Ukrayna'nın "eli kulağında" karşı saldırısı neden erteleniyor?

31 Mar 2023

Çevirmenin notu: Avrupa başkentlerinin yaşadığı “Ukrayna yorgunluğu” ve ABD’de Kiev’e yönelik koşulsuz desteğin kamuoyunda sorgulanır hale gelmesi Rusya’nın lehine bir süreç oldu. Şu an herkes Ukrayna’ya verilecek desteğin limitinde ve Kiev yönetiminin taleplerinin ardı arkası kesilmiyor. Bir yandan Kiev’de, savaştan önce de dolu gizgin olan koltuk savaşları da şiddetleniyor. Yardımın kesilmeye başlaması ve özellikle de Ukrayna’nın Bahmut’ta yaşadığı devasa kayıplar, Kiev’in duyurduğu “büyük taarruzun” ertelenmesine sebep oluyor. Ukraynalı siyaset bilimci Rostislav İşçenko’dan etraflı bir değerlendirme.

Rostislav İşçenko — Ukraina.ru

25 Mart 2023

Amerikalılar tarafından Şi Cinping’in Moskova ziyaretine “karşı ağırlık olarak” Japon Başbakanınca Ukrayna’ya düzenletilen ziyaret hiç de faydasız olmadı. Zelenskiy, Japonya Başbakanının ülkesine dönüşünün hemen ardından Japon yayın organı Yomiuri’ye mülakat verdi.

Diğer hususların yanı sıra Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı, Japonlara ordusunun teçhizat ve mühimmat sıkıntısı nedeniyle yakın vadede saldırıya geçemeyeceğinden yakındı. Zelenskiy, “Cesur askerlerimizi tanklar, toplar ve HIMARS’lar olmadan cepheye gönderemeyiz” dedi.

Anlaşılan Ukrayna Devlet Başkanı, cephe ve taarruz kavramlarını birbiriyle karıştırıyor. “Cesur askerlerini” her gün cepheye gönderiyor ve bunlardan en az bin beş yüzünü tümüyle kaybediyor [yaralanmalar nedeniyle savaşma imkanını kaybeden daha fazlarını saymıyorum]. Dahası Ukraynalı askerler cepheye gönderilmezse, birkaç yerde aynı anda Rus birliklerinin şok birlikleri tarafından yarılmaya çalışılan cepheleri kimin tutacağı merak konusu. Geride, teçhizat ve mühimmat bekleyen bir “savaşan ordu” eğer prensipte mümkün olsaydı, ilgi çekici bir Ukrayna know-how’ı olurdu.

Görünüşe göre başkanlık makamındaki açıklamaların senaryoları hakkında yetersiz eğitim görmüş olan Zelenskiy [burası çürük elmaların ayıklanabileceği bir sahne değil], Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından toplanan yedekleri uygun teknik destek olmadan cepheye göndermek istemediğini kastetti. Geçen sonbaharda Ukraynalı generallerin üç farklı yönde taarruz için üç yeni kolordu [her biri 40 bin askerden oluşuyor] kurma tehdidinde bulunduklarını hatırlıyorum. Kiev yönetimi, bu yıl Ukrayna ordusunun 2013 sınırlarına ulaşarak sadece Herson ve Zaporojye oblastlarını değil, Donbass’ın tamamını, hatta Kırım ve Sivastopol’u kontrol altına alacağı taahhüdünü vermişti.

Her biri 40 bin kişiden oluşan üç yeni ve iyi donatılmış birliklerin [toplamda 120 bin] cephede ciddi sorunlar yaratabileceği söylenmeli, ancak bunların vuruş gücü Kiev’in belirtilen iddialı planlarını uygulamak açısından kesinlikle yetersiz olacaktır. Fakat bu yılın şubat ayına gelindiğinde Ukrayna ordusunun iyimserliği çoktan sönmüştü. Artık söz konusu olan üç birlik değildi. Kiev, artık karşı saldırı için sadece 40 bin kişilik yeni bir kolordu toplama sözü vermişti.

Ayrıca bu 40 bin kişi, üç kurmay kolordu yapısı arasında pay edilebilir, fakat bu onların vuruş gücünü artırmaz. Zelenskiy, başarılı bir taarruz için asker alma ve sosyal destek merkezlerinin yakaladığı top yeminin yeterli olmadığı, önemli miktarlarda teçhizat ve mühimmat gerektiği konusunda baştan sona haklı.

