ABD HİZMETKARLIĞI

Tarihinde Avrupa acaba ABD ve İngiltere çıkarları için hiç bu kadar kullanıldı mı? ABD’nin yanına Anglosakson kardeşi İngiltere’yi de kattım. Onların durumunu anlamak basit. Bir ada devleti olarak kıta güçlerinin gölgesinde kalıyor. Rusya’nın Avrupa kıtası ile iş birliğine girmesi ve gelecekte denizde birleşik tehdit oluşturması halinde en yakın akrabası ABD’den destek alması kaçınılmaz olacak. Bu durumu iki dünya harbinde de yaşadığı için çok iyi biliyor. Gücünü yitirmiş eski bir imparatorluk adası olarak tekrar eski gücüne dönemeyeceğini biliyor. ABD’den başka seçeneği yok. Almanya ve Fransa’ya güvenmiyor. O nedenle bugün ABD ve NATO Genel Sekreterinden sonra Ukrayna Rusya savaşının devamını en çok arzulayan ve her türlü kışkırtmayı yapanların başında geliyor. Rusya ne kadar zayıflarsa o kadar zaman kazanacak.

ABD SAVAŞIN KAZANANI

ABD’nin bu krizin devamını istemesini anlayabiliyoruz. Zira hem ekonomisine hem jeopolitiğine inanılmaz katma değer sağlıyor. Amerikan kaya gazı rekor kırıyor. Amerikan sahipli LNG firmaları ve tanker filoları rekor üstüne rekor kırıyor. 2026 yılına kadar LNG piyasasında artık kontrat yapılamıyor. Hepsi dolu. Amerikan silah fabrikaları Ukrayna’ya silah yetiştiremiyor. NATO’nun çoğunluğunu kendi yanına ve Amerikan jeopolitiğinin hizmetkarı safına çekebildi. Almanya, Yunanistan, Romanya, Polonya ve Baltık Cumhuriyetleri gibi gönüllü öncüleri sayesinde kendi kanı dökülmeden Avrupa’daki jeopolitik hedeflerini elde ediyor. Batı Asya’nın Kuzey Denizi, Baltık Karadeniz ve Akdeniz’den geçen bir yay ile batıdan ve okyanuslardan soyutlanması ve karaya itilmesine çabalıyor. Bu hedefi Asya’nın doğusunda ele geçiremeyeceğini ve işinin çok zor olduğunu biliyor. Avrupa yarımadasını kendi jeopolitik kampında tutmaya çalışıyor. AB ülkelerin halklarını, AB yüzölçümünün (4,2 milyon km kare) 4 katı toprağa sahip Rusya’nın (17,1 milyon km kare) toprak kazanmak için onları da işgal edebileceğine inandırıyor. Polonya’ya düşen iki Ukrayna Füzesi üzerine Zelensky’nin kışkırtmasıyla 30 üyelik NATO’yu savaşa sokma ya da NATO Genel Sekreterinin daha tam üye olmadıkları halde ‘’Rusya, İsveç ve Finlandiya’ya ateş açarsa NATO müdahale edebilir’’ deklarasyonları yaptırabiliyor.

SAVAŞIN UZAMASI ABD İÇİN HAYATİ ÖNEMDEDİR

Ukrayna’da bir insanlık dramı yaşanıyor. Savaşın Rusya tarafından halkın azim ve iradesinin kırılmasına yönelik yıpratma harbine dönüştürülmesi batının Ukrayna’ya silah ve mali yardım yaptığı süreç devam edecek görünüyor. Neticede her savaşın hedefi siyasi sonuç elde etmektir. Ukrayna’nın bu hedefi başarması ancak sonsuz batı desteği ve cepheye sürecek insan kaynakları ile elde edilebilir ki çok uzak bir ihtimaldir. Bu koşullarda sorun savaşı devam ettirmek değil savaşı bir an önce sonlandırmak ve bunu teşvik etmek olmalıdır. Ancak NATO ve batı ile Zelensky’nin savaşı sonlandırmaya hiç niyetleri yoktur. Avrupa’nın ABD için gönüllü hesap ödeyici, Ukrayna’nın gönüllü fedailiği ne kadar zaman devam edecektir? Bunu belirleyecek unsurlar sırasıyla, Ukrayna halkının savaş azim ve iradesi; Rusya’nın Ukraynalılara karşı kullanacağı silah gamının değişmesi; ABD, İngiltere ve AB devletlerinin Ukrayna’ya yaptıkları askeri ve finansal yardımın devamı gibi hususlardır. Savaşın devamı ABD’nin gerek Rusya’yı en büyük düşman Çin’e yardım edemeyecek derecede örselemesi, gerekse Avrupa’yı zayıflatması ve kendisine bağlaması açısından son derece önemlidir. ABD ve İngiltere’nin AB ile Çin arasındaki ilişkilerin zayıflaması ve hatta kopmasını; AB’nin çoğunluk ABD’ye bağlı ve bağımlı olmasını istemeleri de Anglosakson jeopolitiğinin gereğidir.

