Seymour Hersh ile söyleşi: Batı'da kolektif bir panik hâkim

13 Nis 2023

Çevirmenin notu: Faili belli Kuzey Akım sabotajına dair Batı medyasında eylül ayından bu yana rezil bir müsamere oynanırken sahneye atlayıp yaşanan hadisenin özünü anlatan ilk isim, Pulitzer ödüllü emektar gazeteci Seymour Hersh oldu. Hersh’in 26 Eylül’de Rusya’dan Batı Avrupa’ya doğalgaz tedarik eden Kuzey Akım 1 ve 2 doğalgaz boru hatlarına yönelik sabotajın ABD ve Norveç ortaklığıyla gerçekleştirildiğini ortaya koyduğu haberinin ardından New York Times ve Die Zeit gazeteleri, ellerine istihbaratın tutuşturduğu, akla mantığa sığmayan bir parodi senaryo anlatmaya başladı. Hersh, devamında buna yanıt verdi ve ardından benzer bir hamle de Washington Post gazetesinden geldi. Hersh, 5 Nisan’da ona dair de bir makale yayımladı. Aşağıda uzun bir söyleşi var; Hersh, Alman gazeteci Patrik Baab’ın dikkatlice seçilmiş sorularını yanıtlıyor.

Patrik Baab — The Postil Magazine

1 Nisan 2023

Geçtiğimiz günlerde Patrik Baab, ödüllü araştırmacı gazeteci ve yazar Seymour Hersh ile söyleşi yapma fırsatı buldu. Bu söyleşiyi sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz [ifade edilen görüşler Sayın Hersh’e aittir ve Postil’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir].

***

Patrik Baab (PB): Söyleşiyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Kuzey Akım haberinizde imha talimatını veren yetkili olan Sayın Biden’ın adını verdiniz, fakat şimdi büyük bir örtbasla karşı karşıyasınız. Bunun ardında ne var? New York Times ve Alman yayın organı [Die Zeit] aynı yelkenli yatla alakalı haberi yayımladı ve Ukraynalı mürettebatı hükümetlerden tamamen bağımsız olarak gösterdi. Bu doğru olabilir mi?

Seymour Hersh (SH): Nasıl olduğunu hakikaten bilmiyorum ama New York Times ya da Die Zeit’ta çalışıyor olsaydım, okyanus ötesinde 3 bin ile 3 bin 500 mil uzaklıktaki iki kuruluşun bunu neden Ukraynalıların yaptığı konusunda aynı fikre sahip olduğunu merak ederdim. Nedenini tam olarak anlayamadım. Muhabirlerden birine şunu sordum: Madem yatta dinamit kalıntıları vardı, neden mayına ne olduğunu bulmaya çalışmadılar? O bir mayın, gerçek bir bomba değil. Patlatmak için plastiği olan bir mayın ama su üzerinde bir mayın cihazı, peki neden onu bulmaya çalışmadılar? O da bulduk dedi. İsveçliler ve Danimarkalılar birkaç gün içinde oradaydı. Ama Amerikalılar çoktan gelip patlamamış bombayı götürmüşlerdi ve ben de “Sence bunu neden yaptılar?” diye sordum. O da “Amerikalılar nasıldır bilirsin. Her zaman ilk olmak isterler. Ne yapabilirim?” dedi.

Bunu neden yaptıklarının başka bir cevabı daha var. Şimdi herkes olayla hiçbir alakası olmayan bir boru parçasının peşinde. Odadaki fil hakkında değil de bu konuda hikâye ve öyküler yazıyorlar. Yazdığım haber, benim bir gazeteyi idare etme biçimimi ifade etmiyor. Ama belki de bu yüzden bir gazetenin editörü değilim ya da olmak istemedim. Yani sorunuzun cevabı, bu soruyu yanlış kişiye sorduğunuz. Yapabileceğim tek şey spekülasyon sunmak. Siz de benimle aynı spekülasyona sahipsiniz. Eminim bu yat hikayesini satabilmenizin sebebi de aynı. Kimsenin tadını kaçırmak istemem ama bu 49 metrelik bir yat. Diyelim ki Baltık Denizi’ne açıldı. Bir boru hattı bulabilir ve ikinci olarak, 260 fit dibe bir çapa atabilir, böylece tekneyi sabitleyebilirler ve dalgıçlar bir teknenin arka ucundan dalabilirler. Üzerine merdivenle çıkamazsınız çünkü motorlar orada. Ve yatta başka şeyler de var. Bunu nasıl es geçeceksiniz?