Genel olarak yedekler yalnızca bir taarruz için toplanabiliyordu. Kiev son dakikaya kadar herkesi bu taarruzun Zaporojye yönünde gerçekleştirileceğine ikna etmeye çalıştı ama taarruz birliği Bahmut’ta toplanıyordu ve Dnepropetrovsk ve Pavlograd oblastlarında bulunan yedekler Bahmut’a, güneye [Zaporojye] ya da kuzeye [Kupyansk] nakledilebilirdi. Başka bir deyişle Ukrayna’nın ana saldırısının tam yeri önceden belirlenemezdi.

Şimdi Zelenskiy’in bu açıklamasından sonra şu soru ortaya çıkıyor: Taarruz olacak mı? Batı’dan teçhizat çok yavaş geliyor. Mühimmat daha da az geliyor. Bahmut ve Avdeyevka civarındaki durum öyle ki, cepheyi tutmak için Kiev, Çernigov ve Suma yönlerinden buraya kuvvet aktarılması gerekiyor ve Çernigov’dan Belgorod’a kadar olan bölge Rus birliklerinin sürpriz saldırısına açık hale geliyor. Stratejik olarak Kiev şimdiye kadar yedeklere [şu meşhur 40 bin] dokunmamaya çalıştı, seferberlik kapsamında askere alınan eğitimsiz askerleri sokakta yakaladıktan bir ya da iki hafta sonra savaşa sürdü. Fakat bu sadece kayıpları katlamaya yarıyor. Bu şekilde oluşturulan birliklerden bir veya iki hafta savaştıktan sonra geriye hiçbir şey kalmıyor. Başka bir deyişle seferberlik kapsamında askere alınan ortalama bir Ukraynalı, celp ile mezar arasında bir ay yaşıyor ama on ila on beş gün savaşıyor.

Kiev, Bahmut ve Avdeyevka’da yaklaşan Rus ilerlemelerinin cesetlerini yığabilmeyi, taarruz birliklerini yıpratıp tüketmeyi, cephe hattını istikrara kavuşturmayı, Batı’nın lazım olan silah ve sarf malzemelerini tedarik etmesini beklemeyi ve ardından taarruza geçmeyi umuyor.

Rusya henüz stratejik rezervlerini harcamaya bile başlamadığı için [Ukrayna savunmasında bir atılım bekliyor] bu beklenti çok saçma. Dolayısıyla Moskova, cephedeki yorgun birlikleri değiştirmek, ikmal malzemelerini yenilemek vs. için geçici bir stratejik duraklama yapma kararı alsa bile Ukrayna, “taarruzu” ancak bir PR tatbikatı olarak gerçekleştirebilir. İlk aşama, büyük kayıplar pahasına Rus savunmasının yarılması. İkinci aşama, Ukrayna basınının nihai ve geri dönülmez bir zafer olarak sunacağı, ilerlemenin basında yoğun bir şekilde yer aldığı bir ya da iki gün. Üçüncü aşama, Rusya’nın ilerleme kaydeden yedek kuvvetleriyle karşı karşıya gelme ve yarılmış Ukrayna birliklerinin imhası.

Ukrayna’nın muhtemel “taarruzunun” — cephenin hangi kısmında gerçekleştiğine bakılmaksızın — şekli kabaca böyle. Ve bu hala Kiev’in en iyi alternatifi. Ne de olsa hazırlıklı savunmaları nafile saldırılarla yedek kuvvetleri tükettikten sonra cepheyi yaramamak da mümkün.

Bu yüzden Ukrayna’nın prensipte taarruzu tamamen unutması, makul, esnek, manevra kabiliyeti yüksek bir savunmaya geçmesi ve Rusya Silahlı Kuvvetlerine, saldırı dürtülerini kırmak ve savaşı bir yıl daha uzatmak için savaşarak kaybettikleri topraklar pahasına yeterince yüksek kayıplar verdirmeye çalışması mantıklı olur.

Ancak bunu yapmak geçen yıl da makuldü. Bununla birlikte Ukrayna ordusu, sürekli olarak büyük kayıplarla sonuçlanan saldırılara maruz kaldı ve nispeten mütevazı toprak başarıları elde etti. Ve Zelenskiy, Rus birliklerinin Bahmut’e ele geçirmesinden sonraki bypass manevraları neticesinde Bahmut’taki Ukraynalı birlikler kendilerini son derece dezavantajlı bir durumda [Rus Silahlı Kuvvetleri tarafından kontrol edilen, iletişimin de düşük kapasiteye sahip olduğu ve bu nedenle kanayan garnizona yeterli miktarda mühimmat ve yiyecek sağlayamayan ağır bombardıman altındaki bir çuvalda] bulduğunda bile geri çekilme ve cephe hattını hizalama emrini vermeyi reddetti.