ASIL CEPHE PASİFİKTİR

Avrupa’da yaşananlar ABD’nin küresel jeopolitik hedeflerine erişimi ile hegemon statüsünü korumaya yönelik stratejisinin yardımcı sahnesidir. Asıl fırtına Pasifik’te kopacaktır. Fırtınanın öncü bulutları ve emareleri her gün ortaya çıkıyor. Sadece 2022 Kasım ayının son haftasında yaşanan olaylar bile bunu ispatlıyor. Tayvan’da seçimleri Çin ile çatışma karşıtı Koumintag (KMT) kazanması; Çin’de yaşanan Covid protestolarının ABD ve İngiltere’de medya bombardımanı içinde propaganda savaşına dönüştürülmesi; Çin balıkçı gemilerinin çok uzun bir aradan sonra Doğu Çin Denizinde sorunlu Diayou/Senkaku adalarında karasuları içine girmesi; ABD’nin bir savaş gemisini Tayvan Boğazından geçirmesi; Japon parlamentosunda bir saldırı silahı olmasına rağmen Amerikan Tomahawk füzelerinin Japon Öz Savunma Deniz Kuvvetlerine tedariki için görüşmelerin başlatılması önemli gelişmelerdir. Askeri ve ekonomik gücün kaçınılmaz rekabet içinde olduğu kıta gücü Çin ve deniz gücü ABD nihai geri sayma aşamasına geçtiler. İngiltere Başbakanı bu satırlar yazılırken ‘’Çin ile İngiltere arasında yaşanan altın çağ artık sona ermiştir’’ diyordu. Ona bu sözü söyleten iradenin ABD olduğunu söylemeye gerek yok. İskoçya’nın ayrılıkçı nefesini; ekonomide son 313 yılın en karanlık soğuğunu ensesinde hisseden bir başbakan salt BBC muhabiri tartaklandı diye Çin ile altın çağı neden kapasın?

YENİ DÜNYA DÜZENİ KURULDU

Gerçekte ABD ve Anglosakson dünyanın her türlü kışkırtması ve geciktirme taktiklerine başvurmasına rağmen yeni dünya düzeni oluştu.  Bu düzende güç, eşit ve dengeli şekilde dağıtılıyor. ABD kendi düzenini dayatamıyor. Ya benimlesin ya da karşımdasın seçeneğini zorlayamıyor. ABD’nin son 70 yıldır dolar temelli, IMF ve Dünya Bankası merkezli ekonomik düzeni; NATO, Amerikan üsleri ve askeri gücü merkezli kabadayılık sistemi artık çöküyor. Kural temelli dünya düzeni denilen ve gerçekte ABD merkezli hegemonyanın kendi ekonomik, siyasi ve askeri çıkarlarını karşılamaya yönelik demokrasi, insan hakları sosu ile süslenmiş sisteminin makyajı dağılıyor. Venezuela’ya geçen yıllarda askerî harekât düşünen ABD kısa süre önce bu ülke ile kendi koyduğu yaptırımlara rağmen petrol anlaşması imzalayabiliyor. Daha düne kadar Venezuela’da kural temelli düzen yok deniyordu. Demokrasi havarisi ABD soğuk savaş boyunca onlarca ülkede iç politikaya ve düzgün işleyen demokrasilere müdahale edebildi. 1949’da Diktatör Salazar’ın Portekiz’ini NATO’ya alabildi. Dünyanın en kötü kadın hakları ve insan hakları siciline sahip karanlık Vahabi rejiminin Suudi Arabistan’ını stratejik ortak yapabildi. Ukrayna’da ölen çocuklar için dünyayı ayağa kaldıran ABD, Yemen’de tarihin en yoğun çocuk ölümleri yaşanırken neredeydi? ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı neocon, Madeleine Albright bir röportajda Irak savaşına yönelik soruya ne demişti: ‘’Evet Irak’ta 500 bin çocuk öldü ancak buna değdi…’’ Türkiye’de 12 Mart, 12 Eylül darbeleri neden yapıldı? Yunanistan’da Albaylar Cuntası; Kıbrıs’ta Nikos Sampson darbeleri neden teşvik edildi? İtalya’da Başbakan Aldo Moro’nun öldürülmesine kadar uzanan müdahaleler neden yaşandı? ABD jeopolitiği için. Sovyetlere yaklaşan bu ülkelerin kenar kuşaktaki yeri ve rolünün konsolidasyonu için. Soğuk savaş sonrası durum değişti mi? Hayır. FETÖ ve işbirlikçilerinin yürüttüğü kumpas davalar neden yapıldı? Yeni dünya düzeninde Türkiye kendi jeopolitik hedeflerinin peşine düşmesin; kenar kuşaktan kopmasın, Türk dünyasına önderlik yapamasın diye. Örnekler için değil makale, cilt cilt kitap yazılabilir.