Eğer bir yatın 260 fite kadar uzanan çapaları olsaydı, muhtemelen batardı ya da en azından bir tarafı suyun içine girerdi. Ama her nasılsa, işte buradasınız. Kimsenin gerçeklerle yüzleşmeye çalışmamasına bir şey diyemem; karşı bir haber yapmaya çok hevesliler ama bu da işin bir parçası. Ama her gazetenin, “öbür adam bunu nasıl buldu?” diye sorması gerekir. Sonra da Almanya’daki muhabiri neden kabul ettiğimi merak ediyorlar, ki kendisi çok iyi bir adamdır, gelip benimle görüştü ve istihbarat camiasıyla hiç konuşmadığını söyledi. Ben de haberimi istihbarat camiasıyla konuşmadığını belirtecek şekilde değiştirdiğimi söyledim. New York Times çalışanları da sadece istihbarat camiasına ulaşabilen kişilerle konuşur. Ancak bu, okyanusun her iki yakasında da Amerikan istihbarat camiasıyla ilgili olduğu açık olan bir şeyler olduğu gerçeğini değiştirmez. Fakat her iki gazetenin de neden böyle davrandığını açıklayamıyorum, her ikisi de harika gazeteler ve söz konusu muhabirler de son derece yetkin kişiler. Yani içlerinden birini iyi tanıyorum. Almanya’da mükemmel bir gazeteci. Onu yıllardır tanırım.

Neden arkalarına yaslanıp “Belki de bu konuda daha fazla haber yapmalıyız” diyemediklerini anlamıyorum. Ama hayır, böyle bir şey olmayacak.

PB: Muhtemelen bunun nedeni basının soruşturmanın bir parçası olmamasıdır. Onlar örtbasın parçası.

SH: Ama bu, var olduğunu düşünmediğim bir imada bulunmak olur. Örtbasın parçası olduklarına dair herhangi bir fikirleri olduğunu sanmıyorum. Mesele de bu zaten. Sizin gibi iyi bir istihbarat teşkilatına sahip olmanın tüm amacının bu olduğunu düşünmüyorum ve bizimle ne kadar yakın çalıştıklarını biliyorsunuz. Bilmiyorsanız bile muhtemelen tahmin edebilirsiniz. Biz müttefikiz, özellikle de 11 Eylül’den sonra güçlü müttefikler haline geldik. Ancak onların da bildikleri anlamda bu örtbasın bir parçası olduklarını düşünmüyorum. Dünyada eleştirel düşünce denen bir şey var. Ve bu haber üzerinde neden şu ana kadar olduğundan daha fazla eleştirel düşünceye sahip olmadığımızı anlamıyorum.

PB: Almanya’da son zamanlarda patlamadan Ruslar sorumlu tutuluyor. Bu mümkün mü? Kendi boru hatlarını kendileri mi yok ettiler?

SH: Siz de benimle aynı yanıtı veriyorsunuz, yani elbette hayır. Her şeyden önce Sayın Putin, bildiğiniz üzere 2011 yılından bu yana çalışan, Almanya’yı dev bir ülke haline getiren, dünyanın en büyük kimya şirketi BASF ile büyük otomobil üreticilerini bir araya getiren ve Almanya’yı sıcak, zengin ve bu zenginliği Avrupa’nın geri kalanıyla da paylaşabilir hale getiren Kuzey Akım-1’i çoktan durdurmuştu. Kuzey Akım-1’den aldıkları gazın çoğu ihtiyaç duyduklarından çok daha fazlaydı.

Bu arada, havaya uçurulan Kuzey Akım-2’nin içinde çok fazla gaz vardı ve daha yeni inşa edilmiş ve tescil edilmişti. Ve sonra Şansölyeniz, sanırım bir buçuk yıl önce Amerika’nın talebi üzerine bunu tescil etti. Yani, 750 mil metan gazıyla daha az dolu haldeydi, bu yüzden böyle bir patlama oldu.

Bir haberimde nihayetinde mayınlar aktif ederken düşük frekanslı bir sonarla yapmak zorunda kaldıklarını, zira yüksek frekanslı her şeyin suda yandığını yazmıştım. Düşük frekans ise sadece bir dizi darbeden ibaret. Karmaşık bir sinyal değil, her neyse, fotoğrafları değil sadece sinyalleri gören açık kaynak istihbaratçılarının hepsi başlangıçta böyle bir uçak olmadığını açıkça belirttiler. Ama bu bir şeyin neden havaya uçtuğunu açıklamıyordu, zira tek yapmanız gereken transponder’i, IFF’i (Dost veya Düşman Tanımlama Sistemi) kapatmaktı.

Kapatabilirseniz kimse sizi göremez. Bu bir güvenlik mekanizmasıdır. Ve sizi temin ederim ki, daha önce de yazdığım gibi Norveç’te Amerikan Başkanı’nın işini yürütenler, istedikleri her yere istedikleri sinyalleri nasıl gönderebileceklerini biliyorlardı ve Baltık Denizi’ne gittiler. Şaka yapıyorum, orada 1941’de Pearl Harbor’a doğru yelken açan Japon donanmasını savaşı başlatmak için yeniden yaratabilirlerdi.

Bu haber için üç ayımı harcadım. Dün yaptığım bir şey değildi. Ve kaynak kullanmadıkları gerçeği… 50 yıldır istihbarat camiasına ve diğer şeylere karşı haberler yazan bir adamla konuşuyorsunuz. Sanırım New York Times’ta çalıştığım yedi ya da sekiz yıl boyunca 800 kadar haber yazmış olmalıyım, belki beş tanesinde kaynak belirtilmiştir. Çoğu isimsizdi elbette ve New York Times’taki iki haberin de kaynağı belirtilmemişti.

İşte tüm bunların ironisi de bu. Ama burada neler olup bittiğine dair doğru türde metafizik sorular soruyorsunuz. Burada neler olup bittiğine cevap veremem. Batı’da kolektif bir panik hâkim.

