Gezi’deki zorbalığın şahidiyim

29 May 2013

Gezi Parkı’nda, bir ağacın altındayım. Polis, Gezi Parkı için nöbet tutanlara biber gazı sıkıyor. Birazdan ben de alacağım payımı... Oysa gazetedeki steril odamda oturup, olayları twitter’dan izleyebilirdim. Ama içim elvermedi. Bir ağacımızı bile koruyamayacak mıyız? Bu kanunsuz, usulsüz yıkıma sessiz mi kalacağız? ‘Çalışma’ya, yani parkın ağaçlarını devirmeye gelen, ama hiçbir yetkisi olmayan kişiler, toplanan ve protesto eden kalabalığı engellemek için önce çadırları söküyor. Önceki geceden beri burada nöbet tutan yaklaşık 40-50 mert insan, polis ve yıkımcılarla konuşmayı deniyor. Nafile. Gerginleşen ortamda kadınlar dahil olmak üzere, herkes kaba kuvvetten payını alıyor. Nöbet tutanların çadırları hunharca yıkılıyor, Mimarlar Odası yetkilisi Mücella Yapıcı, üzerinde oturduğu pankart altından çekilince düşüyor.

Kuruttunuz memleketi! ‘Koruma Kurulu izni olmadan burayı hangi hakla yıkmaya kalkarsınız?’ diyenlere kimsecikler cevap veremiyor. Buna karşılık ağaçları korumak isteyen insanlara saldırıyorlar. Beyaz yaşmağıyla sivil polisin yanına gelen bir teyze, “Her ağacı yıktınız, şehirde nefes alacak yer bırakmadınız. Yapmayın evladım! Kuruttunuz memleketi! Peygamberimiz, ölmeden önce bir ağaç dikin diye tembihlemiş” diye uzun uzun konuşuyor. Polislerse kesilecek ağaçların gölgesinde serinleyerek, ifadesiz bir şekilde dinliyor. Parkta toplananların etrafındaki polis çemberi daralıyor... Yoğun biber gazından insanlar öksürüyor, kusuyor, yerlere yuvarlanıyor. İnsanlar, gazdan değil üzüntülerinden ağlıyor. Basın mensupları tartaklanıyor. Bir arkadaş, sırayla yıkılan ağaçların birinin üzerine çıkmış, kıpırdamıyor. Kepçe durdurulmasa, onu da beraberinde indirecekler! Zabıta yeleğini giyen siviller Derken sivil giyimli onlarca adam, üzerlerine mavi “Büyükşehir Zabıtası” yazan yelekleri bir çantadan çıkarıp giyiyor. Yıkım yapan taşeron şirketin adamları, gözümüzün önünde zabıta oluveriyor! Var mı böyle bir kanunsuzluk? Zabıta kılıklı adamlar, polisle birlikte kol kola, çember oluşturuyor. “Zabıta ne zamandan beri polisle kol kola çember oluyor? Yetki alanınızda bu var mı?” diye soruyorum... Cevap yok. Sadece “Yasak!” Bir tanesi, ısrarlı sorularım üzerine “Emniyet Müdürü böyle emir verdi” diyor. Kime? Gezi Parkı’nı yıkacak inşaatçılara!

Sırrı Önder kepçenin altında Nihayet bir siyasi beliriyor: BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder. Polisin önünde basın açıklaması yaptıktan sonra bir hamle yapıp kepçenin altına atlayıveriyor! Önder kepçenin altında durup, hiçbir yere gitmeyeceğini ilan edince, mecburen duruyor kepçe. Topluluk coşuyor... Bir fırsatını bulup Önder’in yanına atlıyorum, o sırada CHP’li Gülseren Onanç da yanımıza geliyor. İşin büyüyeceğini anlayan yıkım ekibi, Önder’le müzakerenin ardından kepçeyi geri çekiyor. Polis dağılıyor. Demin halka saldıranlar, dokunulmazlığı olan biri gelince duruyor. Yoksa kimbilir, kaç gözaltı, kaç yaralanma olacak, ağaçlar sıradan kopartılacak. Önder, Gezi Parkı direnişçileriyle yere oturup “Arkadaşlar, nöbetteyiz! Buradan hiçbir yere ayrılmıyoruz. Koruma Kurulu kararı nerede, göstersinler” diyor. İBB utanmadan “ağaçları yıkmıyoruz, söküyoruz” açıklamasını yapmaz mı? Bu memlekette yalan söylemek ne kadar kolay! Bugün ne vatandaşın, ne kurulun izni olmadan ağaca kepçeyle giren, parkını elinden alan, yarın senin bahçene, evine de girer... Bugün bu barbarlığa göz yumarsan, yarın söyleyecek hiçbir şeyin kalmaz.  

paylaş