Hepinizi yicem, imza: TOKİ

29 Kas 2013

Bakanlık, Diyarbakır'da Hevsel Bahçeleri'nin ardından, 'Kent Ormanı' ilan edilen bölgeyi de 'Konut Rezerv Alanı'na aldı.

Fredi Kruger gibi mi desem... Zombi gibi mi... O da olur, o da olur. Gönlünüze uygun olanı seçersiniz. Önemli olan... İnsanın havasından suyundan, iliğinden kemiğinden beslenen, boğan, bayıltan, tüketen bir varlığı tanımlamaya çalıştığımızı unutmayalım.  O varlık TOKİ’dir. Gördüğünüz yerde kaçın, canınızı kurtarın. 

* * * 

Başbakan salı günü grup toplantısında belediye başkan adaylarını açıklarken ve bir gazeteci arkadaşımın çok yerinde tespitiyle ‘Meclis’i seçim irtibat bürosuna çevirmişken’ birçok video da gösterdi. 

Başkan adaylarını açıklayacağı şehirlerle ilgili övünç duyduğu görüntülerdi besbelli. Bakın ne güzel, ne kalkınmış şehirler gibilerinden.  İzliyoruz... Gümüşhane, Bartın, Kırşehir, Amasya, Afyon, Maraş, Kayseri, Konya... 

İnsanın beton binaya bakarak içi kalkar mı? He valla, arka arkaya izleyince kalkarmış.  Bej üstüne kahverengi, sarı üstüne kahverengi, beyaz üstüne cart mavi beton binalar. El aynası kadar pencereler, aynı şekil, aynı düzenleme, aynı rüküşlük, aynı ucuzluk... 

TOKİ’nin elinden çıkma devlet ya da konut binaları tüm bu şehirleri yemiş yutmuş, tekdüze, karaktersiz, ruhsuz, soluk birer araziye indirgemiş. 

Ve bu indirgeme bir marifet olarak, bir icraat başarısı olarak sunuluyor ya, zaten o vakit anlıyorsunuz, nefesi ensemizden hiç eksik olmayan TOKİ denen kitsch betonarmecilikten kurtuluşumuz çok zor. 

* * * 

Zaten dün öğrendiğimiz bir haberle bunu bir kez daha anlamış olduk:  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Diyarbakır’da Hevsel Bahçeleri’nin ardından, daha önce belediye tarafından ‘Kent Ormanı’ olarak ilan edilen ve ağaç dikimine başlanan bölgeyi de ‘Konut Rezerv Alanı’ ilan etti. Yani kent ormanı ve parkı olarak planlanan ve bugüne kadar çeşitli bölgelerinde ağaçlandırma çalışmaları yürütülen bu alanlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından TOKİ’ye devredilecek, iyi mi... Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’i arayıp durumu sordum. Şöyle anlattı: “Orası 6 bin dönümlük bir alan. Ve biz çok mücadele verdik ki hepsini kent ormanı yapalım. Baktık olmuyor, 1500 dönümünü Hazine’den satın aldık. Ormana dönüştürmek için. Etrafını çevirip ağaçlandırma çalışmalarına başladık. Fakat geri kalan bölge için de mücadele veriyorduk. Ama böyle bir karar çıktı. Hemen dava açtık, kararın iptali için. Çünkü orasının konut bölgesi olması birçok açıdan sakıncalı. Neden derseniz... Söz konusu alan Mafoş Tepe ile Talay Tepe arasındadır. Kentin belleğine yer etmiş tepeler bunlar. Kuzeybatıdan gelen hâkim rüzgâr yönündedir ve kentin genelinden yüksektedir. Dolayısıyla ağaçlandırıldığında, yaz-kış şehre oksijen taşır. Akciğer görevi görür. Oraya konut yaparsanız akciğerin önüne set çekmiş olursunuz. Bir kent vizyonu böyle olmamalıdır. Halkımızın nefes alacak bir ormana, parka ihtiyacı varken yine betonarme... Maalesef...” 

* * * 

Gezi konusu açıldı mı, ki kendisi de açmadan edemiyor, Başbakan’ın konuşma frekansında cızırt cozurt kaymalar olabiliyor. Parka lüzumsuz bir kışla yapma ısrarı kendisine değil de Mısır valisine aitmiş gibi nankörlük ve haksızlığa uğradığını, şehirlere çok ağaçlar diktiğini söylüyor. En son yine şöyle demişti, hatırlayın: “Çevreciyiz be!” Şehirleri betona, parkı kışlaya, ormanı TOKİ’ye devreden çevrecilik! Kocaman bir alkış.  Sonuçta ne oluyor, ne deniyor bize? ‘Hepinizi yicem, imza: TOKİ.’ Hayatımızın posta kutusuna düşen not budur.  

paylaş