PB: Örtbas hadisesinin Alman Şansölyesi Olaf Scholz’un mart ayının başında Washington’a yaptığı ziyaretten birkaç gün sonra başlamış olması bana çok ilginç geldi. Siz de bunu ilginç buluyor musunuz?

SH: Örtbas Scholz’un ziyaretinden çok önce, derhal başladı. Bombalar geçen yılın eylül ayı sonlarında infilak etti ve yaptırımlar da savaşın başladığı şubat ayından çok önce başladı. Tüm bunlar 2021’in aralık ayında, ilk makalede bahsettiğim toplantılarla başladı; Beyaz Saray’da ya da İdari Ofis Binası’nın yanındaki binada başladı. Hepsi bu gizli toplantılara, Putin’in geri adım atmasını sağlamak için Başkan’a sunabilecekleri alternatifleri bulmak üzere başladılar. Ortaya çıkan alternatiflerden biri de boru hatlarının bombalanmasıydı. Ve Başkan Biden bunu 19 Şubat 2020’de, yaklaşık 13-14 ay önce Scholz ile görüşmeden önce söyledi. Ve o noktada bana şunu sordular, [Scholz] biliyor muydu? Ne bildiğini bilmiyorum.

Başkan’ın Scholz’a söyleyip söylemediğini bilmiyorum ama o görüşmede Scholz’un da orada olduğunu ve daha sonra kendisine ne düşündüğü sorulduğunda iltifat ettiğini biliyorum. Ben Amerikalılarla birlikteyim dedi. “Elbette boru hattının havaya uçurulmayacağını umuyorum” demedi. Bu kesin. Böyle bir şey söylemedi ve başka bir şey de söylemedi.

Ve evet, haklısınız. Bir ay önce gelip başkanı ziyaret etti, epey tuhaf bir ziyaretti. Şansölye’nin uçağıyla ve basın olmadan geldi ki bu alışılmadık bir durum. Ayrıca Başkan Biden ile 10 dakikalık bir etkinlik dışında kamuya açık hiçbir etkinlik yapmadı, her ikisi de birbirlerine ne kadar harika olduklarını söylediler, soru sorulmadı ve ardından 80 dakikalık kapalı bir toplantı yaptı. Kendisine alelade biri gibi davranıldı. O Alman Şansölyesi. Başkanla basın toplantısı yapmadı, akşam yemeği yemedi. Öylece içeri girdi ve çıktı. Siz ve Almanya’daki adamlarınız onun adına endişelenmelisiniz. Ama bu noktada şunu söyleyebilirsiniz: Eğer bilmiyorsa da kesinlikle olayın örtbas edilmesinde işbirlikçi olmuştur.

Aklında ne olduğunu tahmin etmemi isteyemezsiniz. Hiçbir fikrim yok. Ancak özel olarak ne konuştukları hakkında hiçbir fikrim olmasa da Başkan’ın ne istediğini net olarak biliyordu. Geçen gün Substack abonelerim için bir haber yazdım. Bununla gazetelere gitmezdim zira Amerikan gazetelerinin benim haber yazmamı istemediğini biliyorum. Liberal olanlar karşı çıkıyor. Başka bir Trump’ın, başka bir Cumhuriyetçi delinin gelmesinden o kadar korkuyorlar ki Biden’a objektif bakamıyorlar. Benim görüşüm bu. Ama haberimi yaptığımda size söyleyeceğim. Uzun zamandır buralardayım. Burada, Washington’da, New York’ta ve London Review’da birlikte çalıştığım en iyi editörlerden birini yanıma aldım. Ve bir doğruluk kontrolcüm var. New Yorker’ın mükemmel doğruluk kontrolcüleri vardı. Her satır kontrol edilirdi. On yıl önce New Yorker’da çalışırken benimle çalışan en iyi doğruluk kontrolcüsünü yanıma aldım.

Fakat bu iyi bir standart. Amerika’da medya çığırından çıktı. Bunu Trump yaptı. Ya Fox News’u destekliyorsunuz ya da karşısınız. Yani bu çok mantıksız. Ne diyebilirim ki?

PB: Alman Şansölyesine ABD’li istihbarat teşkilatları tarafından şantaj yapıldığını düşünüyor musunuz?

SH: Son derece metafiziksel birisiniz. Ben hiçbir şey hayal etmiyorum; bu benim hayatım. Hayır, illa bir şey düşüneceksem o da aldatılmış olduğu. Bence bu noktada ne yaşandığının farkında olduğunu ya da kesinlikle bir şüphesi olduğunu varsaymak zorundayız. Ve şu anda hiçbir şey bilmediğimiz Amerikan hikayesine kesinlikle katılıyor.

Uzun zamandır Washington’dayım ve Joe Biden çok fazla tecrübeli biriydi. Elimizde Clarence Thomas’ın olmasının müsebbibi o; Yargı Komisyonu Başkanı’ydı ve kendisine yönelik şikayetleri görmezden geldi. Ayrıca Senato’da Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığını da destekledi. Bunlar büyük işler. Buraya kadar kusursuz şekilde gelemezsiniz. Orada kalarak ve yeniden seçilerek gelirsiniz. Diğerlerinden daha uzun yaşarsınız ve kıdem alırsınız. Ve Usame bin Ladin’in Sünni fanatizmine karşı Amerika’nın karşılık verme kararını destekleyen insanlardan biriydi.

