Ezgi Başaran

03 Şub 2016

Kissinger'ın 1975'teki hadiseyle ilgili bu çıkarsaması aslında ABD'nin Kürtler ile ilişkisini tarif eden bir şablon.

ABD, 2014’te, tam da ‘Kobani düştü düşerken’ IŞİD ile savaşan YPG güçlerine havadan silah yardımı yapmıştı. Evet bu büyük olaydı.

Evet, bunu Türkiye’yi çok kızdırmak pahasına yaptı. Amma velakin bu olayı kerteriz alarak ABD’nin PYD’ye her daim koltuk çıkacağını sanmak safdillik olur.

Çünkü aslına bakarsanız PKK’nin ve tabanının ABD’nin dış politikasındaki yeri ile, mesela Barzani ve Talabani’nin tabanı olan Irak Kürtlerinin yeri farklıdır. Yıllar içinde Irak Kürtleri’ni Irak yönetimine karşı durmaya teşvik etmiştir. Ama iş Türkiye’deki Kürtlerin hakkına hukukuna geldiği vakit, bir NATO üyesi olan Türkiye’yle köprüleri sağlam tutmayı her zaman tercih eder. Barzani’nin tabanı ABD için ne kadar ‘fırsat’ ise, PKK ve tabanı olan Kürtler o kadar ‘derttir.’

Bunları biliyoruz.

05 Kas 2015

PKK yöneticilerinin 2 Kasım 2015 itibariyle tartışmalı olmadığı anlaşılan bu tespiti niye bir türlü anlamadığı, daha da önemlisi anlamak istemediği en mühim konulardan biridir.

PKK’nın Kandil’deki yöneticilerinden Murat Karayılan Eylül 2015’te ANF’de yayınlanan röportajında “Çözüm sürecini AKP’nin ve Erdoğan’ın bitirdiğini söylüyorsunuz. Bunun ardında bir seçim stratejisi olduğunu belirtiyorsunuz. Eğer böyle düşünüyorsanız, şiddeti tırmandırarak bu stratejiye en büyük katkıyı siz yapmış olmuyor musunuz?” sorusuna şöyle yanıt vermişti: “Biz yürüttüğümüz kendimizi savunmadır. Şiddeti biz değil, AKP tırmandırıyor. Bu savunma temelinde verdiğimiz cevabın AKP’nin stratejisine en büyük katkıyı yaptığını da düşünmüyorum. Burası tartışmalı bir husustur. Bizim kendimizi korumamız, darbe yemeden onları boşa çıkarmamız, kendi demokratik sistemimizi geliştirmemiz onların hesabını tümüyle boşa çıkarabilir. Bu yüzden, mevcut yürütülen sürecin AKP’nin stratejisine hizmet ettiği tespiti tartışmalı bir tespittir.”

24 May 2014

Çizmelerini çıkarmayı aklından geçiren o temiz ruhları çürüten bu sisteme karşı bir Emile Zola hikâyesine, bir Germinal'e ihtiyacımız var.

 

Saatler sonra yerin altından çıkan genç adam ambulanstaki hemşireye soruyor: “Çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin?” 

Hüngür hüngür ağlayasım geliyor bu cümleyi duyunca. Günlük 70 lira için hayat diye yaşadığı şeyin yanında böyle bir mahcup terbiyenin, böyle bir temiz ruhun altında eziliyor insan. 

Ama ağlamayı dindirip esas konuya da gelmeliyiz vakit kaybetmeden. 

Devletin insanları tekrar ediyor: Allah’ın izniyle çıkaracağız. Allah sabır versin. Allah rahmet eylesin. Allah korusun. Allah yardımcımız olsun. 

Allah Allah… Başka laf bulamıyorlar mı? Bulamazlar. 

“Dua” diyorlar, “Yapacak bir şey yok. Dua edeceğiz ki ölümler artmasın.” 

 

Nasıl anlatsam kibarca… Dua dediğimiz şeyle idame ettirilen bir hayat insan zekâsına hakarettir. Allah inancı olanlar için yine kibarca söyleyeyim… İnsan zekâsına hakaret de günah sayılabilir. Böyle düşünün. 

29 Kas 2013

Bakanlık, Diyarbakır'da Hevsel Bahçeleri'nin ardından, 'Kent Ormanı' ilan edilen bölgeyi de 'Konut Rezerv Alanı'na aldı.

Fredi Kruger gibi mi desem... Zombi gibi mi... O da olur, o da olur. Gönlünüze uygun olanı seçersiniz. Önemli olan... İnsanın havasından suyundan, iliğinden kemiğinden beslenen, boğan, bayıltan, tüketen bir varlığı tanımlamaya çalıştığımızı unutmayalım.  O varlık TOKİ’dir. Gördüğünüz yerde kaçın, canınızı kurtarın. 

* * * 

Başbakan salı günü grup toplantısında belediye başkan adaylarını açıklarken ve bir gazeteci arkadaşımın çok yerinde tespitiyle ‘Meclis’i seçim irtibat bürosuna çevirmişken’ birçok video da gösterdi. 

Başkan adaylarını açıklayacağı şehirlerle ilgili övünç duyduğu görüntülerdi besbelli. Bakın ne güzel, ne kalkınmış şehirler gibilerinden.  İzliyoruz... Gümüşhane, Bartın, Kırşehir, Amasya, Afyon, Maraş, Kayseri, Konya... 

10 Haz 2013

'Köprüye Yavuz Selim ismi özümüzü yaraladı, her gece yürüyeceğiz... Başbakan aşırı uçlar diyor. Bir sol örgüt olarak teyzelere sözümüz geçmiyor. Her akşam tavalara vura vura gidiyorlar. Sadece sol örgütleri değil, kimseyi dinlemiyorlar.

Gezi var. Polisin çekilmesiyle sakinleşen, komün hayatının son model tatlı örneklerini görüp, haber olarak okuduğumuz.

Bir de Gazi var. Polisin çekilmediği, her akşam 21.00’de 15 bine yakın kişinin toplandığı, sonu genelde bol gazlı biten ve maalesef haber olarak okumadığımız. Kafamıza teröristlerin ve çapulcuların yaşadığı, girilemeyen mahalle olarak kazındığından belki de.

Fakat işte bir fırsat… ‘Hop bu kadar da değil’ dedik diye hepimiz bir anda ‘çapulcu’, ‘marjinal grup’, ‘dış mihrak’ ve ‘aşırı uç’ ilan edildiğimize göre, önceki bilgilerimizi, devletin bize ‘terörist’, ‘çapulcu’ vesaire diye tanıttığı her grup ve kimseyi tanımak için 10 numara beş yıldız bir fırsat.

12 Ara 2012

Yeri geldiğinde bal damlata damlata anlatırlar. Yapış yapış. “Şu Kürt ‘kökenli’ kardeşlerimize ne imkânlar sağladık. Artık faili meçhul cinayetlere kurban gitmiyorlar. Sonra bir tane devlet televizyonunda iyi Kürtlere yakışacak Kürtçe programlar yapıyoruz. İddianame okunurken ve esas hakkında savunma verilirken sanığa Kürtçe konuşma hakkı verdik, buna da anadilde savunmayı serbest bıraktık dedik. Efendime söyleyeyim, Kürtçeyi de seçmeli ders yapacağız.”