Dolayısıyla gönüllü geri çekilmeleri reddedilmesi, her şeyi savunma teşebbüsü, [yeterli güç olmasa bile] hiçbir şeyden vazgeçmeme ve her uygun ve uygunsuz fırsatta karşı taarruz başlatma arzusu, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin bilinçli bir stratejisi ve bunun değişeceğine inanmak için hiçbir neden yok.

Zelenskiy, Japonlara istediği kadar silah, teçhizat ve sarf malzemesi eksikliğinden yakınabilir. Kendisi de çok iyi biliyor ki Ukrayna ancak ABD para ve silah verdiği sürece yaşıyormuş gibi yapabilir. Bu doğrultuda Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin stratejisi, ABD tarafından belirleniyor.

Amerikalılar Ukraynalılara acımıyor olsalar da kendi seçmenlerine ve uluslararası sahnedeki müttefiklerine “Ukrayna’nın başarılı olduğunu” göstermek zorunda olmasalardı, mevcut kaynaklarını beyhude saldırılarla israf etmezlerdi. Bu hibrit savaşta ABD, Rusya’ya karşı ekonomik bir saldırıya girişti. Müttefiklerimizi sadece biraz ıstırap çekmeleri gerektiğine ve sonrasında tüm kayıplarının mağlup Rusya’nın ganimetleriyle fazlasıyla telafi edileceğine ikna edebildiler.

Fakat pek çok insanın muhtemelen çoktan unutmuş olacağı üzere Alman Şansölyesi Scholz ve hükümetinin, özel askeri harekatın ve Batı’nın Rusya’ya karşı yürüttüğü yaptırım savaşının en başında Alman ekonomisinin sürdürülebilirliğini iki yıllık bir süreyle sınırladığını hatırlatırım. İki yıl sonra Almanya’nın tek tek [ABD, Rusya, Hindistan ve Çin’e taşınan] işletmeleri ya da hayati endüstrileri kaybetmesi değil, tüm Alman ekonomisinin çökmesi söz konusu olacaktı. Yani Almanya’yı Rusya aleyhtarı düzende tutmak için iki yıllık yaptırım savaşından sonra ABD’nin Ukrayna gibi bu ülkeyi de ele geçirmesi gerekecekti.

Aslında tabii ki Berlin temel devlet işlevlerini kendi başına sürdürmeye devam edebilecek ve hatta oldukça büyük bütçeler biriktirebilecek ama Avrupa’nın mali ve iktisadi motoru olma rolü sıfıra inecek ve ya bu işlevi ABD devralmak zorunda kalacak ya da Avrupalı müttefiklerinin Ukrayna’nın başının arkasında büyüyen bir enkaz haline gelmesine göz yumacak. Bildiğiniz gibi düşmana yakılmış bir toprak bırakmak daha iyi olsa da bunu sahiplenmek kötüdür. Bununla beraber ABD’nin Avrupa’daki köprübaşını tamamen yok olmasını göze alarak Rusya’ya teslim etmesi, hegemonyasını yeniden tesis etme teşebbüslerinden fiilen vazgeçmesi anlamına gelecek.

Esasında ABD’ye Rusya’ya karşı uzaktan savaş yürütmesi için verile süre iki yılla sınırlı. Bir sonraki adım ya Avrupa’da nükleer kıyametle dolu bir temas savaşına geçmek ya da tümüyle yok edilmemiş bir Avrupa’yı elde tutmaya çalışırken Ukrayna harekâtında acı verici bir mağlubiyet almaktır ki ABD’nin kendisi zayıfladıkça ittifakın kıymeti de artıyor.

Amerikalıların Ukrayna’daki saldırıya en başından beri ihtiyaç duymalarının sebebi buydu. Bu haberler Washington’un Ukrayna’ya biraz daha farklı silah ve askeri teçhizatlar sunmak, mermiler ve füzeler tedarik etmek, on binlerce askerini Batı’daki eğitim sahalarında eğitmek için biraz daha çaba göstermesi gerektiğine ikna olan müttefiklerini harekete geçirmesini sağladı. Dolayısıyla Avrupa’nın yaptığı fedakarlıklar boşa gitmemiş olacak.

Fakat bir yıl geçti ve ikinci yıl da geçiyor. Ukrayna’nın başarıları sona erdi, Avrupa’nın rezervleri tükendi ve Rusya cephede giderek daha fazla bastırıyor ve hiç taviz vermiyor. Ufukta Avrupa’nın mağlup Ukrayna projesinden çekilmeyi lazım kılan ekonomik felaketi beliriyor.