Sünni radikalizmine bizim kadar düşman olan Saddam Hüseyin gibi korkunç bir adam tarafından yönetilen Irak’ı bombalayarak ve saldırarak karşılık verdik. Sonra da gidip Beşar Esad yönetimindeki Suriye’ye saldırdık ki Beşar Esad da Sünni radikalizmden hazzetmeyen biriydi. Yani bunun bir model olduğunu açıklayamazsınız. Joe Biden ve yakın ekibinin, “Hepimiz Komünizmden nefret ediyoruz ve hepimiz Putin’den nefret ediyoruz. Hepimiz Şi’den nefret ediyoruz ve hepimiz nefret ediyoruz, nefret ediyoruz, nefret ediyoruz” kalıbına bu kadar cuk oturmasına üzüldüm. Bugünlerde Amerika’dan gördüğümüz şey bu. Bundan ve şundan nefret ediyoruz. Ama bildiğiniz gibi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yeniden silahlanmakla ilgilenmeyen Almanya’ya baskı yapıyordu.

Willy Brandt başta olmak üzere Alman liderlerle sorunlarım olsa da Almanya’nın Doğu’ya yönelik politikalarının tamamı harika fikirlerdi. Sizi bombaladığımızı ve Alman ordularının yaptıklarını biliyoruz ama şimdi iyi müttefikler olacağız. Ticaret ortağı olacağız. Kendimizi sanayi üssü olarak inşa edeceğiz ve size NATO’da olabileceğimizi, Batı Avrupa’ya katılabileceğimizi ispatlayacağız ve belki de Fransızların bize olan nefretleri diner. Ve onun yaptığı da buydu. Hatırlıyorum, Egon Bahr Washington’a gelirdi. O zamanlar sanırım New York Times’ta muhabirdim. Onunla görüşürdüm. Kissinger ile de gerçekten iyi işler yapıldı. Ne kadar rezil ve ahlaksız olursa olsun Avrupa’nın yeniden inşası ve Almanya’nın tekrar fotoğrafa sokulması 1970’lerde ve 1980’lerde çok zekice yapıldı. Ve şimdi bu adam, benim başkanım, Almanya’nın sahip olduğu bağımsızlıktan ve Irak’taki savaşa olan bağlılığımıza karşı kayıtsız kalmaya başlamasından bu yana NATO’da olmasından çok korkuyor. Bence eylül ayının sonlarına gelindiğinde Zelenskiy ve onun ekibi içinde, ordunun tepesindeki yolsuzluklarla Amerika’nın bu savaşta elde edebileceği en iyi şeyin bir çıkmaz olacağı belli oldu. Enflasyonun yükseldiği bir dönemde bu savaşa 120 milyar dolar harcadık.

Bir de kendi halinize bakın. Enflasyonunuz görüş açısının dışına çıkıyor. Daha iyiye gitmeyecek. Peki ya size boru hattınızı size, boru hattınızı imha ettiğini, zira Amerika’nın beş nesildir Rus doğalgaz ve petrolünün Rusya için Avrupa’ya karşı bir silah, politik bir silah haline gelmesinden korktuğunu söylese? Altta yatan korku buydu. Biden başkan yardımcısıyken bu konuda konuşmalar yapmıştı. Jack Kennedy bu konuda konuştu. Ben de bu konuda yazılar yazdım. Bu savaş devam ettikçe, daha fazla paraya mal oldukça ve bir yere varmadıkç önümüzdeki altı ay içinde Almanya ve hatta NATO bile bizimle aynı yolda yürümeyebilir. Bu yüzden onlara bunu yapmaları, çekip gitmeleri için bir şans vermeyeceğim zira gazlarını ellerinden alacağım, boru hatlarını havaya uçuracağım. Almanya’nın bu noktaya gelmesinin nedeni de bu. Kışı atlattınız çünkü hava ılıktı ve rezervleriniz vardı ama dikkatli olun, gelecek yıl sektörünüz için çok kötü olacak. Alternatif gaz satın alabilirdiniz ama Rusya’dan aldığınız tatlı metan gazı gibisi yoktu.

Ve o kadar çok şeye de sahip değilsiniz. O kadar ucuza gelmiyor. Nihayetinde sıvılaştırılmış doğalgaz kullanacaksınız. Biraz da yenilenebilir kaynaklara bakacaksınız. Ülkeniz, yani BASF, anladığım kadarıyla Çin’e bakıyor, bazı fabrikaları gaz temin edebilecekleri bir yere taşımak için onlarla görüşüyorlar. Ve satabilecekleri ekmeği üretmek için yeterli gazları olmadığı için altı, sekiz, on fırınları varsa bunların yarısını ya da sekizini kapatan fırınlarınız var. Bu kötü olacak ve Biden’ın üzerine kalacak ve bence bu yılın ortasına kadar siyasi açıdan onun için bir felaket olacak. Bu yüzden beklemekten memnunum. Siz neden değilsiniz?