ABD’NİN ZAYIFLIKLARI

Ancak ABD ve ortaklarının küresel boyutta işleri çok zor artık. ABD kendi içinde keskin kutuplara bölünmüş durumda. Senato ve Temsilciler Meclisi bu bölünmüşlüğü sadece simgelemiyor somutlaştırıyor. Yakında Amerikan Hükümetinin Clinton döneminde birkaç kez yaşandığı üzere zaman zaman işlevsiz kalabileceğini söyleyebiliriz. ABD için en önemli gelişme şüphesiz Batı Asya’da yeni ittifak ve iş birliği süreçlerinin somutlaşmasıdır. BRICS ve ŞİÖ gibi teşkilatlanmalar siyasi, ekonomik ve jeopolitik yakınlaşma ve dayanışma araçları olarak ortaya çıktılar. Diğer yandan jeoekonomik ve jeopolitik boyutlarda Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI); Rusya’nın INSTC (Uluslararası Kuzey Güney Transit Koridoru) ile Arktik Okyanusunda NSR (Kuzey Deniz Rotası); Türkiye’nin Hazar Geçişli Orta Koridor (Demir İpek Yolu) gibi ulaştırma projeleri Asya ile Avrupa’nın hem birbiriyle hem de Asya’nın kendi içinde birleşmesini sağlayacak dev ulaştırma aksları olarak ortaya çıktılar.  ABD okyanus jandarmalığındaki kritik deniz düğüm noktaları ve stratejik rotalar üzerindeki bağımlılığı azaltan bu girişimler ABD’nin elindeki en önemli kozu yani deniz ulaştırmasını istediği yerde engelleme kozunu zayıflatan hamleler olarak geliştiler. Bu arada İran -Rusya; Türkiye -Rusya; İran -Çin yakınlaşmasının ve Türkiye -Pakistan, Türkiye- Azerbaycan iş birliğinin her alanda gelişmesi, Türk Devletleri Teşkilatının kurulması da çok kutuplu dünya düzenine gidişin payandaları olmaktadır.

KÜRESEL GÜNEY MEYDAN OKUYOR

Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi BRICS’e müracaat eden devlet sayısı artıyor. Aynı durum ŞİÖ üyeliği için de geçerli. Avrupa devletleri ne kadar NATO ve AB’ye yaklaşıyorsa, Asya ve Afrika devletleri de o kadar Asya temelli örgütlere yaklaşıyor. Latin Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya’yı içeren Küresel Güney, her açıdan güçleniyor ve Asya cephesine geçiyor. Örneğin küresel güney Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmıyor. Suudi Arabistan gibi bir Amerikan vassalının dahi BRICS’e müracaat ettiği, ya da Çin ile yapacağı petrol ticaretinde Çin para birimini kullanacağını açıkladığı bir konjonktürde ülkemizin de BRICS’e yönelmesi son derece önemlidir. Zira Türkiye’yi akraba Türk devletleri de takip edecektir. Bu arada Rusya’nın Trakya’da bir gaz merkezi kurması da aynı derecede önemlidir. Bu merkezin kurulması Türkiye’nin önüne çıkan büyük bir fırsattır. Gelecekte Boğazlar kadar bu merkez de stratejik değerimizi artıracaktır. Neticede enerji ekonominin oksijenidir. LNG gemileri ile Avrupa’ya taşınan enerji hem çok pahalı hem de çok risklidir. Zira gemiler ile taşınan her yük batma veya savaş zamanı batırılma tehditi ile karşı karşıyadır.

ROMEN SORUMSUZLUĞU

Geçen hafta Bükreş’te yapılan NATO Dışişleri Bakanları Zirvesinde Romen Cumhurbaşkanının Karadeniz’de NATO varlığını artırmaya ve Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine yönelik çağrı yapması son derece sorumsuz ve düşündürücü bir gelişmedir. Yaşananlardan hiç ders çıkarmamış sorumsuz bir devlet adamı tablosu ile karşı karşıyayız. ABD vassalı olabilirler ancak ABD adına mevcut dengeleri alt üst edecek gelişmelere öncülük etmeleri anlaşılır gibi değildir. Romanya zaten ülkesindeki Amerikan Hava Üssü ve Devesul’daki SM 3 (Balistik Füze Önleme Füze Sistemi) bataryaları ile Karadeniz’de en büyük kışkırtmayı yapmıştır. Şimdi ortada onbinlerce ölü, yakılmış yıkılmış bir Ukrayna varken bu çağrıları yaparak sadece kendisini değil diğer sahildarları da ateşin içine çekmek istemektedir.

TÜRKİYE EMRİVAKİLERE AMAN VERMEMELİDİR

Türkiye, NATO üyeliğinin bizi kendi jeopolitik çıkarlarımızla tamamen ters maceralara ve mecralara sokabileceği gerçeğini görmeli ve son derece temkinli hareket etmelidir. Romen Cumhurbaşkanının Montrö Sözleşmesine ve halen 19. Maddesinin yürürlükte olmasına rağmen bu sorumsuz çağrıyı yapması, Türkiye’ye saygısızlıktır. Tarihimiz en büyük rehberimizdir. İkinci Dünya Savaşında da bu tip baskılar yapılmıştı ve Türkiye gereken cevapları vermişti. Yakın tarihimizin en büyük jeopolitik fırtınası yaşıyoruz ve Türkiye bu fırtınanın göbeğindedir. İktidar ve muhalefet bu bilinç içinde hareket etmeli ve emrivakilere asla izin vermemelidir.

paylaş