- Özgür Üniversite
Samir Amin’le söyleşi Damien RoustelAskerler İslamcı devlet başkanı Muhammed Mursi’yi devre dışı bıraktılar. Bu sizi şaşırttı mı? Samir Amin: Aslında Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler rejiminin düşüşü tamamiyle öngörülebilir bir şeydi. Zira, aylar öncesinden beri Mısırlılar 25 Ocağı tekrarlamalıyız diyorlardı. Bilindiği gibi, 25 Ocak 2011, devrimin başladığı gündür. Halk Müslüman Kardeşler kliğinin iktidarından kurtulmak istiyor zira, sadece Mubarek’in politikalarını daha da derinleştirerek sürdürmekle kalmıyor, asgari demokrasiyi de hor görüyordu. Mursi’nin iktidarı bırakması için gençlik hareketi bir imza kampanyası başlattı. 22 milyon imza toplandı... İmza sayısı 10 milyonu geçtiğinde bile Batı madyası hiç söz etmedi. Eğer bunun yarısı, mesela Venezüella’da toplanmış olsaydı acaba neler duyardık? Tabii kampanya 30 Haziran gösterisini de ilân etmişti. Polisin verdiği rakamlara göre tüm Mısır’da gösterilere katılanların sayası 16 milyonu aşmış. 2011’dekinden daha fazla...Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Samir Amin: Bu şu demeye geliyor ki, bir yanda Müslüman Kardeşler, öte yanda halkın geri kalanı olmak üzere denge tamamiyle alt-üst olmuş durumda. Bundan bir yıl önce Mursi’nin başkan seçildiği dönemde halk ikiye bölünmüştü [o zaman nerdeyse %50 Müslümün Kardeşleri, diğer %50 de muhalefet cephesini temsil ediyordu]. Bu gün manzara çok farklı, artık hiç bir şey eskisi gibi değil. Bir kaç aydan beri iktidarın başarısızlığı ve düşüşü tartışmasız görünüyordu. Mursi’nin ve Müslüman Kardeşlerin uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar, Mübarek dönemindekinden bile kötüydü. Dolayısıyla böylesi koşullarda Mursi’nin ve Müslüman Kardeşler’in tepe-taklak gidişi halkın zaferi olarak görülmelidir.Bu bazıları tarafından bir çeşit darbe [ coup d‘État] olarak görülüyor? Samir Amin: ABD ve Avrupa Mursi’yi geri getirmek isteyeceklerdir. ABD için Müslüman Kardeşler’den daha iyi bir hizmetçi bulunamaz. Zira, tamı tamına iğdiş, yetersiz, hiç bir şeyi başarma yeteneği olmayan bir hükümettir. Bu onların en iyi kartıdır. Bu yüzden Mursi’nin seçilmiş olmaktan dolayı meşruluğuna vurgu yapacaklardır. Oysa Mursi’yi iktidara taşıyan seçimler hileliydi. Müslüman Kardeşler lehine muazzam bir hile devreye sokulmuştu. Seçim sandığına getirebilmek için yoksul insanlara gıda paketleri dağıttılar. Tabii Mısırlılar o seçimleri ciddiye almadı. Seçim bürolarında görevli yargıçlar çekildiler zira bürolar Müslüman Kardeşler tarafından askeri olarak işgal edilmişti. Yazık ki, Uluslararası Gözlemciler Komisyonu bu hileyi görmezlikten geldi. Zaten rejimin hiç bir meşruiyeti yoktu. Ordu Mursi’ye bakanlar kurulunda değişiklik yapıp, bir çeşit ulusal uzlaşma hükümeti kurmasını önerdi ama o bu öneriyi reddetti. Böylece yegane güç olan orduya ‘gel beni düşür’ demiş oldu. Her ne kadar silahlı kuvvetlerin müdahalesi söz konusu olsa da ben ona darbe demiyorum.Bu durumda Müslüman Kardeşler ve Selefiler gibi diğer gruplar da oyun dışına mı itilmiş oldular? Samir Amin: Artık bir seçim kazanmaları mümkün değil. O iş bitti. Elbette bu hatırı sayılır bir temsile sahip olmayacakları anlamına da gelmez. Mısırda bu kesimin oy oranı yaklaşık %15 düzeyindedir. Eğer %15’den %60’a çıkılabiliyorsa, bu iki şey sayesinde mümkün olmuş demektir: Devasa bir hile ve büyük bir finansal kaynağın devreye sokulması. Gerçek şu ki, onlar sadece bir azınlıktırlar...Mısır ordusuna güvenilebilir mi? Samir Amin: Ordu Nasır zamanındaki ordu değil. CIA tarafından yürütülen 30 yıllık sistematik çürümeden sonra, ordunun yönetim kademesi bütünüyle yozlaştı. Şimdilerde ordu Mısır’ın yeni zenginler sınıfına dahil... Fakat ordunun bu sefer Amerika’dan icazet aldığını pek sanmıyorum. Kanıt şu ki, ABD olup-biteni hemen mahkûm etti ve yardımı kestiğini bildirdi. Yine de ordu içinde orta kademe subaylar arasında hala kavramın olumlu anlamında ulusçu unsurların mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Tabii onların asıl işlevinin de halkı ezmek olmadığını bildikleri varsayılabilir. Bu koşullarda ordu akıllıca bir tavır ortaya koydu. Bundan sonrasını göreceğiz zira, bu bir zafer ama nihai zafer değil... --------------------------------------------------------------- * Ünlü l’Humanité gazetesinde 04/07/ 2013 tarihinde yayınlanan, Damien Roustel’in bu söyleşisi, Fikret Başkaya tarafından Türkçe’ye çevrildi.