PB: Biden’ın etrafındaki yeni muhafazakârlar ile CIA arasında, Amerika’daki güvenlik aygıtında ayrışma var mıydı?

SH: Dedikleri gibi, buraya dikkat. Şu anda bu konuda daha fazla şey yazıyorum. Bu spesifik husus hakkında çok fazla değil ama istihbarat camiasındaki bazı insanların düşündükleri ile Beyaz Saray’ın yaptıkları arasında bariz bir fark söz konusu. Kimsenin Beyaz Saray’ın Rusya ve Çin’e sürekli bağırmasını ve savaşta olup bitenleri sürekli abartmasını desteklediğini sanmıyorum ki Başkan ile Dışişleri Bakanı Tony Blinken arasında devasa bir fikir ayrılığı var. Yani ilk defa bir Amerikan Dışişleri Bakanı balon yüzünden Çinli mevkidaşı ile görüşmeyi reddediyor. Bana bunu açıklayın. Balon da ne oluyor? Sonsuza kadar uçacak olan bir balon yüzünden mi gitmeyeceksin? Hadi ama… Ben bir Amerikalıyım. Ülkemi herkes kadar seviyorum. Bunun için her türlü gerekçe var. Bana göre hava hoş. Ben işimi yapıyorum ve basındaki diğerlerinin neden böyle davrandığını anlamıyorum... Sanırım tek düşünebildiğim bu. Trump’la birlikte yaşadığımız dehşet nedeniyle politik türden bir şey olmalı.

İşte irrasyonel Trump. Bence kimse bunu tekrar istemiyor. Ve böylece Biden tutunabilecek tek kişi haline geliyor. Anlamıyorum. 50 yıl önce Vietnam Savaşı hakkında, My Lai katliamı hakkında eleştirel bir yazı yazdığımda Amerikan Senatosunun neden bu kadar eleştirel olduğunu anlamamıştım. O zaman kimse inanmamıştı. Dolayısıyla yazdığım haberlere inanılmadığı fikri benim için yeni değil. O yollardan daha önce de geçtim. Hepsi ortaya çıkacak.

Bakın, ortaya çıktı. Olduğunu söylediğim şey oldu ve bundan kurtulamazlar. Beyaz Saray yarın yeni bir çalışma yaptırabilir, bu çalışma iki hafta içinde ortaya çıkar ve biz sorunu inceledik, biz ve CIA’in bazı unsurları ne olduğunu bilmediğimizi söylüyoruz ama Amerika’nın yaptığına dair bir işaret yok diyebilir. Bir sonraki yalanın bu olacağından eminim. Neden olmasın? Ama bana bunu Putin’in yaptığını söylemeyeceksiniz. Putin’in konuşmalarını okudum. Onunla aynı fikirde değilim. Başka alternatifler varken savaşı seçen bir adamı asla destekleyemezsiniz. Sıkıştığını biliyorum ama İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki en kanlı savaştı. Balkanlar ve Çeçenistan vardı ama bunlar Ukrayna’da olanlara hiç benzemiyor. Şimdi Rusya ve Ukrayna. Bu çok uzun bir geçmişe dayanıyor. Ama 1930’larda, hatırlarsınız, hasat kötüydü, açlık vardı ve biz Ukrayna’daki tüm buğdayı alıp Rus ülkesine getirdik. Ukraynalılar 1932’de Rusların yiyeceklerini ellerinden almasına seyirci kalarak öldüler. Ama neyse, bu başka mevzu.

PB: Boru hattının yok edilmesine yönelik planlama ekibinde doğrudan kimler yer aldı?

SH: Hadi ama, hadi ama. İnsancıklar. Nasıl yani? Bu yeterince iyi bir cevap mı? Hayır. Size sadece genel prensipleri söyleyebilirim ve dediğim gibi, uzun zamandır bu konular hakkında yazıyorum. Pek çok yönüyle. Hayır, böyle bir şeyi yapmanın yolu mümkün olduğunca az kişinin bilmesi ve Beyaz Saray’da kimsenin bilmemesi. Bir CIA direktörümüz var ve ona ne sorsanız bilir. Ve eğer akıllıysa, fazla bir şey bilmek istemez ama siz ona asgari şeyi sorarsınız. Ama Başkan’ın “evet, yapın” dediğini söyleyen o. Başkan “hayır, yapmayın” diyor. Ama bunu nasıl yaptıkları asla net olarak öğrenilemeyecek. Bir anı kitabı yazıp sırları ifşa etmeye başlayacak liderlere asla güvenemezsiniz. Bu işi yapan profesyoneller en azını yaparlar. Herkesin gözden kaçırdığı en büyük nokta Norveç’in çok önemli olduğu. Norveç gemileri, Norveç’teki tatbikat, Norveç’in dahli. Baltık Denizi’ni bilmiyoruz. Ve birdenbire bir grup dalgıç, yüzeyinin altında hiç petrol ya da gaz bulunmayan Baltık Denizi’nde dolaşmaya başlıyor. Nasıl yani? Ve Ruslar hiç gözetleme yapmıyor.

