Bağdat gibi diyar

26 Ağu 2013

9 Nisan 2003'te Amerikan Ordusu Bağdat'a girip Saddam dönemine son verince " Irak'ı 30 yıl konuşuruz " demiştim. Önceki gün Bağdat'tan dönünce bu süreyi 50 yıla çıkarttım.

Umarım ben yanılırım ama nedenini somut bir hikâye ile anlatayım:

20 Ağustos'ta bir grup gazeteci ve işadamı ile birlikte CHP heyetine refakat ederek Bağdat'a gittik. Hayal edemeyeceğiniz güvenlik tedbirleri ile kalacağımız otelimize götürüldük. Otel ve CHP heyetinin kaldığı devlet konukevi Yeşil Bölge'nin içinde..

YEŞİL BÖLGEDE GÜVENLİK

Yeşil Bölge ise Irak'ın 50 yıllık geleceğinin şifrelerini içeriyor..

Şöyle bir Ankara'yı düşünün ve Çankaya İlçesi'ni Yeşil Bölge olarak hayal edin.

Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, parlamento, bakanlıkların büyük bölümü, MGK, milletvekili villaları, 2000 kişinin çalıştığı ABD ve bazı Batılı ülkelerin büyükelçilikleri ve devletin birçok önemli kurumu bu bölgede. Bölge çelik beton duvarlarla çevirili ve buraya girip çıkmak çok karmaşık onay mekanizmasından sonra mümkün. Bölgenin içinde bile kontrol noktaları var ve burada bulunan kurumların da ayrıca kendi korumaları var. Koruma dediğim şey ağırı dahil her türlü silahla donatılmış özel eğitilmiş kişilerde. Bölgenin içinde ise tanklar, zırhlı araçlar ve helikopterler var. CHP heyeti ile bu bölge içinde dolaşırken bile sürekli korumalarımız vardı ve özel izinlerle kontrol noktalarından geçerek gideceğimiz yerlere gidiyorduk.

Peki Yeşil Bölgenin dışında yaşayan önemli kişiler ne yapıyor?

Parlamenterlerden başlayalım. Bir parlamenterin maaşı 12 bin dolar. Her birinin nöbetleşe çalışan 30 koruması var ve bunların maaşını (toplam 17 bin dolar) devlet ödüyor. Vekil meclise ya da herhangi bir yere giderken 15 kişi onu koruyor. Buna rağmen vekiller öldürülme korkusuyla çarşıya gitmezler, gidemezler.

DEVASA GÜVENLİK BÜTÇESİ

Tüm siyasi parti, gazete ve benzeri kurumların binaları ile camiler, türbeler ve önemli mekânlar hep korunuyor. Irak'ta şu anda devletin parasını ödediği 1.520.000 güvenlik görevlisi var.

Yılda 12 milyar dolar. Bunun dışında siyasi parti ve örgütlerin yanı sıra önemli kişilerin on binlerce özel korumaları var. Örneğin Cumhurbaşkanı Talabani'nin lideri olduğu KYB ve Mesut Barzani'nin lideri olduğu KDP yöneticilerinin kaldığı bölge binlerce Kürt peşmerge tarafından korunuyor. Hem de aklınıza gelen her türlü silahla. Kim olursa olsun bir taraftan başka bir tarafa gitmek isteyenler mutlaka özel izin ve önceden alınması gerek güvenlik tedbirleri ile hareket etmek zorundalar. Örneğin bir yabancı olarak çarşıya gitmek istediğimde arkadaşlar yanıma 8 koruma verdiler. Çünkü intihar eylemi ya da bomba yüklü araç olasılığının dışında her an vurulma, bıçaklanma ve tokatlanma riski varmış. Kaçırılma ise piyango gibi bir şey.

Peki çok özet olarak anlatmaya çalıştığım böyle bir ortamda insanlar nasıl yaşıyor?

Bunun yanıtı çok kolay: Alışmışlar ya da farkında değiller. Yani her şey onlar için normal. Belki de öyledir. Çünkü 2003'te işgal edilen ve bu işgalde bir milyon insanını kaybeden Irak'ta her gün ortalama 30-40 insan ölüyor. Öncesinde ise 12 yıl süren ambargo, Kuveyt işgali, Irak- İran savaşı, Saddam'ın Kürt ve Şii katliamları, darbeler ve kargaşalar vardı. Hepsi de 65 yılda.

Korkarım ki önümüzdeki 65 yıl benzer acılarla geçecek. 2003'te bu ülkeyi işgal eden ABD ve müttefikleri Irak'ın hiçbir şekilde istikrara kavuşmasını istemiyorlar ve istemeyeceklerdir.

İşgal bunun için yapılmıştır. Dünyanın en zengin petrol ülkesinde bugün halk perişan durumda. 30 yıl önce 1 dinar 3.3 dolar ederken bugün 1 dolar 1200 dinar ediyor. Elektrik ise günde ortalama 8 saat kesiliyor. Yolsuzlukta Irak neredeyse dünya birincisi. Bu da gayet normal. Çünkü her parti ve grup kendi adamlarını besleyebilmek için devlet malını çalmak zorunda. İşgalden bu yana yaklaşık 160 milyar doların parti, örgüt ve bazı kişilerin cebine girdiği hesaplanmaktadır.

ETNİK VE DİNİ KİMLİK SORUNU

Durum böyle olunca iktidar olmanın önemi daha net anlaşılıyor. Ama iktidar olmak da bazıları için ne kadar kolay ise başkaları için o kadar zor. Bunun nedeni de Irak Anayasası'nı yazan Amerikalı Paul Bremer. Irak için federal yapıyı uygun gören bu zat ülkeyi tek seçim bölgesi ilan etti. Böylece seçimlerde Şiiler Şii partilere Sünniler de kendi partilerine oy verdiler. Kürtler ise çok önceden buna hazırlanmıştı. Durum böyle olunca Şii ve Sünni parti ve örgütler ortak seçim ittifakları kurarak meclise girdi. Kürt ittifak ise anahtar durumundaydı ve hâlâ öyle. Ülkenin nüfus yapısı göz önünde bulundurulursa iktidarın hep Şiilerin kontrolünde olacağı kesindir. Çünkü Şiiler nüfusun yüzde 60'ını oluşturuyor. Sünnilerin uüzde 30 kadarı Kürt. Türkmenlerin ise yarısı Şii diğerleri Sünni. Kendi aralarında bir türlü anlaşamayan Türkmenler Şii ve Sünni blokların listelerinden meclise giriyorlar.

Siyasal dengelere yansıyan bu Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve biraz da Hıristiyan Asurilerin karmaşık ilişkileri doğal olarak sosyal yaşamı da etkiliyor. İnsanların büyük bölümü artık etnik ve mezhepsel köken ve inançları ile tavır alıp davranıyorlar. Özetle Amerikan işgali hedefine varmıştır.

paylaş