Rençber gözüyle-Mayınlar 1

26 Ağu 2013

Yakın zamana kadar Suriye Devlet Başkanı Esad ile Başbakan kardeşti. Muhabbetleri gayet iyiydi. Samimiyet sınırlarını kardeşlik sınırlarına vardırmışlardı. Kameralar karşısında bütün halk beraber izledik.

Türkiye’nin Suriye sınırı şimdilerde çok sorunlu. Bilindiği üzere sorunların sebebi Esad diyenler kadar, Türkiye’nin tutum alışındaki aşırılık etkili oldu diyenler de var. Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun stratejisiyle başlayan politikaları Ön Asya’da sorunlar yumağına dönüştü ve sürüyor. Dışişleri Bakanı ile Başbakan tarafından gayet başarılı ve emin adımlarla ilerlendiği belirtilse de, içinden çıkılmaz bir hâl almış gibi gözüküyor. Neye göre başarılı, hangi konularda emin adımlarla ilerliyoruz onlar biliyor. Biz bilmiyoruz. Neyimiz ve nasılımıza yanıtlarımız farklı, belki de ondan.

Sorunların nasıl başladığı, kim tarafından başlatıldığı önemli değil. Önemli olan, devam ediyor olması ve durdurulması. Tam ivmesi düştü dediğimiz anda Rojava’da özerklik ilan etti diye bu kez PYD ile çatışma hâli yaratıldı. Çatışmalar el altından sürüyor, sürdürülüyor. Sorunlar üzerinden ülke yönetmek daha mı kolay, sorunlar sayesinde bazı konularda zaman mı kazanılıyor, bütün bunlar taktiksel durumlar mıdır aklım almıyor. Bildiğim şey, sizin de bildiği şey. Kaos bitmiyor/bitirilmiyor. Ancak konuşacaklarımız bunlar değil. Bu konuyu uzmanlarına bırakalım. Gelin biz unutulmaya yüz tutmuş olan mayınlar konusunu konuşalım.

Sayıları sınırlı fakat dinamik ve inatçı diyebileceğimiz dünyanın bazı demokratik kitle örgütleri mayınların sadece savaş esnasında değil, savaş sonrasında da yürek burkan ölümlere, sakatlıklara ve tahribatlara neden olduğuna dair dünyayı ikna ettiler. Dünyanın vicdanı hâline getirmeyi başardılar.

Ülkeler, mayınlar için Kanada’nın Ottawa kentinde bir araya geldiler, mayınlar konusunu görüştüler. Görüşme sonrasında mayınların kullanımı, depolanması, üretimi ve devredilmesi yasaklandı. Mevcutlarında imhası kararlaştırıldı. Bu konuda taraf olanlar, hazırlanan sözleşmenin altına imzalarını koydular. Sözleşmeye 156 ülke taraf oldu, imzaladı ve 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye de sözleşmeye taraf olan, imzalayan ülke durumunda. Türkiye, sadece taraf olmakla kalmadı, sözleşmeyi 12 Mart 2003 günü kabul ettiğini bir yasayla onayladı da.

Ottawa Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelerin yapmakla sorumlu kılındığı birçok karar var. Sözleşme; - Personele karşı kara mayınlarının kullanılmasını, stoklanmasını, üretimini ve transferini yasaklamaktadır.

- Sadece mayın tespit, temizleme ve imha tekniklerinin geliştirilmesi ve eğitim maksatlı belirli miktarda mayın bulundurulmasına ve transferine izin verilmektedir.

- Depolardaki mayınların temizlenmesi konusunda taraf olan ülkelere 4 yıl süre verilmektedir. Çeşitli yerlere döşenmiş anti-personel mayınların da imhası konusunda 10 yıllık bir süre verilmiştir.

- Taraf ülkelere, mayın döşeli ya da döşeli olmasından tereddüt edilen bölgelerin işaretlenmesi, gözetlenmesi ve bu bölgelerin tel örgüyle veya diğer yöntemlerle tecrit edilmesi öngörülmüştür.

- Taraf ülkeler arasında mali yardım ve teknolojik işbirliği düzenlenmesine imkân sağlanmıştır.

Türkiye’nin Ottawa Sözleşmesi ile yapması gerekenleri ise şöyle sıralayabiliriz: - En geç 1 Mart 2008’den itibaren depolarında bulunan mayınları imha etmiş olması gerekmektedir.

- En geç 1 Mart 2014’e kadar toprağa gömülü tüm mayınları temizlemiş olmalıdır.

- En geç Eylül 2004’ten itibaren mayın bulunduğu bilinen ya da döşenmiş bulunduğundan kuşkulanılan tüm alanlar belirlenmiş olmalıdır.

- En geç Eylül 2004’ten itibaren bu alanlar işaretlenmeli, gözetim altında bulundurulmalı, çitler ya da başka yöntemlerle korunuyor olmalıdır.

Mayınlarla ilgili Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirme zamanı iyice yaklaştı. Ne(ler) yapıldığı hakkında bilgimiz yok. Fakat mayınların kaldırılması birçok konuda önemli. Bunlara da sonraki yazımızda devam edeceğim.

paylaş