Sualtı gözetimi, denizaltılar var. Herkes Baltık Denizi’ni izliyor çünkü dünyanın iyilerine ve kötülerine, pis komünistlere ve geri kalan bizlere çok yakın. Ve bu yüzden çok büyük bir deniz. İnsanlar boru hattını es geçiyor, biri havaya uçurulan diğeri durdurulan iki boru hattının tamamı aslında 760 mil uzunluğundaydı. Rusya’dan, Leningrad ya da St. Petersburg’un hemen yakınından, Rusya’nın o köşesinden Almanya’ya kadar uzanan dümdüz bir boru hattı; inanılmaz bir üretim. İnşa edilmesi ve havaya uçurulması milyarlarca olmasa da yüz milyonlarca dolara mal olmuş olmalı. Bu konudaki kanun da çok ilginç Deniz hukuku üzerine çok çalıştım çünkü 1980’lerde, 1984’te ilk telgraf hatları yapıldığında Amerika ve dünya tarafından imzalanan anlaşmalar vardı.

Ayrıca her iki anlaşmayı da imzaladık. O zamandan beri su altındaki bir petrol boru hattının koparılmasının suç olduğunu söyleyen özel bir kanun yok. Yani, eğer bir dava açılırsa, mahkemenin bunun suç olduğuna karar vereceği belli. Ama ortada kanun yok. Gerçi koaksiyel kablolar, televizyon kabloları ve yeraltı kabloları ile başlayarak artık her şeyi dikkate alıyoruz. Artık pek çok şey havada da var ama 30 yıl önce bunlar iletişim cihazlarının bulunduğu kablolardı. Eminim 19. yüzyılın başlarındaki kanunlar geçerliydi ama şimdi kesin olan tek şey, eğer bunu ABD’nin yaptığı tespit edilirse, şirketlere karşı sorumlu olacakları. Gazprom ve/veya bir başkası. Boru hatlarından ilkinin sahibi Rus oligarkların da dahil olduğu — yüzde 51 oligarklar ve yüzde 49 doğalgaz tedarik eden Batı Avrupalı şirketler — bir konsorsiyum. İkinci boru hattının kime ait olduğunu bilmiyorum ama potansiyel milyarlarca dolarlık zarar ve davalardan bahsediyoruz. Ayrıca bunun uluslararası hukukun ihlali olup olmadığı sorusu da var. Tüm bu meseleler karara bağlanacak. Dolayısıyla bunun Beyaz Saray’ın uğraşmak isteyeceği bir şey olmadığını tahmin edebiliyorum, özellikle de Biden 2024’te tekrar aday olmak isteyince.

PB: Bu Alman-Amerikan ilişkilerini yok eder mi?

SH: Öyle olacağını sanmıyorum. Resmi düzeyde zehirlediği çok açık. Ve şu ana dek ortalama bir Almanın ortalama bir Amerikalının kendilerine karşı olduğuna ikna olduğuna dair bir işaret yok, çünkü kesinlikle öyle değil. Ancak bu durum NATO için de diplomatik sorunlara neden oluyor. Yani, NATO ülkeleri için. Almanya’da şu anda yaşadığınız bu fiyat artışları ve bu enflasyon daha iyiye gitmeyecek. Ve gaz kıtlığı Batı Avrupa’yı, özellikle Almanya’yı bilmiyorum ama klima burada yayın ama o kadar da değil, ancak klima için kullanılan tüm enerji, ısı üretmek için kullanılan tüm enerji, büyük ölçüde türbinler doğalgaz ile şarj ediliyordu çünkü doğalgaz vardı, bu yüzden kömür kullanmıyordunuz. Gaz daha temizdi. Fransa’da tanıdığım bazı insanlar, elektrik için beş kat daha fazla para ödüyorlar çünkü elektrik doğalgazla çalışan türbinlerden elde ediliyor ve doğalgaz daha pahalıya mal oluyor. İtalya’da da durum aynı. Doğalgaz üç ila dört kat daha pahalı. Fransa’da şu anda iki nükleer enerji santralinin yeniden faaliyete geçirilmesi konuşuluyor, ki bu santraller nükleer santrallerin mekaniği ile ilgili sorunlar nedeniyle değil, bu santralleri işletenlerle ilgili meseleler yüzünden kapatılmıştı.

Bir türlü anlayamıyorlar. Çernobil’de ne yaşandı? Amerika’daki Three Mile Island’da ne yaşandı? Sanırım tekrar geri dönmeye başlayacağız, asıl mesele şu: Batı Almanya daha fazla yenilenebilir enerjiye geri dönecek mi? Çinliler bu konuda bizden çok ileride ve bu olabilir, bu iyi bir işaret olacaktır. Yenilenebilir enerjiye daha büyük bir hevesle geri dönüyoruz. Ancak yine de elinizdeki gazın maliyetini azaltmak için bunu zamanında yapmak mümkün olmayacak.

Şu anda Almanya’da kaç Amerikan askeri var. Hâlâ onlarca üssümüz var değil mi? Almanya’da? Bu bir işgal değil. Kişisel dostluk ve ekonomik ilişkilerimizi kaybedeceğimizi sanmıyorum. Ama siyasi olarak, bilemiyorum.