ABD pes etmiş değil; Polonya ve Romanya’yı aktif biçimde Rusya ile savaşa dahil ederek dayanmaya çalışıyor. Ancak şu ana dek başarılı olamadılar: Ne o asil devlet adamları ne de o asil beyler Ukrayna’nın yolundan gitmek, Rusya ile tek başlarına savaşmak değil, bu onurlu görevden her ne pahasına olursa olsun kaçınmak ve NATO’nun bir bütün olarak değilse bile en azından Avrupa kısmının desteğini talep etmek istiyorlar. Onları Moskova ile savaşa zorlamak adına son şans, sırasıyla 1939 ve 1940’tan önce kendilerine ait olan toprakları kontrol altına almak için parçalanmakta olan Ukrayna’ya asker göndermek zorunda kalacaklar bir durum yaratmak. Orada Rus ordusuyla karşı karşıya gelmeleri gerekir ve Amerikalılar için savaşa yol açacak bir provokasyon düzenlemek teknik bir mesele olacaktır.

Bu açıdan bakıldığında Ukrayna’nın taarruzu kaçınılmaz hale geliyor, zira bu ABD’ye lazım.

Gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olan senaryoda [ki yine de dikkate alınmalı] Kiev bir mucize eseri ufak galibiyetler elde etmeyi başaracak ve kış gelmeden cephe hattını istikrara kavuşturacaktır. Bu durumda ABD, Avrupa’yı savaşa aktif olarak katılmaya zorlama [Avrupa birliklerini Ukrayna’ya gönderme] konusunda argümana sahip olacak. Washington, ortaklarına Kiev’in tek başına elinden geleni yaptığını, durumun çıkmaza girdiğini, kimsenin buna tahammül edemeyeceğini ama kimsenin de saldıramayacağını söyleyecek. Bu durumu tersine çevirmek ve Rusya’yı Batı lehine barış yapmaya zorlamak için Ukrayna’nın Avrupalı birliklerle takviye edilmesi gerektiğini açıklayacak. Avrupa [iktisadi nedenlerden ötürü] uzun süre bekleyemeyecek, bu yüzden kendi kendini zorlaması beklenecek.

Esasında neredeyse kaçınılmaz biçimde Ukrayna yenilecek, taarruzu başarısız olacak, rezervleri tükenecek, cepheyi tutacak hiçbir şey kalmayacak ve rejim gözlerimizin önünde parçalanmaya başlayacak. O zaman ABD, kendisinin ve müttefiklerinin ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, ancak Ukraynalıların [aptal ve yozlaşmış idarecileri yüzünden] Batı’nın yardımından tam anlamıyla yararlanamadıklarını söyleyecek. Bu nedenle Ukrayna’nın gözden çıkarılması gerekecek ve Ukrayna yönetimi suçlanacak. Öte yandan Polonyalılar ve Rumenler “tarihsel” topraklarını himaye etmekle ilgilenecek.

Bu durum ABD’ye zevahiri kurtarma ve Ukrayna’nın batı bölgelerine giren Polonya ve Romanya birliklerine karşı bir provokasyon düzenleyerek ve yaşananlardan Rusya’yı sorumlu tutarak Rusya’ya karşı savaşı sürdürme ve hatta genişletme umudu veriyor.

Washington’un Ukrayna’nın akıbetinin bu yazın ortasından sonuna kadar belirlenmesi gerektiğini ve Ukrayna’nın önümüzdeki son taarruzunun olacağını [farklı askeri ve siyasi düzeylerde] pek çok kez dile getirdiğini anımsatmak gerek. Bu açıklamalar bir süredir Avrupa ve NATO yetkilileri tarafından da tekrarlanıyor ve yakın zamanda benzer bir açıklama Çekya Cumhurbaşkanı tarafından da yapıldı.

Böylece Ukrayna’nın taarruzu konusunda Batı’da fikir birliği sağlanmış oldu: Ukrayna Silahlı Kuvvetleri saldırmalı, zira bu ABD ve AB’nin siyasi menfaatlerine uygun. Saldırının sonucu önemli değil. Tümüyle başarısız olması, Amerikalı muhtemelen kısmi bir başarıdan fazla tatmin eder, çünkü başarısızlık onlara Washington’un bilerek içine itildiği Ukrayna tuzağından [beklentileri karşılamadığı için Ukrayna’yı terk etme pahasına] kurtulma şansı verir.

Dolayısıyla Zelenskiy ne düşünürse düşünsün ve ne derse desin saldırmak zorundayız. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin bir saldırıdan kaçmak için tek şansı, biz saldırmaya hazır olmadan önce cephenin çökmesi.

paylaş