Rençber gözüyle-Mayınlar 2

26 Ağu 2013

Bilindiği gibi Türkiye II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’ya yanaştı. Stratejik ortak oldu. Mayın döşeme amaçlı arazi istimlak etmeye 1954 yılında başladı. Amerika ile stratejik ortak olduktan sonra mayınlar döşenmeye başlandı. 1959 yılına gelindiğinde mayın döşeme işi bitti. Yani, 1959 yılından bu yana mayın döşenmiş arazilerde tarımsal üretim yapılmıyor.

Türkiye 1950’li yıllardan itibaren tarımsal üretiminde kimyasal (zehir) kullanmaya başladı. Mayınların döşenmesinin bittiği tarihten sonra mayın döşenen arazilerin dışındaki araziler kimyasallı tarımla tanışmaya başladı. Diğer bölgeler gibi bu yörelerde giderek kimyasal kullanımını arttırdı. Türkiye tarım arazilerinin hepsi endüstriyel tarıma boğazına kadar gömüldü. Mayınlı arazilerde tarım yapılmadığı için kimyasalla kirlenmedi, kirletilemedi. Bu araziler bu bakımdan değerli.

Sadece Türkiye sınırlarında 900 bin civarında döşenmiş mayın var. Diğer yerler hariç. Diğerlerinin sayısı ve yeri bilinmiyor. Suriye sınırı 516 kilometre uzunluğunda. Suriye sınırına döşenmiş mayın miktarı 600 bin adet. Mayınlı arazilerin sınırdan içeri doğru en dar kısmı 300 en geniş kesimi 700 metreye varmaktadır. Toplam mayınlı arazi miktarı, 216 bin dekar. Mayınlı arazilerin yüzde 25’i Şanlıurfa, yüzde 22’si Mardin, yüzde 17’si Hatay, yüzde 15’i Kilis ve yüzde 14’ü Şırnak il sınırları içerisinde yer alıyor.

Mayınlı arazilerin temizlenmesinin ardından tarımsal üretim yapılabilecek arazi, toplam mayınlı arazinin yaklaşık yüzde 80’inine denk gelmektedir. Eğer araziler mayınlardan temizlenirse 170 bin dekarlık bölümünde tarımsal üretim yapılabilecek. Tarımsal üretim yapılacak araziler birinci ve ikinci sınıf tarım arazisidir. Yani kaliteli, nitelikli tarım arazilerdir. Bu nitelikli tarım arazilerinin yüzde 26’sı Şanlıurfa, yüzde 25’i Mardin, yüzde 15’i Hatay, yüzde 15’i Kilis, yüzde 10’u Şırnak ve yüzde 9’u Gaziantep ili sınırları içinde yer almaktadır.

Yörenin yağış rejimi bu kaliteli topraklarda buğday, arpa, mısır, mercimek, nohut, sebze-meyve, zeytin, bağcılık, bostan, antepfıstığı, badem, pamuk, fiğ ve hayvancılık yapmaya elverişli. TUİK verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 23’ü kırsal alanda yaşıyor. Fakat Suriye ile sınır oluşturulan illerde kırsalda yaşayan nüfus Türkiye ortalamasının üzerinde, yüzde 30 civarında. İllere göre dağılım şöyle: Hatay’da yüzde 50, Şanlıurfa’da yüzde 45, Mardin’de yüzde 41, Şırnak’ta yüzde 36, Kilis’te yüzde 28, Gaziantep’te yüzde 11 ve çoğunluğu yoksul.

Sınır boyunda yer alan bu illerin bazılarında yaşanılan çatışma bahanesiyle köyleri boşaltıldı. Zorunlu göçe tabi tutuldu. Köylerinden toprağından koparılan köylüler, mevsimlik işçi olarak geçimini sağlamak üzere yılın altı ayı yollarda, çadırlarda yaşıyor. Bu gerçeklik olarak orta yerde duruyor. Üstelik bunların, toplumun en yoksul kesimini oluşturduğu da biliniyor. Bu mevsimlik işçiler, tarımın doğasını da biliyor, dilinden de anlıyor. Mayınlı topraklar mayınlardan arındırılarak kolektif üretim yapma koşuluyla yoksul köylüler arasında pay edilebilir. Mayınlı arazilerde tarımsal üretime geçilebilir.

Hazır kirlenmemiş bu topraklarda ekolojik üretime doğrudan başlanabilir. Ekolojik üretim için kooperatifler manivela olarak kullanılabilir. Ekolojik toplum temelli bir yaşama buradan geçiş yapılabilir. Bu arazilerde yapılacak ekolojik üretimle Mezopotamya’nın geçmişte başlattığı bu gün zıvanadan çıkmış/çıkarılmış baş üstü edilmiş medeniyeti, yeniden ayaklarının üzerine oturtabilir.

Dünyanın 15-16’ncı büyük ekonomisine sahip Türkiye’nin mayın temizlemeye 50-100 milyon doları her zaman vardır, bulunur. Para, araziyi mayından arındıramamanın bahanesi olamaz. Mayınlı arazileri temizledikten sonra mayın mağdurlarına, topraksız ve az topraklı köylüler ile köylerinden koparılan günümüzün mevsimlik tarım işçilerine verilmeli. Ancak o zaman hak tesliminin bir bölümü iade edilmiş, mağduriyet giderme adımı atılmış olur.

paylaş