Ben siyaset yapmam. Hiç Kongre’ye gidip ifade vermedim. Bunu yapmam. Sizinle siyasi bir şekilde konuşuyorum çünkü bana soruları siz soruyorsunuz. Ama eğer farklı sorular sorarsanız, sizinle de bu konuda konuşurum. Ama siz gazetelerin sorması gereken ama sormadıkları türden sorular soruyorsunuz.

PB: ABD neden bu işe Norveç’i dahil etti? Bu bir tür makul inkâr için miydi?

SH: Hayır. Norveç bizim evcil hayvanımız oldu. Bizim küçük evcil köpeğimiz oldular. Norveç’in istihbarat teşkilatları savaş ilan edilmeden önce Kuzey Vietnam’daki operasyonlarda bizimle birlikte yer aldı. Norveç her zaman harikulade olmuştur. Çok yetkin denizcileri var. Dünyanın en iyi PT (Patrol Torpedo) botlarına sahipler. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en gelişmiş PT botlarına sahipler ve bu botlar bizim tarafımızdan, Amerikan CIA’i ve Amerikan Deniz Piyadeleri tarafından Kuzey Vietnam’da gizli operasyonlar yürütmek için kullanıldı. Yani köklü bir ilişkimiz var. Ama unutmayın ki Oslo’dan Rusya ile buluştukları Kuzey Kutbuna kadar 1400 millik bir sınır var. Ve Norveç’e muhtemelen yüz milyonlarca dolar yatırdık; son on yılda daha fazla. İnanılmaz bir sentetik açıklıklı radar inşa ettik; bu, Kuzey Kutup Dairesinin yukarısını ve yakınını izleyebilen en gelişmiş radar.

Kuş uçuşu yaklaşık 220 mil ötede, Rusya’nın en büyük füze sahalarından birinin bulunduğu Kola Yarımadası var. Ve biz bunu radarla izliyoruz. Norveç’in İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan bir denizaltı üssü kapatılmıştı. Kuzeyde yeniden inşa ettik. Burası Norveç’in kuzeyinde. İsveç sınıra çok yakın. Ve son teknoloji ürünü yeni bir denizaltı üssü inşa ettik. Norveç’te büyük bir hava üssü ve donanma üssü de var, bunlara da para yatırdık ve tesisleri paylaştık. Yani onlar bizim çocuklarımız, evcil hayvanlarımız oldular. Ve onlar çok önemliydi. Onlar olmadan bu operasyonu yapamazdık.

Mayınları bırakanlar Norveç gemileriydi. Yani bu epey güven dolu bir ilişki ve kimse bundan söz etmiyor. Çalışmaların çoğu Norveç yakınlarında, büyük bir adanın bulunduğu Baltık’ın dar bölgesindeki su yollarında yapıldı ve çeşitli noktalarda boru hatları hem Danimarka hem de İsveç deniz sınırının on iki mil içindeydi. Ve bence bu iki ülke de olayı bildikleri ve başından beri bildikleri konusunda çok açık sözlü olmadılar. Bu konuda yazdım çünkü elimde bunu söyleyen bir kâğıt parçası yok. Ama iki kere iki genellikle dört eder. Kimse saymasa bile.

Eğer kimse saymıyorsa önemsizdir. Paslı bir boru yüzünden denizin dibini araştırmakla ilgili bir sürü palyaço oyunu var. Yani, bunların hepsi çok aptalca.

PB: Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre, 2022’nin eylül ayı ortasında ABD’yi ziyaret etmiş ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Carlos del Toro ve Temsilciler Meclisi’nin [o dönemki] başkanı Nancy Pelosi ile görüşmüştü.

SH: Bunların hiçbirinin bu misyonlardan haberleri yok. O sırada göreve devam ediyor olsa bile, ki 2022’de o kadar erken olduğunu sanmıyorum, gizli bir görevden haberleri olmazdı. Belki de öyleydi. Bilmiyorum. Hayır, tabii ki bilmiyorlar. Hayır, çember çok dar. Hayır, Kongre’ye sen olsan söyler miydin? Şaka mı yapıyorsun?

Bence bu kadar gizli olmasının nedeni çok az kişinin bilmesiydi. Bir operasyonu ancak bu şekilde yürütebilirsiniz. Dört boru hattı için kaç dalgıç kullandığımızı biliyor musunuz? İki. Çok yetenekli iki Amerikan Donanması dalgıcı. Deniz Kuvvetlerinden değil, Özel Kuvvetlerden değil. Çünkü Özel Kuvvetleri kullanırsanız, farklı bir raporlama yapmanız gerekir. Kongre’ye rapor vermek zorunda kalırsınız. Ama donanma, CIA işin içinde olsa ve donanmayı getirseler bile bunu yapmak zorunda olmazsınız. Sadece askeri bir görev. Kongre bunu bilmek zorunda değil. Zaten Kongre’de bir şey söylemek istemezler. Hayır, çok az insan var. Norveçlilerin gemileri ve uzmanlıkları vardı.

Denizin dibini biliyorlardı. Akıntıları biliyorlardı. Baltık her yıl boşalır; içeri ve dışarı muazzam bir akıntı olur. Şimdi kirlilik yüzünden oldukça bozulmuş durumda. Eskiden burada morina balıkçılığı harikaydı.

PB: Yani Amerikalılar saldırıdan sonra patlamayı teyit etmek için Norveç’in P8-A Poseidon’unu kullandılar.

SH: Hayır, hiçbir şeyi teyit etmek zorunda kalmadılar. Hayır. Kullanılan bir uçak vardı. Bir P8-A uçağıydı. IFF’i açık değildi. Transponderi açık değildi. Yani onu görmenin bir yolu yoktu. Daha önce de söylediğim gibi, uçak yoktu, uçağı takip edemedik diyenlerin sorunu, tabii ki transponder olmadığı gerçeğini düşünmemeleriydi. O birkaç gün içindeki açık kaynak istihbaratı dedikleri şeyi hatırlıyorum, insanlar böyle bir uçağın olmadığından söz ediyorlardı. Eylül ayında bombaları aktif etmek için bir uçağın sonar bıraktığını yazmıştım. Ama sorun şuydu ki, hepsi bulamadıkları şeyler hakkında rapor veriyordu. Ama sonra sorun şuydu, bir şey infilak etti. Bir uçak göremiyorlarsa nasıl patladı? Ama bu bir sorun değildi. Sadece bir uçak bulamadıkları gerçeğini yazıyorlardı, bir uçağı saklamanın çok kolay olduğunu kabul etmiyorlardı. Aynı şekilde gemileri de saklayabilirsiniz. Kapatabilecekleri elektronik donanımları var. Acil durum frekansları var.

Her neyse, yatlarda bile AIS dedikleri bir sistem var. Okuduğumuz kadarıyla bunu yapmak için kullanıldığı iddia edilen türden bir yatın, başınızın belaya girmesi durumunda sahil güvenliğe haber vermek için nerede olduğunuzu öğrenmenin yöntemine sahip olmanız gerekir. Yani, onlara nerede olduklarını söyleyen bir sistemleri olması gerekiyor. Bu izlenebilen elektronik bir sistem. Kapatabilirsiniz de. Ama her neyse, uçak herhangi biri tarafından uçurulmuş olabilir. Ne yazdıysam elimdeki bilgilere dayanarak yazdım. Bence Amerikalılar tarafından uçurulan bir P8-A’ydı; bir Amerikan P8-A’sıydı. Ve birileri Norveç’te bu uçaktan olmadığını söyledi. Belki onların bilgisi dahilinde değildi ama vardı. İşte bu kadar. Ne olduysa oldu, nokta.

PB: Önümüzdeki haftalarda neler olacak? Siz ne düşünüyorsunuz? Haberin yeni bir kısmı var mı ya da basında yeni tepkiler olacağını düşünüyor musunuz?

SH: Şey, hayır, basın konusunda kaygılı değilim. Onlar hakkında kaygılanmam. Neden onlar için kaygılanayım ki? Hayatım boyunca basının görmezden geldiği haberler yazdım. Gerçek oldukları ya ortaya çıktı ya da çıkmadı. Hayır, elbette tüm mesele hakkında daha fazla yazıyorum çünkü bu benim Beyaz Saray’ım ve benim başkanım, bizim politikamız. Bunu yapmaya hakkım var. Basına bu kadar odaklanmanıza şaşırdım, çünkü basın bu habere iyi gözle bakmayacak.

Öyle olmayacak; sadece bir yatın yaptığına dair bir çizgi çektiler. Şimdi bir şey daha çıktı. Geçen gün Londra’da bir haber çıkmıştı, bir trol teknesi yapmış. Ya da bunu yapan bir sürü tekne vardı. Ve bu onlar için başka birinin yazdığı bir haberle uğramaktan çok daha eğlenceli. New York Times’ta çalışırken, benden başka birinin haberini yapmamı istemeye cesaret edemezdiniz. “Hayır, bu bana göre değil” derdim. Yani Times’taki iyi muhabirler, gerçekten kaynakları olan muhabirler, başkasının haberini yapmak istemezler. Bu onlara yakışmaz; bu yüzden de haber yapılır. Bir çocuk kontrol etmek için görevlendirilir ve Beyaz Saray’ı arar, onlar da öyle olmadığını söylerler. Bir haberiniz var. Aslında aynı haberi iki ya da üç kez yayımlamışlar. Beyaz Saray önce öyle olmadığını söyledi, iki hafta sonra da emekli olmuş, güvenilir başka bir basın sözcüsü aynı şeyi söyledi ve haberi sanki Beyaz Saray ilk açıklamış gibi yazdılar.

Bu konudaki bakış açınızı beğendim, burada medyanın geri kalanı ve hükümetle ilgili olan şey de bu. Neden kimse konuşmuyor? Asıl soru bu olmalı ama bu benim için yeni bir şey değil. Tecavüze uğrayan, sakat bırakılan ve vahşice katledilen 500 sivilin hikayesini ilk yazdığımda, ülkenin yarısı buna inanmak istememekle kalmayıp beni arıyordu. Telefonum listede vardı, şimdi de olduğu gibi. Ev telefonumu hâlâ bulabilirsiniz. Adamlar subay kulüplerine gidip dört beş viski içiyor ve sabahın üçünde beni arayıp güneş görmeyen yerlerime neler yapacaklarını anlatıyorlardı. Buna aylarca maruz kaldım. Yani, bu daha bir şey değil.

PB: Çok teşekkür ederim.

paylaş